Gökhan Yavuz Demir’in “Kesin Döneceksiniz” adlı kitabı Yeni İnsan Yayınevi etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Ona umut vermek istiyorlardı. Bir pencere açmak. Beklemek, sadece beklemek tek çözüm olacaktı. Ama ne saat, kaç gün, kaç ay, kaç sene. Yüz yıl geçse dahi umut var mı?
Tanrının Penceresi
Bazen insan ne kadar çabalasa da hayat ona çavuşluktan fazlasını vermiyor. Tıpkı kahramanımız Refik Çavuş gibi. Dedesi çavuştu. Refik üniversiteden ihraç edilirken doçentti ama çavuşluk yapışmıştı bir kere üstüne. Üç kuşakta katedilemeyen mesafenin ironik bir çağrısıydı çavuşluk. “Tanrının pencerelerini seyreden kimsenin canı hiç sıkılmaz, mutludur.” diyordu ya Milan Kundera.
Gökhan Yavuz Demir
Üniversiteden KHK ile ihraç edilen Gökhan Yavuz Demir ile öğrencilerinin arasındaki bağ koparılmak istendi. Ama edebiyat üniversitelerde yapılmaz sadece, edebiyat yaşamın içindedir. Öğrencileri okuma yazma bilmekle, okuryazar olmak arasındaki farkı hocalarından öğrenmişlerdi. Gökhan Yavuz Demir derslerine devam etti. Zamanla bu derslere edebiyat öğretmenleri, farklı meslek gruplarından meraklılar katıldı. Gökhan Yavuz Demir için büyük bir sıkıntı, hatta yıkım olan ihraç, agorada onunla buluşma şansı yakalayan iyi okurlar için fırsat oldu. İktidar ondan kürsüsünü alabilir, ona zulüm edebilir ama öğrencileriyle arasına giremez!
Kesin Döneceksin
Karşılaştığı bütün eski arkadaşları “Sen haksız yere atıldın, kesin döneceksin.” dediklerinde, her seferinde bunu tekrarladıklarında, bu roman üç gün içinde kağıdın üzerinde belirdi, bir çırpıda okunan ama katmanlarıyla okuru hazza boğan bir kitaba dönüştü.
Don Quijote
İlk cildinin yayınlandığı 1605 senesinden bu yana Don Quijote hiçbir okuru tarafından yazılış amacına bu kadar münasip kullanılmamıştı. Don Quijote, o asil kahraman! Yeryüzüne gelmiş en büyük okur. Hayat ona çok hoyrat davranmıştı ama İsa’yı çarmıha gerenler, Ali’yi zehirleyenler ona çok daha fenasını yapmışlar ve alay edip gülmüşlerdi. Aklına tam o anda Dostoyevski geldi: “Size edebiyat değil, sopa lazım.”
Son Söz
Şimdi karar verme zamanı: Edebiyat mı istiyorsunuz, sopa mı?
Gökhan Yavuz Demir
1973, Edirne doğumlu. Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü bitirdi. Yüksek lisans ve doktorasını yine aynı üniversitede “dil” üzerine yaptı. Dilin Belirsizliği (Pinhan, 2018), Borges’in Dediği Gibi (Pinhan, 2022) ve Anlamak İçin Yaşamak (Pinhan, 2022) kitaplarının yazarı. Ayrıca Claude Lévi-Strauss’un Mit ve Anlam’ını (İthaki, 2013), George Lakoff ile Mark Johnson’ın Metaforlar’ını (İthaki, 2015) ve Paul Ricoeur’ün Yorum Teorisi’ni (Pinhan, 2019) Türkçeye tercüme etti. Edebiyat ve linguistikle zenginleştirilmiş ve derinleştirilmiş bir sosyolojiyi anlamlı bulan Demir, kendini ısrarla “entelektüel edebiyatçı” olarak tanımlamayı tercih ediyor.
edebiyathaber.net (11 Şubat 2022)