Bir annelik serüvenine “Bakış” | Nevres Işılay Kaçakgil

Kasım 14, 2019

Bir annelik serüvenine “Bakış” | Nevres Işılay Kaçakgil

Belki bir içsel yolculuğa ya da yaşamın tam da kendisine bir Bakış… Psikanalist okuma yapma sevenlerin gözleriyle kesinlikle buluşması ve kitaplığında yer alması gereken bir Jessie Greengrass romanıyla karşı karşıyayız.  Bakış, Freud’un teorilerini ortaya seren bakış açısıyla kadın olmayı, birey olmayı, öz olmayı ve evlat olarak adım adım gelişmeyi deneyimleyenlere, özetle herkese hitap eden bir İngiliz romanı… Kitabın kadın başkahramanının yeniden anne olup olmama ikilemi ve sorgularıyla başlayan süreç; geri dönüşlerle ve ileriye bakışlarla ortaya serilen zaman aralığında nesilden nesile adeta sarmal merdivenleri inip çıkarken baş kahramanının kendi iç dünyasında özünü bulmasını ve ileriye dönük kararlarını almasını sorgular.

Jessie Greengrass, usta kalemiyle yarattığı dünyada, isimsiz baş kahramanını psikolojinin yeşil huzmeli ışığı altında anda bırakır ve düşünmeye sevk ederek muazzam bir serüvene çıkarır.  Okuyucu olarak bizler de kendimizi tarihsel bir döngü içerisinde oradan oraya savrulurken, dalıp giderken ve birbirinden ilginç, psikolojiyi ve modern tıp bilimlerini etkileyen; anne ile bebek arasındaki bağa dokunan, özü oluşturan buluşların arasında buluruz. Röntgen’in icadından Freud’un teorilerine, oradan ise Hunter ailesinin anatomik yaşamına giderken buradaki örüntülü hikayelerin romanın içinden roman çıkardığını hatta yer yer biyografik özellikler taşıdığını görürüz. Öte yandan da elbette tesadüfi olarak yer almayan bu biyografik ve didaktik bazı kesitlerin aslında roman kahramanlarının biyografileriyle ne kadar yakın ilişkili olduğunu hemen fark ederiz. Ustalıkla yerleştirilmiş ve birer ipucu olarak tanımlayabileceğimiz kısa geçme hikayelerle esas konunun bu bağı, kitabı okurken sizi yer yer gülümsetebilir, kendi hayatınızı sorgulatabilir ve kitap arasında bolca not biriktirme hissini uyandıracak bir psikanalitik dünyada kaybolmanızı sağlayabilir. İşte tam da bu noktada romanın 2018 Women’s Fiction Prize finalisti olmasına şaşırmamak gerekir.

Çağdaş İngiliz Edebiyatı dünyasının gerçekten de okunası meyvelerinden olan bu romanla, zekice örülmüş yapı içerisinde sade ve sadece bir kadın okuyucu olarak kendini bulmak ve bazı noktalarda iç hesaplaşmalarla kendinle yüzleşmek değil, herhangi bir insan olarak  örgü içerisinde herkesin kendine bir noktada pay biçebileceği bir romanla karşı karşıyayız. Yaşamla ölüm arasındaki bağlantı, yaşamın tam da başladığı noktada bitmesi, yetişkinin bir bebek, bebeğinse aslında bir yetişkinle bir ve birbiriyle hem tam hem de bütün olduğunu fark edeceğiniz her an, siz de kendi dünyanızın ve dolayısıyla kendi öz benliğinizin psikanalizine başlayacaksınız. Aynı şekilde, sayfalar arasına gizlenmiş katmanları araladıkça çevrenize olan bakış açınız da etkilenerek etrafınızdaki ebeveynlerle çocukları arasındaki diyaloglar üzerinden çıkarım yapmanız ve düşünmeniz de tesadüfi olmayacaktır. Bu idrakle birlikte, disiplinler arası geçişlerle bilimin, psikolojinin, psikanalitiğin temeli ve günümüze yansımasıyla birlikte yaşam ile ölümün çarpıcılığı romanın başından sonuna okuru kuşatmaktadır. Anne rahminin güvenindeki varoluş, doğumla birlikte başlayan ve yine oraya duyulan özlemle geçen yaşam ve yine ölüm ile tanımsız ve kimliksiz bırakılarak terk edilen beden serüveninin yolculuğunda zamanının nasıl geçtiğini anlamayacaksınız…

Tüm bunların ötesinde, roman içindeki yapının analizlerini bir bir yapmadan dahi, yüzeysel bir okumayla bile zekice örülmüş romanın kişilere katacağı çok fazla şey vardır. Annelik deneyiminin karar aşamasında, farkındalığında, arzusunda olanlar yahut annesi ile ilişkilerini, onun geçmişten getirdiği çocukluk anılarını gözlemleyen, deneyimleyen ya da dinleyen kişilerin de hemen her paragraf bitiminde kendiyle özdeşleşen bir an ya da sorularına cevap bularak hayata dair bir iz yakalaması mümkündür.

Johannes ile evliliği tadan ve hatta bir çocuk sahibi olan başkahramanın, annesinin ölümüyle birlikte çıktığı zihinsel yolculukta okuduklarıyla birleştirdiği yapboz parçaları ile mükemmel bir başyapıt olan Bakış; zihin oyunları, zeki anlatı örgüleri ve psikanalitik meraklıları için muhteşem bir okuma serüveni sunuyor.

Nevres Işılay Kaçakgil – edebiyathaber.net (14 Kasım 2019)

Yorum yapın