Doğaya, pastoral olana dokunan bir yanı var Özdal’ın ve bu damarı şiiri boyunca hiç ihmal etmedi. Bu da duru ve lirik bir şiir akışına yol açıyor.
Güncel şiirin son 10 yılında sözcük yığarak ve bunlar arasında bir matematik kurmaya da çalışarak gelişen bir yönelim var. Genç şiirde bu birbirinden ilginç sözcükleri üst üste yan yana, ard arda dizerek yapılan bir tavra dönüştü. Bu yaklaşıma, sözcük yığarak yapılan şiire bir çeşit enstalasyon diyebiliriz. Ama iyi bir enstalasyon mu bu kısmı tartışmaya açık.
Enstalasyon, en basit tarifiyle boşluğa nesneler yerleşme sanatı. İlk kökleri dada sanat hareketine değin yayılıyor. Enstalasyonda çok fazla nesne bir nevi yığma gibi duvara ya da alana yayılabiliyor fakat her sanatçının bir matematiği var. Bir parça eksik ya da fazla olsa o matematik çökecektir. Rastlantıya yer yer izin verilebilir ama sarsılmaz olan sanatçının kafasında imgedir. Alacakaranlığı mesken tutmuş gizli şair ve sanatçı Alper T. İnce bu durumu nesneler ile imge kurmak olarak formüle eder. İnce’ye göre bu imge kurmak pratiğini çağdaş sanat şiirden almıştır ve bu özellik çağdaş sanat ile şiiri tehlikeli bir biçimde melezleştirmektedir.
İnce’nin nesnelerle imge kurmanın ustası sanatçı Hüseyin Bahri Alptekin’le uzun mesaileri olduğunu biliyorum. “Ben bir stüdyo sanatçısı değilim” diyen Alptekin bir nomad olarak ülke ülke gezer ve her gittiği yerden topladığı objeleri büyük duvar enstalasyonlarında bir araya getirirdi. Onun yığdığı objeler imge kurmaya dair bir kesinlik taşırdı. Bunun yanında çok az nesne ile çok derin işler de kotarmıştır. Bir sedye üzerinde büyük ve kırmızı bir eski balık ve arka duvarı kaplayan Gösteri Toplu kitabının kapak görseli olan onlarca gözlüklü insan fotoğrafı sıvanmıştır. Burada imgenin kesinliği ve keskinliği göze çarpar; Alper T. İnce’nin imge kurmanın çağdaş sanat ile şiir melezleşir dediği noktaya basarak. Alptekin’in Rimbaud başta olmak üzere sembolist şiire sevgisini de unutmadan.
Çağdaş sanat şiire doğru ilerlerken çağıl şiirin sanata çok da sevdalı olmamıştır. Murat Üstübal, Cihat Duman gibi bazı tekil örnekler dışında şiir -şiirin alanında kalmayı seçmiştir. Örneğin Poetik Hars’ın güçlü çıkışı, görsel ve somut şiire dair tartışmalar kısa zamanda enerjisini yitirmiş çağdaş sanat alanıyla kesişmemiştir. Örneğin sanatçı Memed Erdener’in özellikle son birkaç senedir sözcük kurma üzerinden sanat pratiği artık jpg estetiğine takılan görsel şiirden daha geniş bir alana seslenmektedir. Genç şairlerin video şiir, ses şiir üzerine iyi niyetli denemeleri var, fakat fütürizm’den dada’ya fluxus’tan endüstriyel müziğe bir gelenek iyi çalışılmadığı için bu çabalar hedefi vurmaktan uzaktır.
Tüm bu arayışlar içinde kendi adasından sessiz ve özgün üreten bir şair var; Nihat Özdal. Onun kendisine has birkaç yönü var. Biri bu çağın hız matematiğine uyan bir çalışkanlıkta şair olması. Diğeri yukarıda belirttiğim çağdaş sanat ile şiir arasındaki melezlik alanında kendine yer tutmuş olması. Nihat Özdal imge kurma dediğim pratiğe kavramlarla bakan bir kalem. Ben onun pratiğine kavram-şiir demeyi istiyorum. Bu ismi vermemin nedeni Özdal’in her kitabının konsept bir proje olarak kurgulanması. Kavram-şiir tanımı şiir için deneysel şiir, sanat tarihini bilen okur içinde istemez kavramsal sanat kavramlarını çağrıştırıyor.
Modern şiir de kavramsal arayışın çıkış noktası Mallarme’nin Bir Zar Atımı şiiri olmuştur. 20. Yüzyıl avangard sanatçıları şiirle beslenmiş, şairlerle kol kola yürümüştür. Bu manada Mallarme’nin şiiri bir kurgu olarak kavramsallaştırması en çok çağdaş sanatta etkisini bulmuştur. Sanatçı Marchel Broodthaers’e göre Mallarme çağdaş sanatın kurucusudur ve anti-plastik sanata dair öğretiyi ortaya çıkarmıştır. 1968 yenilgisine kadar deneyci şiirin çağdaş sanat içinde belirleyici bir noktada olduğunu düşünüyorum. Şiirin güncel ve yapıbozumcu etki gücünün azalması ile kavramsal sanatın sözcüklere yoğunlaşması aynı tarihsel kesitte yer alır.
Türkiye şiirinde de kavramsal arayışlar olmuştur; fütürist dönemin Nazım Hikmet’i, Kareler ve Aklar’ın Behçet Necatiğil’i, Perçemli Sokak’ın Oktay Rıfat’ı gibi. Daha çağdaş örnekleme yaparsak Enis Batur’un şiirinin çıkışını örnek verebiliriz. Yakınlarda şair Hüseyin Peker, Nihat Özdal’ın Enis Batur’un denemelerde uygulamadığı tematik çalışma yönteminde ilerlediğine dair bir yorum yazdı. Ben Özdal’ın tematik çalışmasının kavramsal bir arayışın sonucu olduğunu ve bu şiirin bir çeşit kavram-şiir havuzunda toplandığını düşünüyorum.
Özdal önce kitabını sanatçılara verip onları kitap üzerine ürettirdi ve en son İzmir’de kendisi Koku kitabının bir çeşit deneyim alanı olan sergisini açtı. Koku kitabı Simurg Art Yayınlarınca sayılı adette bir artbook olarak tasarlandı. Özdal’ın özel kutusu içinde kitaba eşlik eden ürettiği koku, bir kullanım kılavuzu gibi bilgi notu eşlik ediyordu. Özdal Koku’ya ilişkin çeşitli ülkelerde performanslarda yaptı. Şimdi şiir kitabı yazan bir şairden kitabını bir sanat nesnesi olarak düşünen, kavramı üzerine performanslar ve sergiler yapan bir imge kurucuya önemli bir geçişten bahsetmeliyiz.
Özdal’ın son hamlesi de akordeon olarak özel tasarlanmış ve sınırlı olarak basılmış bir artbook şiir Çekim Yasası. Kitap yüz adet basılıp, tek tek numaralandırılmış. Özdal Düğme, Koku, Deri, Kumaş’tan sonra Çekim Yasası kavramına yönelmiş. Bu konu benim için özel çünkü en sevdiğim düşünür olan Charles Fourier’in temel kavramlarından biri. Kitap belki de bir sıfır noktası olarak yer çekimi ile başlıyor, Newton’un o ünlü elmasıyla.
“Bir yer özlemi,
düşmek için
doğru zamanı kollamaz.”
Sonra, beden bedeni çeker. Dünyaya atılmış bedenler, bir ışık hasıl olur ve yakınlaşır.
“tekrar
geçmişte,
şimdide
ve gelecekte bedenlerimizi kabul etmemizi
sağlar.”
Büyük ütopyacı sosyalist Fourier’e her şey tutkuları merkeze alan bir çekim yasasına bağlıdır. Fourier’e göre, ‘tutkuların çekim yasası’ politika ve ahlak anlayışımızı da yerle bir etmelidir. Yabancılaşmanın aşılacağı bu toplumda tutkulu çekim yasası uyum, harmoni ve ahenk getirecektir.
“Çekim,
biçimi değiştirirse de anlamı değiştirmez.
Yine de o olmadan cümle kuramazdık.”
Şair emin adımlara ilerliyor kavram-şiirini kurmaya devam ediyor. Zamanı boşa harcamıyor, bu dünya üzerindeki zamanı çok çalışarak geçiriyor. Bunu yaparken de aya ilk adımını atan astronotun ağırlığını da hesaba katarak. Bakalım bu macera da bizi daha neler bekliyor. Salud…
edebiyathaber.net (22 Aralık 2023)