Milliyet’ten Nükhet Everi’nin ilgi çekici yazısı şöyle:
“Çağlar boyu her türlü sanatın merkezi olmuş, dünyanın en güzel şehirlerinden Paris’te edebiyatın izini sürmek isterseniz en az bir veya iki gününüzü ayırmanızı öneririm. Dünyanın en çok ziyaret edilen mezarlığı Cimetière du Père Lachaise’den başlayın gezmeye.
Molière, Balzac, Proust, Gertrude Stein, Colette ve İrlandalı Oscar Wilde; Cimetière du Père Lachaise’de bekliyor sizi. Wilde’ın mezarı, hayranları mezara kırmızı rujla öpücük izleri bıraktıkları için cam bir bariyerle kaplı. Mezarlıktan 2 kilometre yürüyerek veya metroyla Place de Vosges’e gidin. 1832-48 yılları arasında Victor Hugo günümüzde müze olan ve Maison de Victor Hugo diye anılan binada yaşamış ve Ruy Blas’ı burada tamamlamıştı. “Notre Dame’ın Kamburu” romanının yayımlanmasından bir yıl sonra taşındı. Buradan Île de la Cîte’ye geçin ve Notre Dame’ı görün. Seine Nehri üzerindeki Pont au Double köprüsünü geçerek şehrin Left Bank bölgesine doğru yürüyün. Shakespeare & Company isimli kitapçıdaki kitaplar başınızı döndürecek. George Whitman’ın (Père Lachaise mezarlığında gömülü) kurduğu, daha çok İngiliz edebiyatının bulunduğu bu kitabevinden isterseniz ödünç kitap da alabilirsiniz, kitabevinin üst katındaki odada geceleyebilirsiniz. Belki haftalık yapılan okumalardan birine de denk gelirsiniz. Quai des Grands-Augustins boyunca Seine Nehri’ni batısını takip edip ikinci el kitapçıları geçtikten sonra 1643 yılında kurulan ve içinde nadir kitaplarla el yazmaları barındıran Fransa’nın en eski halk kütüphanesi Bibliothèque Mazarine’e geleceksiniz. Rehber eşliğinde gezin kütüphaneyi.
Yazarların buluşma noktası
Rue Mazarine ve Rue de l’Ancienne Comédie’den geçip, 1686 yılında açılan ve o günden beri tüm sanat dünyasının uğrak yeri, Paris’in en eski cafesi Le Procope’a uğrayın. Sonra Carrefour de l’Odéon’a gelin. Rue de l’Odéon’da pek çok ilginç kitapçı dükkanı göreceksiniz.
1 no’lu kitapçıdaki antika el yazmaları ilginç ama en ilginç olan 12 no’lu kitapçı. Burada orijinal Shakespeare & Company kitapçısının sahibi Sylvia Beach’in Hemingway’e kitap ödünç verdiği, 1922’de James Joyce’un “Ulysses”inin editörlüğünü yaptığı, kitabı yeniden yazdığı ve yayımladığı yazılı. Kitapçı Nazi istilası sırasında kapatılmış. Acıkırsanız kafe-restoran-kütüphane Les Éditeurs’de veya 1845 yılında kurulmuş olan Polidor’da o yılların atmosferinde yemek yiyin. Yürüyerek ya da metroyla Voltaire, Rousseau, Hugo, Zola ve Dumas’nın mezarlarının olduğu Panthéon’a gelin. Hemingway bir dönem Panthéon’un arkasında 74 rue du Cardinal Lemoin’da yaşamış. Burada onun da gittiği cafelere gidin.
Hugo’nun “Sefiller” romanında geçen yerlerden bir olan Jardin de Luxemburg’a geçin bundan sonra. St. Germain Rue Ferou, Hemingway’in Paris’teki son yıllarını geçirdiği Paris’in en edebi köşelerinden, Rimbaud’nun da ilk şiirini yazdığı yer. Les Deux Magots ve Café de Flore her ikisi de bir zamanlar kentin yazar ve aydın kesiminin buluşma noktası olan mekanlar. Mutlaka bir kahve için her ikisinde de. 36 Rue Bonaparte Henry Miller’ın kaldığı yer. Beş yıldızlı butik otel L’Hôtel ise Oscar Wilde’ın öldüğü yer. Wilde’ın odasını kiralayabilirsiniz. Montparnasse, 20. yüzyılın başında sanatçı ve yazarların gittiği kafelerle doludur. Montparnasse mezarlığında ise Sartre, Simone de Beauvoir, Baudelaire, Maupassant ve Beckett’i ziyaret edebilirsiniz.16e Arrondissement’de Balzac’ın müze evi Maison de Balzac’ı gezin. Zola’nın ve Stendhal’in mezarları Montmartre mezarlığında. Musée de la Vie Romantique de mutlaka görülmesi gereken koleksiyonlara sahip. Gezinizi Hotel Ritz’in içindeki Bar Hemingway’de noktalayın.”
edebiyathaber.net (28 Ekim 2019)