Kediler hayatımızın şüphesiz bir parçası; sadece kediler değil köpekler, kuşlar ve pek çok hayvan elbette. Ancak kedilerle haşır neşir olanlar bilecektir ki bir evde bir kediyle hatta kedilerle yaşamak da çok kolay bir iş değil. Kedilerin diğer hayvanlardan farklı yapıları onları evin içinde birer insan, birer çocuk hâline getiriyor. Onlarla tek tek -sadece temel ihtiyaçları açısından değil duygusal olarak da- ilgilenmek gerek çünkü. Dolayısıyla evde bir hayvanın yaşamasını eğlence olarak görenlerin pek de başarılı olamadıkları ve ardından sokağa attıklarını da görüyoruz her gün. Özellikle de ebeveynlerin çocukları bir tür eğlendirme aracı olarak “kedi alması” pek akıl kârı değil. Bunun bir adım daha kötüsü var ki o da hayvanların satın alınması elbette. Bir mal gibi, marketten herhangi bir ürün alıyormuş gibi alınamayacaklarını bilmek gerek hayvanların. Ancak bunun karşısında bir de hayvanları sadece sokaktan sahiplenen ve onlara kendi evlerini sıcacık bir yuva hâline getiren gerçek hayvanseverler var. Şimdi onlardan birinden bahsedeceğim: Nazoşi Teyze!
Nazoşi Teyze’yi bize anlatan Anıl Basılı, hayatını Büyükada’da çocuklara kitap yazarak sürdürüyor ve kitapları şunlar: Balina, Melodi, Nohut Adam, Uzun Kulak, Kitap Kurdu Olmak İstemeyen Maya, Başarısızlar Kulübü, Büyük Dostum, Hayta, Kitap Okuma Günlüğüm ve Linç Çıkmazı. Ağustos ayında ise bunlara bir yenisi eklendi: Nazoşi Teyze Bir Kedi Daha İstiyor. Timaş Çocuk Yayınları’ndan çıkan kitap “Düşler Kitaplığı” serisine ait ve altı-on yaş arası minik okurlara hitap ediyor. Nazoşi Teyze ve kedilerini resimleyen ise Ege Karadayı.
Nazoşi Teyze ile tanışmaya hazır olun! Çünkü bu kadın, bilinen yaşlı teyzelere hiç benzemiyor. Kedileri insanlardan daha çok seven ve evinde çok çok fazla kedisiyle yaşayan, altmış beş yaşında biri söz konusu. Yaşadığı mahallede herkes onu tanıyor ve insanlara hiç gülmemesinden ötürü kimse onu “artık” yargılamıyor. Çok kedili bir evde büyüdüğü için hayatının bu evresini de kedilerle devam ettirmeye karar vermiş Nazoşi Teyze. Elektrikli(!) bir pazar arabası var -çılgın biri!- ve her yere çok acelesi varmış gibi gidiyor bu yaşlı kadın. Arkasından seslenenleri duymazlıktan gelen fakat kendi dünyasında çok tutarlı biri; titiz, dakik, duyarlı… Kimseye karşı sözünü sakınmaz, aslında çok da muhatap olmaz Nazoşi Teyze. Mecburi bir işi olduğunda anında yaptırmak ister; beklemeye, yavaşlığa, uyuşukluğa tahammülü yoktur. Herkes; kafasında kaskı, adeta bir scooter gibi kullandığı pazar arabasının üstünde ve terlikleri ayağından fırlar şekilde görmeye alışıktır onu. Anlatıldığında aslında bir çocuk imajı bırakan bu kadınla muhakkak tanışmalısınız bu sebeple.
Evinde elli tane kedisiyle yaşayan bu yaşlı kadın, her biriyle tek tek ilgilenmektedir hatta mama kaplarına bile karışmaması için numara vermiştir. Mahalledeki sahipsiz kedileri evine alarak onlara sımsıcak bir yuva sağlayan Nazoşi Teyze aniden evde bir kedi daha yaşayabileceğinin farkına varır ve zor durumdaki bir kediyi daha sahiplenmeye karar verir. Hemen bunun için çalışmalara başlar; öncelikle büyük bir afiş hazırlar: “50 Kedimle arkadaş olacak bir kedi arıyorum” Sonra da bunu çoğaltıp elindeki ilanları mahallenin her köşesine asar. Bir yandan da boş durmaz, tek tek mahallenin esnaflarına -sahaf Veli’ye, kasap Hümbül Ayşe’ye- uğrar ve bildikleri sahipsiz bir kedi var mı diye sorar. Aldığı “Hayır!” cevabından çok hoşnut olmayan Nazoşi Teyze’yi eve dönüş yolunda bir sürpriz bekliyordur. Elli kedili evini bir kediye daha açmak için canhıraş şekilde uğraşan bu yaşlı kadının karşısına acaba ne çıkmıştır?
Tatlı bir kedi bulma hikâyesi olmakla birlikte hayvanları sahiplenme açısından öğretici de bir kitap Nazoşi Teyze Bir Kedi Daha İstiyor. Bu, çocuk okurlar için gerekli ve yeterli olan kısmı kitabın elbette ama bu kitabı bir yetişkin okuduğunda ne hisseder diye de büyük bir meraka kapıldım. Çünkü Nazoşi Teyze, insanların kendisini pek anlamadığını düşündüğü için onlara kendini anlatma çabasından çoktan vazgeçmiş bir kadın olarak çıktı karşıma ve bu beni oldukça şaşırttı. Dolayısıyla kitabın anlatılmayan kısmında Nazoşi Teyze üzerine epey düşündüm. Bu yaşlı kadının eşi dostuna dair hiçbir bilgiye sahip değiliz. Evinde yalnız yaşayan bir kadın ancak bu bir tercih mi yoksa maruz kalma mı, bu, kafamı çok kurcaladı. Günümüzde daha çok ortaya çıkan “insanlardan uzak ama hayvanlara yakın” bir yaşam şekli miydi bu kadının seçtiği? Mahallelinin de biz okurlar kadar az bilgiye sahip olduğunu düşündüğüm Nazoşi Teyze insanlardan uzak ve onlara karşı duvarlı bir hayatı bilerek seçmiş gibi duruyor. Çünkü onun bir yandan huzurlu da bir insan olduğunu anlıyoruz şu satırlardan: “Eve dönüş yolunda bitkilerini, kedilerini ve yemeyi çok sevdiği limonlu keki düşündü. Kendisini mutlu eden pek çok şeye sahip olduğunu anımsadı. Aslında iyi hissettiren her şeye sahipti. İçinde başka birine yuva olma isteği ağır basıyordu. ‘Belki yardıma ihtiyacı olan bir kedi.’ diye düşündüğünden arayışa girmişti. Gördüğü kadarıyla yoktu. Artık evine dönebilirdi.” (s.28) Kim bilir, belki de yardıma ihtiyacı olan başka biri vardır. Nazoşi Teyze hem minik okurların hem de yetişkinlerin kalbinde yer edecektir diye düşünüyorum.
edebiyathaber.net (23 Ağustos 2024)