İclal Aydın’ın yazdıklarını okumak, biraz da eski bir fotoğraf albümüne bakmak gibi. Yüzümüzde daimi bir gülümseme, gözlerimizde akmak için sahne sırasını bekleyen sabırsız yaşlar ve kalbimizde kâh mayalı hamur gibi kabaran bir sevgi kâh ince ince sızlayan bir özlemle çeviririz ya hani fotoğraf albümlerinin sayfalarını, Aydın’ın kitaplarının sayfalarını da öyle çeviriyoruz bir nevi. Yazarın Artemis Yayınları tarafından okurla buluşturulan son romanı “Salkım Sokak No: 3”te de karakterin geçmişini kendi geçmişimiz gibi, her türlü duyguyu yüreğimizin derinliklerinde hissederek okuyoruz. Ne toz pembe bir nostaljiye sığınıyor Aydın ne de dramın dibine vuruyor. Roman dediğimiz şey, duygularla çeşnilendirilen, kurgu matematiği, olay örgüsü, mekân ve zaman akışı gibi çeşitli malzemelerin bir araya gelmesiyle oluşturulan bir yemekse, bu tencerenin başındaki aşçı her malzemenin kıvamını ayarlamayı çok iyi biliyor.
İstanbul’da ve Amerika’nın Şikago eyaletinde geçen bölümleri de var “Salkım Sokak No: 3”ün. Karakterleri de başka başka şehirlerden, hatta bir kısmı sınırlarımızın ötesinden üstelik. Ama “Aslen nerelisin?” diye sorsanız bu romana, “Tabii ki İzmirliyim,” der. Zira ana karakteri ve anlatıcısı Mert’in büyüme öyküsü olduğu kadar İzmir’in zaman içinde değişen çehresinin de öyküsü bu kitap. Çok kültürlülüğü benimseyen, pek çok açıdan farklılıklar barındırsalar da iç içe yaşayan insanların mutlu olduğu bir şehrin/mahallenin öyküsü.
Yalnızca tek bir hat üzerinden ilerleyen, tek bir ilişkiye odaklanıp diğerlerini arka plana atan bir kurgusu yok. Mert’in hem Edis’le olan arkadaşlık ilişkisinin iniş çıkışlarına tanık oluyoruz hem de ilk aşkının sancılarına. Ayda’yla yıllarca bir belirsizliğin içinde birbirlerine tutunmaya çalışmalarını da okuyoruz, aile ve komşuluk ilişkilerinin gel gitlerini de.
Tek bir olay üzerinden ilerleyen kısa vadeli kurgulardansa daha geniş zamana yayılan ve karakterler arası ilişkilerin çeşitli olaylar vasıtasıyla uğradığı değişimleri ve bunların karaktere yansımalarını ön plana çıkarmayı tercih eden İclal Aydın, “Salkım Sokak No: 3”te de benzer bir yol izliyor ve Mert’in hayatını Salkım Sokak’a taşındığı günden yaklaşık 35-40 yıl sonrasına kadar takip ediyor. Üstelik yalnızca değişenleri değil, hayat nehri hızla akarken o nehrin ortasında koca bir kaya gibi duran Nevzatları da anlatıyor. O Nevzatlar ki o nehirler biraz da onlar var diye akıyor.
İzmir’in çok kültürlü yapısını ve mahalle yaşamının güzelliklerini kendine has o samimi ve akıcı üslubuyla hikâyeye yediren İclal Aydın’ın son kitabı “Salkım Sokak No: 3”, geçmişe duyulan özlemi, büyüme sancılarını, insanla mekân arasındaki duygusal bağları ve çocukluğun unutulmaz anılarını anlatırken, bugün bir nostalji unsuruna dönüşmüş olan mahalle kültürünün değerlerini de yeniden hatırlatıyor.
edebiyathaber.net (18 Temmuz 2024)
“Bir fotoğraf albümüne bakar gibi okumak | Melike Zerya Akbaş” üzerine bir yorum