Gérard Genette’in Palimpsest adlı eserinde icat ettiği ve en basit şekilde “B metnini daha önceden yazılmış olan A metniyle birleştiren, onları bağlayan her türlü ilişki”[1] olarak tanımladığı “hipermetinsellik” kavramı, metin okuma ve inşa teorilerinin bir yenisi ve metinler arası ilişkileri, dinamikleri gözlemlemede pratik, yararcı ve çoğulcu bir tutumdur. Hiperteksti “biçimsel ve anlamsal olmak üzere iki farklı dönüştürüm eksenine”[2] ayıran Genette, tüm bu dönüşümleri gözlemleyerek, bağlantısallıkları keşfederek ve var olan metin üzerinde çalışarak hipertekstin özüne inmeyi değil fakat hipertekstin, bünyesine montajlayarak kendinde yaşattığı mevcut metinlerle olan saklı ilişkiselliğini açığa çıkarmak gayesini taşır. Böylece bir yandan yeni bir metin kurulurken bir yandan da metin en küçük yapı taşlarına kadar bölünmüş ve metne eklemlenmiş tüm kelimelerin, cümlelerin “kaynak izleri” bulunmuş olunur. Bu yapı sökümcü sürecin bir oyun olduğunu iddia eden Genette, tüm bu iz sürme ve dönüştürme pratiğinin ardında ne peygamberce bir tebliğ amacı ne de yol gösterici, hiyerarşik bir yapılanma mevcut olduğunu da belirtmiş olur. Ardında sadece oyun ve merak olan bu pratiğin en önemli yönü onun, yazarın zihinsel haritasının okuyucununkinden üstün tutulduğu, doğrusu ve yönü belli ve tek olan alışılmış metin hiyerarşisinden arınmış bir anlayış barındırmasıdır. Okuyucunun takipçi rolünden çıkıp yaratıcı olmaya adım attığı, doğrusal olmayan, çoğulcu ve ortaya çıkan çoklu yolların hepsine de aynı şekilde değer verilen bu post-modernist pratik, montaj olması hasebiyle eklendikçe ve başka metinlere bağlandıkça bağlamını genişleten, genişledikçe de hem kuvvetlenen hem de yatay örgütlenen bir metin okumasına, yaratıma, yapısöküme dönüşür. Bu şekilde metin okumasının ve anlamın hiyerarşiden ayrılması ile okuyucunun sesinin duyulması, yazarların öncesinde kurulmuş oldukları tahtlardan indirilmeleri anlamına da gelir. Yani tüm bu post-modernist yaklaşımda anti-otoriter bir taraf bulmak mümkündür. Tabii bu karşıtlığın seviyesi, hiperteksti oluşturanın tutumuyla ilişkilidir ve bu tutum metnin yıkıcılığını da doğrudan etkiler. Çünkü hipertekst eleştirel bir araç olarak da kullanılabildiğinden, ironinin ve eleştirinin dozuyla oynandıkça hipertekstin yıkıcılığı da değişebilir. Yani montajlanan metinle birlikte sembolik olarak tahtından indirilen yazarın başında bu tahtı parçalamak da mümkündür veyahut onu başka bir sandalyeye oturtmak da ayakta bekletmek de.
Bu yazıda, Turgut Uyar’ın Geyikli Gece şiirinin yeniden yazımını gerçekleştiren Seyhan Erözçelik’in hipertekstinin nerede konumlandığı ve Geyikli Gece üzerinde yapılan eksiltmelerin ve düzenlemelerin Turgut Uyar’ın şiir anlayışıyla ilgili bize hangi ipuçlarını verdiğini yukarıda verilen kavramsal özet ışığında inceleyeceğim.
Seyhan Erözçelik, Geyikli Gece hipertekstini iki farklı metin halinde oluşturmuş. İlk metni başlangıcında “haddim olmayarak” açıklamasıyla Turgut Uyar’a atfetmiş. Bundan hareketle, bu hipertekstin yıkıcı ve eleştirel hipertekstlerden biri olmayacağını hemen anlıyoruz. Bunun haricinde dizeleri birbirine eklenerek uzun paragraflara dönüştürülmüş ve bir hikâye şekline sokulmuş olan şiir, biçimsel olarak tamamen dönüştürülmüş. Geyikli Gece’nin bu kadar kolaylıkla bir hikâye biçimini alabilmesinde Erözçelik’in işçiliğinin yanı sıra şüphesiz ki Turgut Uyar’ın zaten mevcut olan hikayesel anlatımının da etkisi var. Hipertekstte de Uyar’ın şiirlerinde mevcut bulunan, birbirini takip edebilen bütünlüklü dizelerin tam üzerine oynanarak Geyikli Gece’ye hakikaten bir hikâye biçimi aldırılmış. Erözçelik, uygun noktalama işaretleriyle de tamamladığı bu şiiri açmış, düzenlemiş ve bu şekilde orijinal halinde zamandan bağımsız duran anlamı, zamansal olarak lineer bir çizgiye oturtup şiirde geçen eylemlerin öncesini, sonrasını, birbirini takip edişini anlaşılır hale getirmiş.
“Ama siz zavallısınız, ben de zavallıyım, eskimiş şeylerle avunamıyoruz. Domino taşları ve soğuk ikindiler, çiçekli elbiseleriyle yabancı, kalabalık gölgemiz, tortop ayakucumuzda. Sevinsek de sonunu biliyoruz: Borçları, kefilleri ve bonoları unutuyorum. İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada. Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum. Oturup esmer bir kadını, kendim için yıkıyorum. İyice kurulamıyorum saçlarını.” (Erözçelik, Geyikli Gece)
Hipertekstin bu kısmı, hem biçimsel olarak dönüşen şiirin kazandığı hikayeselliğe hem de zamansal olarak daha lineer bir düzleme oturtulmasına örnektir. Turgut Uyar’ın şiir anlayışında da şiirde sürekli yeni şeyler söylenmesinin gerekliliği ve bunu yapmanın da yeni biçimlerle mümkün olduğu düşüncesi büyük yer tutar. Bu açıdan, incelediğimiz hipertekstte Geyikli Gece’nin biçimsel bozulumu, Uyar’ın şiir anlayışındaki sürekli devinime, anlamsal ve biçimsel yenilik vurgusuna uyar.
Şiirin anlamsal dönüştürümünü de inceleyecek olursak bu hipertekst, orijinal şiirle birebir aynı kelimeleri muhafaza etmiş fakat değiştirilmeyen bu ögelerin kullanımının düzenlenmesinin yarattığı etkiler sadece biçimi etkilemekten uzak. Bu açıdan, biçim üzerinde yapılan oynamaların bağlam ve zamanın kurulumu üzerindeki etkisi göz önüne alınarak şiirin bu kısımda anlamsal olarak hiç dönüştürüme uğramadığını iddia etmek yüzeysel bir bakış olur.
Hipertekstin ikinci kısmı, onu bir hipertekst gibi değil fakat sıfırdan yazılmış bir şiir gibi okuduğumuzda, Dadaist bir metin gibi anlamı bölünmüş ve herhangi bir kural tanımaksızın rasgelelik ile örülmüş gibi görünüyor. Fakat ona hipertekst olarak bakıp şiirin orijinaliyle karşılaştırdığımızda ise onun Geyikli Gece’nin son derece ölçülü eksiltmelere maruz bırakılmış bir hali olduğunu anlıyoruz. Bu eksiltmeler, Turgut Uyar’ın “Korkulu Ustalık” adlı kitabında poetikasını açıklarken bahsettiği gibi şiirde çokluğa erişmek adına, onu kurarken bir yöntem icat ediyor:
“Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak” (Uyar, Geyikli Gece)
“Aldat, önemli değil, herkes unuttu.” (Erözçelik, Geyikli Gece)
Geyikli Gece’nin bu dizelerinin hipertekstte adeta böyle formüle edilmesi, Uyar’ın kendi çağını özetlediği şiirine karşılık hipertekstin yazıldığı çağın bir özetini oluşturuyor. Mesela, hipertekst bir yapılacaklar listesini andırıyor:
“Geceyi bul, çocuklar gibi —– kork!
Hep bil, hepimizi kurtar, toprağı sür, kaybol!
Döğüş, kurtar! Kimsesiz ev gör,
Şehir san…” (Erözçelik, Geyikli Gece)
Hiç vakti olmayan insanlara yazılmış bir şiir bu. Uyar’ın anlattığı 1950’lerin kentini artık çok geride bırakan, uzay çağına yaklaşan, mega kentlerdeki yarı-robot insanların şiiri. Bu insanlar artık şiirin dizelerini de birer komut gibi algılıyor, tüm metni kesip biçiyor, özünü çıkarıyor ve tüketiyorlar. Erözçelik de ilk hipertekstte, metni ne kadar düzlemiş, tüm dikenlerinden ayırıp noktalama işaretleriyle de açmışsa, ikinci metinde de tam tersi şekilde metni özünü çıkarmak istermişçesine buruşturuyor. Hipertekstin böyle ikiye ayrılmasının sebebinin, ilk metindeki açıklığın ardından metnin eksiltilmiş versiyonunu sunmak ve böylece okuyucunun metinde eksiltilenleri daha net gözlemlemesini, karşılaştırma yoluyla anlamasını sağlamak olduğunu düşünüyorum. Böylece ikinci hipertekstte Erözçelik, bir yandan metni özetleyerek indirgiyor bir yandan da eksiltilen yerleri okuyucuya bıraktığından yüzeysel bir okuma yapmayan okuyucu için metnin giriftliğini arttırmış oluyor.
“Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor” (Uyar, Geyikli Gece)
“Dağlar, gecelerin en güzeli
değil, diyorum.
Belleğim duruyor.” (Erözçelik, Geyikli Gece)
Yukarıdaki dizeler, orijinal Geyikli Gece şiirindeki birkaç dizenin bir kelimeye kadar azaltılıp özetlenmesine ve bilinçli okuyucu için arttırılan şiir yüküne bir örnek.
Şiir anlayışıyla ilgili düz yazılarına yer verdiği kitabı Korkulu Ustalık’da Turgut Uyar, şiirin kuramlar ve kitaplarla değil hayat ile ilintili olduğunu ve bununla birlikte, eğer bir şiir zamanı geldiğinde ölmüyorsa onun yazıldığı çağda da yaşamamış olduğunu söyler. Yani Uyar’ın poetikasında şiir, yazıldığı zaman, mekân, toplum vb. gibi o çağa has fenomenlerle koparılamaz bağlara sahip bir ayna gibidir. Onun poetikasında şiir, çağı ve toplumu dönüştürme veya yol gösterme gibi bir misyon yüklenmese de toplumun dönüşümlerini bireyde yarattıkları duygusal dalgalanmaları yansıtma yoluyla konu alır ve kendini içinde bulunduğu dönem üzerinden konumlandırır.
“Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar” (Uyar, Geyikli Gece)
Örneğin bu dizeler, şiirin yazıldığı dönemde kapitalist sisteme entegre olmaya çalışan, Amerikan mallarıyla, naylonla, paketli ürünlerle tanışan Türkiye’nin dönüşümünün kısa bir özeti gibidir. Büyük değişimlerin ortasında dün ile bugünün benzeşmezliği karşısında kendine korkmamayı telkin eden fakat aslında korkan bireyin sesi, bu şiirle kulaklarımıza ulaşır. Uyar’ın kendisinin de iddia ettiği gibi, çağından beslenen bu şiir, Erözçelik’in hiperteksti oluşturduğu zamanda ölmüş ve mevcut zamanı yansıtmayan bir şiir konumuna düşmüştür. O yüzden Erözçelik buraları hızlıca geçer:
Korku yoktu, şey, naylon ! (Erözçelik, Geyikli Gece)
Anlatılan, çağın gerçekliği olmadığından bu dizeler yeniden yazarken hatırlanması gereken şeylerdir. Bu açıdan Erözçelik cümlenin arasında hatırlama ibaresi olarak “şey” der, demesi gerekeni hatırlar ve öyle söyler.
“Bir taş alacaksınız. Yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar.”[3] Erözçelik’in bu hiperteksti ile yaptığı, okuyucuya biçilen normatif yolu, yani takipçiliği, reddedip çoğulcu ve metinler arası post-modern pratiğe katkıda bulunmanın yanı sıra Uyar’ın sözüyle paralel bir biçimde, şairin yontmaya başladığı taşı alıp yeni biçimlerle, yeni bir zamanda, eski şiirden eksilttikleriyle yeni şeyler söyleyerek dönüştürmek, tamama yakın kılmak. Bu açıdan Geyikli Gece’nin bir hipertekstini yazmak, Uyar’ın şiir anlayışına uygun olmanın yanı sıra belki de şiirleriyle yapılmasını istediği, onayladığı bir onurlandırma eylemidir.
Kaynakça
Cöntürk, Hüseyin. “Çağının Eleştirisi.” Haz. Ege Berensel. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006.
Erözçelik, Seyhan. Geyikli Gece.
Genette, Gérard. “Palimpsest: Literature in the second degree.” Lincoln: University of Nebraska Press, 1997.
Uyar, Turgut. Korkulu Ustalık. Haz. Alaattin Karaca. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016.
Uyar, Turgut. “Dünyanın En Güzel Arabistanı.” İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016.
[1] Gérard Genette. “Palimpsest: Literature in the second degree.” (Lincoln: University of Nebraska Press, 1997). 5.
[2] Hüseyin Cöntürk. “Çağının Eleştirisi.” Haz. Ege Berensel. (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006). 627.
[3] Turgut Uyar. “Efendimiz Acemilik,” Korkulu Ustalık, haz. Alaattin Karaca. (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016). 262.
Ayşen Beyza Lezgioğlu – edebiyathaber.net (26 Şubat 2021)