Hayat, kendine dair ne varsa öğretiyor, gösteriyor. Bazen büyük sevinçleri, coşkuları, mutlulukları getirse de bazen de dayanılmaz acıları bırakıyor üstümüze. Hiç altından kalkılamayacak kadar ağır olduğunu düşündüklerimizi. Günlerdir içimi közle doldurulmuş gibi hissediyorum. Ve dünyanın bütün okyanuslarının, denizlerinin söndürmeye yetmeyeceğini bu ateşi. Ayaklarımın altında kızgın saclar var sanki. Bastıkça yanıyorum. Hem de her defasında daha çok. Böyle günlerde kime, neye sığınır ki insan? “Gücü yetenler şiire iltica etsin” demiş Küçük İskender. Kulak verip dizelerin gölgesine girmeye çalışıyorum. Anlık bir serinlik hissettirir mi diye. Serkan Türk’ün şu dizeleri çok anlamlı bugünlerde benim için: ‘böylece de büyürmüş insan/giden birinin ardından su yerine toprak dökerek/ ben bir şeyimi kaybettim/ diğerlerine benzemeyen bir şeyimi/ yaz ölüleri diyorum hayattan geçip gidenlere/sırtıma alamadığım için acılarımı içimde taşıyorum.’
Sonra dedim ki kendime, dur bakalım bu böyle olmayacak! Acıma tutunarak ayağa kalkıyorum. Çünkü kalkmak zorundayım. Güzel bir gelecek vaat ettiklerim var. Bana gereksinim duyanlar, bana yaslananlar, yaslanmak zorunda kalanlar. Zaman ilacına bırakarak tüm kederimi önüme bakıyorum. İçim hâlâ çok acıyarak.
Verilmiş sözlerimiz var çocuklara. Düşledikleri dünyayı inşa etmek için çalışmamız gerek. Zaman zaman sendelesek de yine dik durarak, dünyanın kötülüklerinden, acısından, kederinden en az etkilenmelerini sağlayarak. Onlar için gelecek hızla yaklaşmakta. Ve yaklaşan o günlere giden yolda güzel kitapları onlara yoldaş etmek gerek. “Bir Şeyler Yapmam Gerek.” Bunu tam olarak ben de söylüyorum ama tırnak içine almamın nedeni bir kitap adı olması. Tudem Yayınları tarafından yayımlanan kitabı Elif Yonat Toğay yazmış, Gökçe İrten resimlemiş. Çok daha keyifli bir yazıda da söz edebilirdim bu kitaptan. Öyle bir yazıyı belki daha çok hak ediyordu içerik olarak fakat hayatın ne zaman ne getireceğini önceden kestiremiyoruz.
Yazarın adıyla daha önce karşılaşmamıştım. Kimdir, diye baktığımda kitap kadar ilginç bilgiler çıktı karşıma. “Sabırsızdır. Ama sincap aşkına, bir ağacın altında saatlerce bekleyebilir. Dikkatlidir. Ama uçan balık görünce sevinçten öyle çok zıplar ki sonunda kanodan düşebilir. Dakiktir. Ama bir ibibiğin peşine takılıp zamanı unutabilir ya da egzotik balıkların arasında elleri ve ayakları buruş buruş olana kadar yüzebilir. Hesap kitap yapabilir. Ama uzak ülkelerde ne zaman deniz kabuğu ve kozalak toplasa bavulu kapanmaz. Asya fillerini, Afrika penguenlerini ve denizatlarını çok sever.”
Araştırmam beni yanıltmadıysa “Bir Şeyler Yapmam Gerek” yazarın çocuklara yönelik ilk bireysel kitabı. Kitap beş bölümden oluşuyor ve her bir bölüm de kısa sayılabilecek üç öyküden. Büyümek, hayal kurmak, zorluklarla baş etmek gibi konulara çocukların gözünden yaklaşıyor. Çocuklara yazmanın zorluğunu bilenler bilir. Bir de onlara onların gözünden yazmak! Çocuk gibi düşünebilmek, çocuk gibi yorumlayabilmek, onlar gibi görebilmek… Bu açıdan düşününce başarılı bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Yetişkinlerin gri yaşamlarının içinde çocukların renkli dünyasını keşfedip yine onlara mizahi bir dille ve kısa öykülerle anlatmış yazar onların günlük yaşamlarında karşılaştıkları olayları ve bu olaylara verdikleri tepkileri. Gökçe İrten’in resimleri ise eğlencenin dozunu artırmış kitapta.
İçerikten alıntı yapmayacağım ama “Matematik” başlıklı öykünün, sözcüklerin rakamlara karşı olan gücünü öne çıkarması açısından bende farklı bir yer edindiğini söylemek isterim.
Bir Şeyler Yapmam Gerek sıcak yaz günlerinden bunalan, özellikle 7-9 yaş grubu çocuklar için keyifli bir kitap.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (23 Temmuz 2018)