Sanırım hemen herkes anne ya da babasından küçükken ‘Horozumu Kaçırdılar’ ninnisini/türküsünü dinlemiştir. Yine hemen herkesin kulağında, “Horozumu kaçırdılar/Damdan dama aşırdılar/Suyunda pilav pişirdiler/Bili geh geh geh güzel horozum/Horozumun beş pençesi/Tavukların eğlencesi/Evde boş kaldı kümesi/Bili geh geh geh güzel horozum…” sözleri dolaşır durur.
Keloğlan Hep Aramızda!
İşte, Türkçe çocuk edebiyatı dendiğinde akla gelen ilk isimlerden olan Ayşegül Dede, ‘Bir Keloğlan Masalı’ başlığı altında bu eski ama her daim yenilenmiş öyküyü anlatıyor. Neslihan Civan Görür’ün çizgileriyle şekillenen Horozumu Kaçırdılar, “Çok mu çok uzaklarda, Kafdağı’nın ardında Bir köy varmış, ormanın ta ortasında dört bir yanı yeşil dağlarla ve soğuk sularıyla ünlü çaylarla çevriliymiş. Bu köyde yaşayanların en büyük özelliği çalışkanlıklarıymış. Gel gelelim, bu köyde kel mi kel kafasıyla sivri mi sivri aklıyla bir çocuk yaşarmış. Onun adı, Keloğlan’mış. Keyfine pek düşkün hem tembel hem uykucuymuş. Nerede bir ağaç gölgesi bulsa Kel kafasına konan sineklere aldırmadan Sırtını yaslar, yan gelip yatarmış. Sonra da dalarmış uykuya. Rahatlığından ve boş vermişliğinden Başına olmadık işler gelirmiş. Hep kestirme yollardan gidermiş.” cümleleriyle açılıyor. Sanki Rüştü Asyalı’nın canlandırdığı ve ilkin 1971’de beyaz perdede gösterilen ‘Keloğlan Aramızda’sına bakıyor, devamında Keloğlan filmografisinin izinde, hafızalarımızda yer eden açılış sahnesini seyrediyor gibisiniz.
“Yumurtalar hem Rafadan hem Kel Kafadan”
Velhasıl Keloğlan, az gidiyor, uz gidiyor, dere tepe düz gidiyor ve bir şehre varıyor. Söylediği birbirinden güzel tekerlemelerle de kalabalığı etrafına toplamayı başarıyor. Mesela “Sepet sepet yumurta/Dön de gel tezgâhıma/En taze yumurtalar bende/Hem rafadan hem kel kafadan.” diyerek, tatlı dili, sempatik yüzüyle tezgâhtakileri satıp, dört akçeyi cebine atıyor. Bilirsiniz Keloğlan’ın mal biriktirmek, elinde avcundaki tutmakla alakalı ‘modern insan’ın hilafına bir yaşam tarzı var. Nitekim kazandığı paraları; gür sesli, kar beyaz tüylü horozu elde etmek için elinden çıkarıyor, yine beş parasız kalıyor, anasının istediği üç çuval unu alamadan tekrar yola düşüyor.
“Karbeyaz Öter, Bütün Köylü Uyanır”
Annesinin “Ah oğul vah oğul! Hani un dolu çuvallar? Ne yapacağız bu horozu? Kessek karttır; eti pişmez. Üstelik yumurta da vermez.” sözlerine karşın Keloğlan, şu ikna edici sözleri söyler: “Bu Horozun, gün doğumu, bir ötüşüne bütün köylü uyanır. Sana söz! Karbeyaz bütün köylü uyanır. Sana söz! Karbeyaz horoz öter ötmez, her sabah erkenden horoz öter ötmez, her sabah erkenden kalkacağım. Yumurtaları ben toplayıp ineği kalkacağım. Yumurtaları ben toplayıp ineği ben sağacağım.” Böylesi özgüvenli açıklama sonrası Keloğlan’ın annesi oğluna bir şans daha verir. Nitekim her şey Keloğlan’ın planladığı gibi giderken, aç gözlü hırsızlar horozunu çalarlar.
Deyişler, Türküler, Gelenek ve Gelecek…
Masalın bundan sonrasını merak edenler kitabı alsınlar dedikten sonra şu notlarla yazıyı toparlayalım: Ayşegül Dede, Türk kültürünün yüzyıllardır yaşayan damarını sosyal medyalı zamanları getirip, genç dimağlara kadim hatıraları hatırlatması takdire şayan, bir. Horozumu Kaçırdılar’ın sonunda yer alan ‘deyişler’ ve ‘kelime/kelime grupları’ Pertev Naili Boratav tarzı bir arkeolojik kazı olmuş ki çok güzel, iki. Son olarak TRT Türk Halk Müziği Ses Sanatçısı Rüstem Avcı’yla beraber seslendirdikleri mezkûr türküyü dinlemenizi tavsiye ederim, çünkü çok cici olmuş, bu da üç.
edebiyathaber.net (7 Haziran 2024)