Koşmasaydım Yazamazdım koşu ve triatlon günlüklerinden oluşan bir deneme kitabı. Haruki Murakami roman yazarı olmaya karar verdikten sonra buna paralel bir anda da koşmaya karar vermiş.
“Roman yazarı” kavramını kendisi özellikle kullanıyor ve altını çiziyor. Yazar olduğunu söylememesinin elbette kendince haklı sebepleri vardır. Onca kitabı yazan ( İmkânsızın şarkısı, Sınırın güneyinde Güneşin batısında, Yaban koyunun izinde, Zemberekkuşu’nun güncesi, Sahilde Kafka, Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu, 1Q84 ve konumuza bahis olan Koşmasaydım Yazamazdım) birinin bu kadar mütevazı olmasında bulunduğu coğrafyanın etkisi muhtemelen vardır.
1982 yılında 33 yaşındayken koşmaya başlıyor. İlk zamanlar 20 dakika bilemedin 30 dakika koşan, bu kadar koşmayla bile nefes nefese kalan, kalbi yerinden çıkacakmış gibi olan, bacakları titreyen yazarımız, zamanla vücudu da kendi de alışıyor. Kendine koşu malzemeleri, kronometre, spor ayakkabı ve saat alarak bu koşu işini ciddiye aldıktan sonra mükemmel bir koşucu değilse bile sağlam bir yarışçı olduğunu yazıyor.
Maç izlerken roman yazmaya karar veren yazar, öğlenleri kahve servisi yapılan akşamları da bar haline gelen bir yer işletirken çevresinden çok eleştiri alıyormuş mekânın konseptine dair. Böyle sınırlı zevklere hitap edilen bir işletmenin uzun ömürlü olmayacağını söylüyorlarmış. İşin ilginç yanı, işletme zakasına sahip olmadığını söylediklerinde Murakami de onlara katılıyormuş. Fakat başarısız olması durumunda başka bir şansının daha olmadığını düşünerek canla başla çalışıp mahcup etmiş çevresindekilerini. Bunu da, yarış atından ziyade, yüke koşulan ata benzeterek açıklıyor.
Roman yazmaya karar verdikten sonra bar işletmeciliğini bırakıyor. Fakat sabahtan akşama kadar masa başında oturmaktan gücünün azaldığını, kilo almaya başladığını görüyor ve koşmaya başlıyor. Bu da yaban koyunun izinde romanın bitmesine denk geliyor. 24 kez maratona katılan ve bitiren bir ara 100 km’lik koşuya bile katılan, hatta 4. gibi iyi dereceler elde eden, 4 saat boyunca koşan, yılda en az bir kez de olsa maratona katılan ciddi bir koşucudur artık Murakami. Bununla da kalmayıp triatlonlara katılan yazar, hem meraktan hem de koşmak istemesinden dolayı Yunanistan’ın maraton kasabasına gider.
Kitapta bir günlükten fazlası da var. Bir roman yazarının en önemli niteliğinin deha, odaklanma gücü ve sürdürebilme gücünün olması gerektiğini söyledikten sonra, odaklanma gücünün bir dereceye kadar deha eksikliğini giderebileceğini ekliyor. Odaklanma ve sürdürülebilme gücünün sonradan artırılabilmenin mümkün olduğunun altını çizmeyi ihmal etmiyor. Haftada ortalama 60-70 km koşan yazarın değişik alanlara dair ilginç tespitleriyse şöyle; “Okullarda bizim öğrendiğimiz en önemli şey, en önemli şeylerin okullarda öğretilmeyeceğidir. Sanatsal eylem özünde, ortaya çıkış şekline bakıldığında, sağlıksız, anti sosyal unsurları bünyesinde barındırır.” Bir hayranının: “insan sizin gibi sağlıklı bir yaşam sürünce zamanla roman yazamaz hale gelmez mi?” sorusuna,
Sanki uzun yıllar harcanarak, sanatçı demek eşittir sağlıksız ve asosyal kişi şeklinde bir formül ortaya çıkarılmış gibi, düşündükten sonra, fakat ben kendimle ilgili olarak söyleyecek olursam, vücut gücünün artırılmasının, daha geniş çaplı bir yaratıcılığa yönelmek için mutlaka gerekli olduğunu düşünmüyorum, diye cevaplıyor.
Koşmasaydım Yazamazdım deneme kitabı hem sağlıklı kalmak hem de roman yazma üzerine merak edilen birçok soruya cevap verdiği gibi yazarın koşarken dinlediği müzikler hakkında da bilgi veriyor. Bir tutkunun, inadın, iradenin ve disiplinin kitabı…
Hüseyin Bul – edebiyathaber.net (24 Ocak 2014)