1./ Başlamak
Evet, galiba, bir masa benim için önce başlamak duygusudur. Bir şeye… Yani düşünmeye, kalemi kâğıdı elime almaya, kitaba ve deftere yönelmeye… Yazıya, okumaya, çizgiye, renge biçim verme yolculuğumun başlama noktasıdır. Anlatmak için sözü kuşanma, çizgiyi deneme, düşlere dönme yeridir.
2./ Anlatmak
Anlatmak için yola çıkarım orada. Anlaşılır olmak kaygı değil, bir bakış/yaşama ilkesidir. Bu nedenle masayı seçerim ki, orada (arılar gibi) oğul verircesine kümelendireyim duygularımı, düşüncelerimi. Hatırlamayı hatırlatır her masa bana.
3./ Hatırlamak
Çoğu kez de hatırlamak için masaya yüzümü, yönümü dönerim. Bir kapaklanma hali durumu değil, tam tersine olma ve belleğe dönme yolculuğudur orada başlayan. Unuttuklarımızı hatırlama yeri, belleğe dönerek gitmeye sizi hazırlayan bir ada’dır da masa.
4./ Gitmek
Masayla, gitmeye hazırlarım kendimi. Üstelik yarına da hazırlanırım orada. Çünkü masanın her çağırısında yarına ne kalacak düşüncesi vardır. Yani sabaha başlarken, ya da oradan ayrılırken döndüğümde “nerde kalmıştık” demenin sırrını da verir bana. O nedenledir ki, yalnızca gitmenin haritasını çıkarmaz önüme, dönmeye de çağrıdır. Bilirsiniz ki orada çoğalmanın bütün mevsimleri vardır.
5./ Çoğalmak
Masalar çoğalma yerimdir. Dahası arenamdır benim. Bir şövalyelik ya da gladyatörlük değildir elbette yazmak, resim çizmek. Gene de yazan insanın arenası olarak görürüm ben masaları. Bu nedenledir ki orada çoğaldığımı hissederim. Ve birkaç masada çalışmayı da bu nedenle seçmişimdir. Bunun konformistlikle hiçbir ilgisi de yoktur üstelik. Sizin aidiyet duygusu kazanmanıza, bir yerindelik edinmenize de kapı aralar.
6./ Yerindelik
Masa bana yerindelik duygusunu verir. Öyle ki, oraya vardığımda bir ülkeye, yurda, hatta bir kara parçasına adım atmış gibi hissederim kendimi. Zaman zaman da bunun nasıl bir “delilik” olabileceğini düşünmez değilim. Kendimi öyle tanımlamasam da, görüp edenlerin o hallerini anlamaya çalışırım. Ama onlara da tutup bu “yerindelik halidir” demeye de yanaşmam bir türlü. Çünkü, her masa kendi tanımını getirir; dokunma görme biçimi de dahil.
7./ Tanımlamak
Her masa biraz da masa sahibini tanımlar. Ama bana da şunu hatırlatır sıklıkla: Her at sahibine göre kişner!
Masa da öyledir bir bakıma. Yönetebilirseniz masa sizindir. Hadi buna siz düzenlemek deyin. Gene de insanı tanımlayandır masası. Aslında masasızlık da tanımlamaz mı bizi?! Yazmak kadar yazamamak halinizin de ilk tanığıdır üstelik.
8./ Yazamamak
Bir dostum anlatmıştı, hiç masası olmadığını. Dizinde yazmayı, hatta yere serilerek yazmayı sevdiğini. Bu da onu tanımlamaz mı sahi? Size masasız yazamıyorum demiyorum, masam olmadan yeni masalar kurarak yazıyorum diyorum aslında. Bunu da bana gene masam öğretmiştir. O yalnızlık adam.
9./ Yalnızlık
Masa yalnızlıktır biraz, kendi olma hali, kendine dönme mekânıdır aslında. Evet, üniversitedeki ilk derslerimde sıklıkla başlangıcım masayladır. Öyle ki, şunu uydurarak anlatırım: Napolyon bile bütün zaferlerini önce masada kazanmıştır! Masanın getirdiği zaferlerdense, yalnızlığını severim ben daha çok. Bardaktaki buğulu çayın kokusu, şu gördüğünüz renk alaşımı, objeler bir çağrıdır içinizin yalnızlığını ortaya çıkarmaya da üstelik. Evet, çağırışız masa ışıltısız göz gibidir!
10./ Çağrı
Eğer masanın çağrısına kulak verirseniz, yazma disiplini kadar yazıya bağlanma düşünüzün de önünü açar. Nereye giderseniz gidin bir masayla nasıl çoğalabileceğinizi bilirsiniz. Eğer sözcüklerin çağrısı varsa, masanız bunu anlar. Birçok göz edinmenizi sağladığı gibi içgözünüze de gölge edenleri gene burada ayıklama bilincini taşır.
11./ Giden göz
Giden gözdür de masa. Yüzünüzü döndüğünüzde yoğunlaştığınız bir ada’dır adeta. Ve içe bakışınıza da kılavuzluk eder. Gezinirsiniz orada karşınıza çıkan her bir şeye. Size limanlar kurdurur, barınaklar yaratmanızı sağlar; bakışınızı değiştirtir, bir de hayatı ve aşkı savunmanın dilini öğretir.
12./ Savunmak
Yaşamı savunma biçimini orada öğrendim dersem, abartı sayılmamalı. Hatta en çok geceleri öğrendim bunun yolunu yordamını. Sessizliğe dönünce, içimin haritasını orada çizmeye başladım. Savunduğunuz şey bağlandığınızdır da. Eğer masanız limanınız ise, size uğrayanlar çok olacaktır; sizin gitmelerinizin ada’sı olduğuna göre.
13./ Bağlanmak
Bağdır, bağlılıktır masa. Ama asla bağımlılık yaratmaz. Gerekliliktir, kimi kez de size gitmeyi öğretir; bağlanarak yazmayı. Yazdıkça kendinizi adsızlaştırırsınız orada, başka bir renge bürünürsünüz.
14./ Adsızlaşmak
Evet, adsızlaşmayı öğretir size masa. Bir ada kurmak da öyle değil midir? Biçimlerken ad verirsiniz. Biraz içinizin rengi, biraz da doğadır bunu biçimleyen. İşte masanız olmalı ki, adsızlaşmayı da öğrenerek masanızda çoğalmanın dilini yakalayabilesiniz. Ve biri sizi öteden izlemeli. Ne göz, ne ses, ne de bir renk ağışması değecektir oradaki ışıltınıza. Yalnızca onu hissederek yazacak, düşüneceksinizdir. “Masa da masaymış ha,” demeden üstelik.
Feridun Andaç – edebiyathaber.net (21 Kasım 2017)