Bir ömrü Murathan Mungan külliyatı ile geçirmiş okurlar için, ki onlar o külliyat için artık okurluk mertebesinden daha öte bir boyuta geçmişlerdir, Harita Metod Defteri’nin anlamı, kıymeti paha biçilemez bir yerdedir. Bir kitap değildir okuduğunuz, bir ömürlük bir dostun bilmediğiniz ama hep hissettiğiniz, bir gün size anlatacağını bildiğiniz bu yüzden hiç sormadığınız, o günü sabırla beklediğiniz en özel paylaşımlarından biridir. Bir dostu dinler gibi geçer gözlerinizin önünden satırlar, Murathan Mungan’ın sesi kulaklarınızda, 400 sayfa anlatır, dinlemesi pek kolay olmaz. O “Umarım okunması, yaşanmasından daha güzel bir hayatın kitabı olmuştur.” der Niyet başlıklı, kitabın ilk yazısında. Elbette tadı, kıymeti tartışılmayacak kadar özel bir kitap, ama hiç de kolay değil böyle bir yaşamı okumak, çok merak edilen o yaşamı bir Murathan Mungan okuru olarak paylaşmak… Kaç kere dağıldım, kaç kere tokat yedim, kaç kere boğazım düğümlendi, kaç kere ağladım o satırlarda… Ve kaç kere kendimi buldum, kendimle karşılaştım, tüm Murathan Mungan kitaplarında olduğu gibi…
Harita Metod Defteri, otobiyografik bir kitap ancak tarihsel bir sıra ile gitmiyor. Mungan’ın otuz yıl boyunca çeşitli zamanlarda farklı başlıklar altında yazdığı anılarından oluşan bir derleme. Aslında yine bir roman okuyoruz. Bu sefer kurgu yok, yaşamın kendi gerçek kurgusunu okuyoruz. Sadece Murathan Mungan’ın yaşamını da değil, Türkiye’nin siyasi ve sosyal tarihini de okuyoruz, bu coğrafyanın kanlı, hileli, ikiyüzlü, adaletsiz tarihini de. Sözcükler Murathan Mungan’ın kaleminden dökülünce, bir yandan da hayat dersi okuyoruz. Ama hayat dersi değil aslında, sınıf bilgisi dersi; “Hayat bilgisi dediklerinin çoğu kez sınıf bilgisi olduğunu” da onun deneyimleri ile biz de onunla birlikte tekrar ve tekrar deneyimliyoruz o satırlarda.
Kitap boyunca bir yazar nasıl yazar olur’un hikayesini okuyoruz, almak isteyene çok yoğun bir ders var bu hikayede; “kişinin içinin varmadığı yere kalemi kendinden önce varamaz” derken sadece yazarlığa dair değil, temeli yaratıcılıktan geçen tüm işlere dair çok şey söylemiyor mu? Eğer babası o istediği zaman ona bir fotoğraf makinesi almış olsaydı, o makineyi almadığı için Murathan Mungan’ı fotoğrafın teknolojik alanına küstürmemiş olsaydı, en az yazarlığı ve şairliği kadar büyük bir fotoğrafçımız da olacaktı diye düşünüyorum. Yine de fotoğrafı en iyi okuyan, fotoğraflarla ilişkisini en derinde yaşayanlardan biri Murathan Mungan. Kitapta Ömrün Resimaltı başlıklı bölümde buna bir kez daha tanık oluyoruz.
“Fotoğraflarda en çok görünen şey ‘zaman’dır çünkü; kişilerin fiziksel varlıklarından çok, onların oldukları ve artık olmadıkları ‘zaman’… Bazılarındaysa kararsız bir ışığın fotoğrafa verdiği hüzün, adeta kendi başına bir doku kazanıyor.”
Aslında bu kitapla Mungan o kadar çok kişiye o kadar çok şey söylüyor ki. Bence her anne baba okumalı bu kitabı. Çocuk yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu ve iyi bir çocuk yetiştirme kaygısı ile çocuklarımıza neler yaptığımızı, ne acılar ne büyük travmalar yaşattığımızı da anlatıyor bu kitap. Ben kendi adıma, bizi sınırlayan kuralların ve kavramların, toplumun, eğitimin, ailenin, görünen ve görünmeyen ahlak kurallarının, etik kuralların, bize öğretilen yalan yanlış tarihin karanlık gölgesini bir parça atabildiysem üstümden, Murathan Mungan’ın romanları, şiirleri, öyküleri, yazıları ile yapabildim. Onun kitaplarının açtığı pencereden bakarak yaşamı algılamak hep destek oldu bana, güç verdi. Bu kitap belki de en çok anne babaların aynada cesurca kendilerine bakabilmelerine yarayacak.
“Yalnızca insanlar büyür, yaralar büyümez, yaralar çocuk kalır.” cümlesini unutmadan büyütmeli anne babalar çocukları.
Okurları ile en özel iletişime sahip yazarlardan biri Murathan Mungan. Harita Metod Defteri’nde Mungan külliyatının nasıl oluştuğuna, kitaplarında geçen olayların ve kahramanların onun gerçek yaşamındaki izlerine tanık oluyoruz. Mungan bunu yaparken, o külliyatın okurlarına hak ettikleri armağanları veriyor bence. Ve böyle olduğunu da biliyor olmalı.
Yaşamımızın şu geldiğimiz noktasında, günlük yaşam, dünya ve yaşadığımız coğrafyanın dayattığı gerçeklikler, bir türlü alt edemediğimiz o canavar sistem bizi kendi yaşamlarımızdan uzağa, çok uzağa savuruyor. Her şey çoğu zaman o kadar yüzeyde, o kadar yapmacık, o kadar sahte kalıyor ki. Harita Metod Defteri, o kadar sahici bir duygu ile sarıp sarmalıyor ki okuru, o kadar özlemişiz ki o duyguyu, her sayfada uzaklaştığımız yaşamımıza daha ve daha çok yakınlaşıyoruz.
“Bugünlere gelirken yazdıklarım umarım benden sonra gelen birilerinin elinden tutmuştur.” diyor Murathan Mungan. Kitap yayınlandıktan sonra eminim hissetmiştir; kim bilir kaç okurunun bazı satırları okurken ona sarıldığını, yaşamın onu ağlattığı yerlerde kim bilir kaç okurla birlikte gözyaşı döktüklerini, bazı satırlarda kaç okurun içinde derin bir sızı ile unutulmayacak yaralar açtığını. Ve bence yazarken de zaten tüm bunları biliyordu…
Şule Tüzül – edebiyathaber.net (2 Haziran 2016)