Hukuk fakültesinde okuyanların edebiyata ilgisi, edebiyat fakültelerinde okuyanlardan çoktur. Hukukçular, sözcük cambazıdır, onlarla oynamayı severler. Yargılarını sözcüklersle oluşturur, savunmalarını sözcüklerden oluşan setlerle hazırlarlar.
Durum böyleyken Ankara Hukuk Fakültesi’nde her üç kişinin bir araya gelerek oluşturduğu topluluklar dışında her 7 kişinin de bir araya gelerek bir edebiyat çetesi kurması gerekiyordu ve ilk çete oluştu.
İnsan Hakları kürsüsünden Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Saygılı’yla birlikte diğer 6 öğrencinin kurduğu Edebiyat Çetesi sitesinde, yazarlar serbest bir şekilde yazılarını paylaşıyorlar. İşte sitenin içerine dair ipucu veren manifestodan bir bölüm:
“… sanki Amat’ın 247 tayfasından biriydik. “Kelimeler” dedik “kelimeler, albayım bazı anlamlara gelmiyor.” Kasvetli fakültenin kasvetine lanet ettik bir ara, öfkelendik. Bir ara gelip gidenler oldu odaya ama sanki onlar yokmuş idi ve bizler konuşmadan cümleler kuruyorduk idik. Rüyamıza giren adını bilmediğimiz romanlardan, hayali kahramanlardan, yazdığımız romanlardan bahsettik mi? Elbet ki bahsettik. Cemal Süreya’nın “y”sini bir iddiada kaybettiğinden de bahsedecektik tam, işte o vakit “hayat kısa/kuşlar uçuyor” dizeleri çıktı ağzımdan, unuttuk gitti. Ben karşımdaki koltukta beyaz paltosuyla Oğuz Atay otururken gördüm sandım, korkuyu beklerken’i anarken. Yanılmışım. Edebiyattan hafif çakır keyif olmanın verdiği bir yanılsamaymış sonra anladım. Bir zaman sonra ayrıldık çok da istemeden, zira okunacak çok roman, ezbere yatırılacak bir düzüne şiir kalmıştı torbalarımızda. Ama bir, evet bir boşluk hissi de vardı o torbalarda. Eksik olan neydi, ne olabilirdi. Ah, tabii ya, eksik olan bir çeteydi. Edebiyat denilen o güçlü silahla donanmış bir çete: edebiyat çetesi. Olmaz mıydı, yani bir edebiyat çetesi teşekkül edemez miydik? Cürüm işlemek için teşekkül oluşturan çetelere inat, vicdanları işlemek, zenginleştirmek, yeşertmek için bir teşekkül oluşturamaz mıydık? İşte oluşturduk bile. Biz edebiyat çetesiyiz: edebiyatın o karanlık dehlizlerine girmek için vicdanlarımız, sadece vicdanlarımızı yanımıza alarak; okumanın hazzıyla var ettik kendimizi. İzleyin bizi. Cürümlere inat vicdanlar işleyeceğiz; inadına, inadına…”
Kaynak: hukukla.net (7 Nisan 2012)