Hayatını insan hakları, yüzleşme, Kürt sorunu, din ve toplum gibi konular üzerine çalışmalar yapmaya adayan, bu yolda büyük bedeller ödemiş Cafer Solgun’un son kitabı “Devlet ve Diyanet”, kendi görev ve yetki alanının fazlasıyla dışına çıkarak, bir “toplumsal müdahale aracı” haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevcut hâlini masaya yatırıp, bunun sorgulamasını okura bırakıyor.
“DİB’in (Diyanet İşleri Başkanlığı) siyaset ve özellikle de siyasi iktidar ile ilişkisi de kuruluşundan bu yana tartışma konusu olan hususlardan biri. Uzun yıllar boyunca bu ilişkiyi gerekçe gösteren İslamcı çevrelerden DİB’in lağvedilmesine kadar varan son derece sert eleştirel yaklaşımlar söz konusuydu. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidarıyla beraber (2002) bu yaklaşımlar zamanla büyük ölçüde tersine düşmüş görünmekte. Yine de bu durum, Sünni yurttaşların da DİB ile ilişkisinde sorunlar yaşadığını ortaya koyması bakımından dikkate değer bir veri olmaktadır. Dinin açıkça ve doğrudan Diyanet eliyle devlet kontrolü altında olması, bu “eleştirel” tutumun temel nedenidir ve iktidarın el değiştirmesiyle birlikte sorunun esasında elbette ki herhangi bir şey değişmiş değildir. DİB ile ilgili “tartışılan” sorunlardan bir diğeri de, siyasetle ilişkileri bağlamında, ülke gündemini oluşturan siyasi, toplumsal sorunlarla ilgili genel olarak devlet, özel olarak ise siyasi iktidar ile uyumlu bir pozisyon alması olmaktadır,” diyor araştırmacı-yazar Cafer Solgun, SRC Yayınları’ndan çıkan “Devlet ve Diyanet” adlı kitabında.
Ömrünün uzun bir süresini hak, hukuk, adalet, insan haklarını savunduğu için cezaevinde geçiren Cafer Solgun, “normal” hayata döndükten sonra da STK’ların din-devlet-yurttaşlık ilişkileriyle ilgili çalışmalar yapmaya devam etti. Bu kuruluşlar için araştırma, izleme, raporlama çalışmalarını yürüttü, danışmanlık görevlerini üstlendi. 2007 yılında “geçmişle yüzleşme” amacıyla kurulan Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleşme Derneği’nin kurucu başkanlığını yaptı. Kürt, Alevi sorunu, Cumhuriyet tarihi, din, Dersim Katliamı gibi konular üzerinde çalışmalarını yoğunlaştıran Cafer Solgun, “Devlet ve Diyanet”te, kitabın bir özeti niyeti olarak okunabilecek yukarıdaki alıntıdaki gibi dinin devlet işleriyle bu kadar içli dışlı olmasının getirdiği sorunlarla beraber, DİB’in toplumun farklı yaşam tarzına müdahil olma yetisinin artırmasını ve sosyal, sosyo-kültürel ve psikolojik olarak toplumun üzerindeki “negatif” etkisini tartışmaya açıyor.
Beş bölüme ayrılan “Devlet ve Diyanet”in ilk bölümünde Diyanet’in kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği “aşamaları”, değişen iktidarlar ve konjonktürle beraber aldığı pozisyon masaya yatırılıyor. İkinci bölüm, Diyanet’in “altın çağı”nın başladığı AKP’nin iktidara gelişiyle beraber, DİB’in kurumsal ve politik olarak nasıl genişlediği, Diyanet İşleri Başkanı’nın bir “dini lider” gibi hareket etmesini, DİB’in yetki ve görev alanlarının genişlemesi, DİB’in kamusal yayıncılıktaki varlığı, küresel kapsamdaki rolü ve “rakamlarla DİB”, ayrıntılı bir analizle sorgulanıyor. Üçüncü bölümde ise; DİB’in “sahip olduğu” yetki ve olanaklarla kafa kafaya giden Türk Diyanet Vakfı’nın işlevini inceleyen Cafer Solgun, sonuç niyetine yazdığı dördüncü bölümü, “Din bir toplumsal barış ve demokratik reform konusudur” şeklinde adlandırarak bu başlığın altını kitabın meramıyla dolduruyor. Son bölüm ise, kitapta yer alan başlıkların “ekler”i olarak ayrı birer parantez oluşturuyor.
Cafer Solgun, “Devlet ve Diyanet”te, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yasadaki tanımının çok üstünde ve çok farklı rollere bürünerek, kendine bir misyon yüklediğini, bu misyonun da toplum içinde bir “ayrıştırma” yarattığını dört bir koldan inceleyerek “ortada bir yanlışlık var” çıkarımını yapıyor. İktidarın ideolojisini birkaç adım daha öteye taşıyarak kendi başına hareket etme yetisini elinde bulunduran Diyanet İşleri Başkanlığı’nın esas amacından nasıl saptığının bir göstergesi olan kitap, okuru, güncel bir konu olarak önümüzde duran DİB’in görevleri üzerine yeniden düşünmeye teşvik ediyor.
edebiyathaber.net (2 Eylül 2024)