Bir Yazar Adayına Mektuplar: 6 “Kendini Kendin İçin Özgür Kıl” | Feridun Andaç

Temmuz 16, 2024

Bir Yazar Adayına Mektuplar: 6 “Kendini Kendin İçin Özgür Kıl” | Feridun Andaç

İşte bunun için giderek yazmak diyorum. Evet, insan giderek yazar. Bir yere, bir duyguya, bir düşünceye…

Bu da sizi özgürleştirir.

Seneca’nın mektuplarına dönünce (*), hem çok sevindim hem de yeni düşüncelerle karşılaşmak beni başka kıyılara taşıdı.

Şimdi, geldiğim bu mekânda (ki, okumak/yazmak için keşfettiğim yeni bir yer burası, Beşiktaş’taki Eski Rum İlkokulu binası), masamda iki okuma beni bekliyor. Önceliğim altı günlük İstanbul programımı gözden geçirip yeniden listeleme yapmak oldu.

Yazan bir insan kendi kendini yönetmelidir derim. Ve zaman ayarlarını da ancak kendi bulur, yapar.

Seneca, dostu Lucilius’a şunları yazıyordu:

“Kendini kendin için özgür kıl, zaman topla, zamanı koru.”

Ve o kayıp zamanları düşününce yitirdiklerimize bakarız. Benim böylesi yer/mekânlarda çalışma istemim zamanı yakalamaktır.

Birazdan bir konferans için karşıya (Kadıköy’e) geçeceğim. Konuşma notlarıma göz atıyorum. Konuşma yaparken mutlak ve mutlak hazırlık yapar, notlar çıkarır, bazen de bir metin yazarım. Ama asla metin okumam. Sevmem de, bunun izleyeni/dinleyeni sıktığını bilirim.

Seneca’yı sorduğu/sorgulattığı için severim. İşte size duvarınıza alınlık edebileceğiniz sözleri onun:

“Biz ölümü gelecekte ararken yanılırız. Ölümün büyük bir bölümü şimdiye değin geçmiştir. Geride kalan yıllarımızın tümü ölümün ellerindedir. Bundan ötürü Lucilius, yaptığını yazdığın şeyi yap, her saati sıkıca kavra. Bugünün işine sıkıca sarılırsan yarınkine çok fazla bağımlı olman gerekmez. Biz erteledikçe yaşamın hızı artar.”

Doğrusu öyle bir yere gelirsiniz ki;  zamanla yarışırsınız.

İki gündür üst üste Füruzan’a dair üç yazı yazarken; ona dair notlarıma, kendisiyle konuşmalarıma döndüm. Yakın ve uzak duruşuna. Hatta Adalet Ağaoğlu söyleşi kitabımı neden yaptığımı kinayeli sorgulayışını hatırlıyorum. “Kırk Yedililer”e dair eleştirimin ondaki etkisini de hatırlıyorum. Övgü isteyen bir yanı vardı.

Yazarken, ortaya bir şey çıkarırken bu “ego”dan uzak durmanız gerekir. Övgüye de yergiye de aynı mesafede durmak gerektiğine inanırım.

Kusursuz yapıt/insan yoktur derim. Hatta sıkıcıdır. Öyle bakmalı, bence! Sizi “iyi”yi kurmaya taşıyan da bu düşünce olmalıdır her daim. Gene ister istemez Seneca’ya dönüyorum:

“Lucilius, zaman dışında hiçbir şey bize ait değil. Doğa bize bir tek bunun sahipliğini bağışladı. Bu öylesine uçup kaçan bir şey ki kim istese onu bizim elimizden alabilir.”

Kendine kalanla yetinme, ve “dip”i görme hengamesi…

Şunu diyordu gene Seneca:
“Dipte kalanın miktarı azdır, niteliği de berbattır.”

Öyleyse, zamanı ellerinizde tutmanız gerekir.

Yazdıklarınıza baktıkça, bu telâşı görebiliyorum bazen. Gene karşıma çıkan sözlerinden ben de söz edeceğim size:

“Bir oraya bir buraya koşma, yaşadığın yeri değiştirerek dikkatini dağıtma; çünkü böyle huzursuzluklar düzensiz bir ruhun belirtisidir. Bana göre, karışık olmayan bir kafanın ilk göstergesi, bir insanın bir yerde kalma ve kendi eşinden dostundan ayrılmama yeteneğidir.”

Evet, yönsüz yordamsızlık sürükleniş getirir. Hele okurken yazarken. Sizi kendine tutan, ufkumuzu açan, heyecanlandıran, hatta öğreten okumalara döndürün yüzünüzü derim.

Ne diyordu Seneca:

“Usundan sürekli egemenlik kazanacak düşünceler elde etmek istiyorsan sınırlı sayıdaki usta düşünürlerden ayrılmaman, onların yapıtlarını sindirmen gerek. Her yer hiçbir yer demektir.”

Sanırım bir sonraki mektubumda bunu anlatacağım size.

(*) Ahlak Mektupları, Seneca; Çev.: Türkân Uzel, Jaguar Kitap, 2023, 495 s.

edebiyathaber.net (16 Temmuz 2024)

Yorum yapın