Birhan Keskin: Aşkın, ayrılığın ve bedenin şairi | Engin Dal

Ekim 5, 2024

Birhan Keskin: Aşkın, ayrılığın ve bedenin şairi | Engin Dal

Bir şair, dünyaya gözlerini açtığı coğrafyadan değil, kelimelerle ördüğü bir iç dünyadan doğar. Birhan Keskin, Kırklareli’nde 22 Aralık 1963’te dünyaya gelmiş olsa da asıl doğumu, şiirleriyle var ettiği evrenin içinde gerçekleşmiştir. Şiir, onun için yalnızca bir ifade biçimi değil; varlığın, duyguların ve bedenin bir anlamda iç içe geçtiği, sonsuz bir yolculuk. Bu yolculuk, onun 1984’te Yeryüzü Konukları dergisinde yayımlanan ilk şiiri ile başlar ancak kökleri daha derinlere uzanır. Yüzyıllar boyunca süregelen insanlık tecrübeleri; aşk, acı, ayrılık  ve insan ruhunun karanlık kuyularındaki keşifler, Birhan Keskin’in dizelerinde yankı bulur.

TRT’ de danışman olarak başlayan kariyerini, çeşitli yayınevlerinde editör olarak devam ettiren Keskin, sadece kelimelerle değil aynı zamanda sanatın çeşitli dallarıyla da iç içe bir yaşam sürmüş. Geniş Zamanlar (1990) ve Göçebe (1995) dergilerinin yayın kurulunda yer alan Keskin, bu süreçte sanatın hem teorik hem de yaratıcı alanlarında etkin bir figür haline gelmiştir. Şiirleri, Şiir Atı, Fanatik, Düşler, Sombahar, Kitap-lık ve Kaşgar gibi çeşitli dergilerde yayımlanarak geniş bir okur kitlesine ulaşmıştır.

Birhan Keskin’in şiir dili aşk, ayrılık, hüzün ve can sıkıntısının derinlerine iner; bu duyguları işleyen bir şair olarak aşkın hem bereketi hem de laneti üzerine yoğunlaşır. Keskin’in eserlerinde aşk, yalnızca bir duygu ya da izlek değildir. O, aşkı bütün boyutlarıyla ele alır; aşkın varlığıyla bedeni nasıl dönüştürdüğünü, sevginin bedeni nasıl genişlettiğini ve kayboluşun insan ruhunda yarattığı yankıları şiirsel bir dille sunar. Keskin’ in ilk kitabı Delilirikler’ de aşkın büyüleyici, çarpıcı gücüyle yüzleşirken, ikinci kitabı Bakarsın Üzgün Dönerim bir aşkın ardından yazılmış nida gibi yankılanır. Bu kitap, aşkın yıkıcı ve dönüştürücü etkisini tam anlamıyla hissettirir. Keskin’ in bu iki eseri, edebiyat dünyasında büyük ilgi toplar ve onun kariyerini sağlamlaştırır.

Birhan Keskin’in Şiirinde Aşkın Felsefi Yansımaları

Birhan Keskin’in şiir külliyatında aşk, öylesine sıradan bir tema olarak işlenmez. Aşk, Keskin’in şiirlerinde varoluşsal bir güç, dönüştürücü bir enerji ve insanın temel varlık nedeni olarak sunulur. José Ortega Y Gasset’ in sevgi üzerine yazdığı denemelerinde, sevginin yalnızca iki cinsiyet arasında olmadığını, çok daha geniş bir yelpazede ele alınması gerektiğini belirtmesi, Keskin’in aşkı ele alış tarzına benzer. Gasset, sevgiyi sadece insanlar arasındaki bir bağ olarak değil, aynı zamanda sanat, doğa ve soyut kavramlarla da ilişkilendirir. Keskin’in şiirleri de aşkı yalnızca iki kişi arasındaki bir ilişki olarak görmekle yetinmez; aşk, insanın kendisiyle, evrenle ve doğayla kurduğu bir bağdır.

Birhan Keskin’ in eserlerinde aşk tıpkı Gasset’ in sevgi üzerine söyledikleri gibi her zaman bedensel ya da maddi değildir. Delilirikler ve Bakarsın Üzgün Dönerim gibi eserlerinde aşk, ruhsal ve sembolik bir bütünleşme olarak ortaya çıkar. Bu şiirlerde aşk, iki insanın bedensel birleşmesinden çok, ruhlarının ve duygularının sonsuz bir araya gelişi olarak tasvir edilir öylle ki bu birleşme çoğu zaman insanı aşan bir bütünleşmeye doğru evrilir. Keskin’ in dizelerinde âşıklar, aşkın yarattığı manevi yolculukta birbirine ulaşmaya çalışır ancak bu her zaman bedensel bir yakınlaşmayla sonuçlanmaz. Aşkın maddi yönünden çok, onun derin ruhsal boyutlarına vurgu yapılır.

Bu bağlamda Birhan Keskin’in şiirleri, bedensel olanla ruhsal olanın sınırlarının nasıl birbirine karıştığını, aşkın varlığıyla bedenin nasıl yeniden şekillendiğini anlatır. Onun şiirlerinde âşıklar, aşkın dönüştürücü gücüne kapıldıklarında, fiziksel varlıklarının sınırlarını aşar ve yeni bir kimlik kazanırlar. Bu durum, Keskin’in şiirlerinde sık sık su, deniz, dalga gibi imgelerle ifade edilir. Aşkın sonsuzluğu, dalgaların kıyıya vurması, denizin sürekli hareket halinde oluşuyla simgelenir.

Aşkın Beden Üzerindeki Dönüştürücü Gücü

Birhan Keskin’in aşkı ve sevgiyi işlediği şiirlerinde beden, sadece aşkın bir aracı değil, aynı zamanda aşkın kendisini deneyimleyen bir varlıktır. Kim Bağışlayacak Beni kitabında yer alan Ay-Rı I ve Ay-Rı II şiirlerinde, sevgiliyle aradaki mesafe ve bedensel ayrılık, aşkın bir parçası olarak işlenir. Burada aşk, yalnızca bir arzu nesnesine ulaşma çabası değil, aynı zamanda bir kopuşun, eksikliğin ve tamamlanamayışın sembolüdür. Bu şiirlerde, âşık beden, sevgilinin yokluğunda eksik kalır ve tamamlanma ihtiyacıyla yanar.

Keskin’in şiirlerinde aşk, bedeni birleştiren, taşıran ve çoğaltan bir güçtür. Bu aşk  zaman zaman insanın fiziksel sınırlarını aşar ve bedenle ruh arasındaki sınırları belirsizleştirir. Keskin, aşkı cinsellikle, bedensel arzularla da ele alır ancak bu arzular, sadece fiziksel tatminin ötesinde, aşkın insan ruhunu dönüştüren yanıyla birleşir. Bakarsın Üzgün Dönerim kitabında, aşkın bedende yarattığı izler, yalnızca cinsellik üzerinden değil, aynı zamanda bir varoluşsal mücadele olarak işlenir. Aşk, insanın varlığına bir anlam katar ve bu anlam, bedeni değiştirir, yeniden şekillendirir.

Birhan Keskin’in şiirlerinde beden, bir birleşme anında çoğalır, aşkın gücüyle taşar ve bir anlamda sonsuzlaşır. Bu, aşkın sadece fiziksel değil, ruhsal bir deneyim olarak bedeni sardığı, kuşattığı ve şekillendirdiği anları ifade eder. Bu yüzden, aşkın olmadığı bir dünyada, bedenin anlamı da yoktur. Keskin’in şiirlerinde, aşkın yokluğu, bedenin eksikliğiyle eş anlamlıdır.

Birhan Keskin’in Şiirlerinde Aşk ve Doğa İmgeleri

Keskin’in şiirlerinde aşkın en önemli metaforlarından biri doğadır. Su, deniz, dalga gibi imgeler, aşkın sürekli bir hareket, bir akış hali olduğunu simgeler. Keskin’in şiirlerinde su, aşkın doğasıyla özdeşleşir. Su gibi aşk da durmaksızın akar, şekil değiştirir ve bazen yıkıcı, bazen de besleyici bir güç haline gelir.

Birhan Keskin’in şiirlerinde su, yalnızca bir metafor olarak değil, aynı zamanda aşkın dönüştürücü gücünün bir sembolü olarak karşımıza çıkar. Örneğin, Soğuk Kazı kitabında yer alan şiirlerde, aşkın yokluğu karşısında denizin ayrışması ve suyun yok olması, aşkın varlığının doğanın bile dengesini nasıl bozabileceğini anlatır. Aşkın yokluğu, doğanın bozulmasına, denizin kurumasına ve bedenin yalnızlaşmasına neden olur. Bu imgeler, Keskin’in şiirlerinde aşkın varoluşsal bir güç olduğunu, insanın doğayla ve evrenle olan bağlantısının da aşk üzerinden kurulduğunu gösterir.

Sonuç: Aşkın Poetikası

Birhan Keskin, aşkı şiirlerinde sadece bir tema olarak ele almaktan ziyade onu varoluşsal kavramın temel taşı olarak görür. Onun şiirlerinde aşk, bedeni ve ruhu birleştirir, dönüştürür ve yeniden imgeler. Aşk, hem bedensel hem de ruhsal bir yolculuk olarak işlenir ve bu süreçte âşık beden, sevgiliye doğru sürekli bir akış halinde, sonsuz bir birleşme arzusuyla yanar. Bu akış, bazen bedensel arzuların doruk noktası olarak karşımıza çıkarken, bazen de ruhsal bir tamamlanma ihtiyacı olarak ortaya çıkar.

Birhan Keskin’in şiirlerinde aşk, her şeyden önce insanın kendisini bulma çabasıdır. Aşk, bedeni genişleten, çoğaltan ve dönüştüren bir güçtür. Bu yüzden, Keskin’ in şiirlerinde aşkı anlamak, insanı anlamaktır. Onun dizelerinde aşk, yaşamın kendisi kadar güçlü ve dönüştürücü bir deneyim olarak yer alır.

edebiyathaber.net (5 Ekim 2024)

Yorum yapın