Guadalupe Nettel’in 2023 Uluslararası Booker Ödülü kısa listesine kalan kitabı Benzersiz Kızım, Ayşe Nihal Akbulut çevirisi ile Livera Yayınevi etiketiyle okurla buluştu. İki kadının arkadaşlığını merkezine alan Benzersiz Kızım, kadın olarak hayatlarının bağımsızlığını çocuk sahibi olup olmama üzerinden elde etmeye çalışan Laura ve Alina’nın varoluş hikayesi ve okuru da “uyuyan bir bebeğe bakarken insanlığın kırılganlığı üzerine düşüncelere daldığı” bir noktada yakalıyor.
Kadın olarak bir toplumda var olmanın bireye yüklediği “sorumlulukların” varlığı nedeniyle Alina ve Laura’nın yaşadığı ikilemler romanda aktarılıyor. Laura, bu “sorumlulukların” tamamını reddetme üzerinden kendini var etme çabası içindedir. Bu nedenle, Laura kısırlaştırma ameliyatı olarak hayatı boyunca çocuk sahibi olmamayı tercih eder. Alina ise aksine; çocuk sahibi olmak için çok istekli bir profil olarak ortaya çıkıyor. Laura ve Alina üzerinden aktarılan bu iki farklı bakış açısı, toplum düzeyinde de ele alınıyor. Anlatıcı olarak Laura, bizzat kendi deneyimi ve öngörüsüyle toplumun, kadın olmanın sorumlulukları ile ilgili fikirlerini inceliyor.
Metnin daha derinleştiği ve Laura’nın çocuklara bakış açısını etkileyen bir diğer ilişki ise komşusunun oğlu ve komşusunun arasındaki anne-oğul ilişkisi. Laura, komşusunun bir anne olarak oğlunun hayatındaki rolünü ve oğluna karşı davranışlarını gördükçe anne olmanın incelikleri ile ilgili “gerçekten de bizim toplumumuzda çocuklar babalarının isteği doğrultusunda buna karşın annelere ise zorunlu olarak verilmekte.” gibi çeşitli çıkarımlar yapıyor. Laura her ne kadar çocuklara ve anne olma fikrine sıcak bakmasa da, komşusunun oğlu ile kurduğu iletişimdeki problemler Laura’nın keskin fikirlerini yumuşatmaya başlıyor. Sonrasında romanda Laura’nın da çeşitli etkilerle “İnsanın gençlikte birtakım ülkülerinin olması ve yaşamını bunlara ayak uydurarak sürdürmesi kolaydır. Karmaşık ve güç olan, zaman geçtikçe ve yaşamın meydan okumalarıyla önümüze çıkardığı engeller karşısında da tutarlılığımızı koruyabilmektir.” gibi sonuçlara vardığı görülüyor. Laura’nın böylesine sert düşünceleri olması, annesinin de etkisiyle kendini gösteriyor. Laura’nın annesi radikal feminist perspektifinden olayları değerlendiren ve o nitelikte birtakım gruplarda aktif rol oynayan bir karakter olarak öne çıkıyor. Bu perspektif, Laura’nın düşüncelerinin şekillenmesine ve toplumu değerlendirmesine yol açıyor.
Romanın üslubu incelendiğinde ise gündelik bir dilin kullanıldığı ve evrensel duygularla ikilemlerin aktarıldığını görüyoruz.“Kim bir sevda uçurumuna geleceği olmadığını bile bile kendini bırakmamış, çimen yaprağı gibi güçsüz bir umuda sarılmamıştır?” ya da “bu yazgıyı gerçekten kendileri mi benimsemişlerdi yoksa tersine, aile ya da toplum baskısına uysalca boyun mu eğmişlerdi?” gibi doğrudan sorular ile okur da sorgulamalara ve hesaplaşmalara dahil ediliyor.
edebiyathaber.net (4 Eylül 2024)