Zeynep Tuğçe Karadağ’ın, ikinci şiir kitabı “Beni Nereden Vuralım?” İthaki Yayınları etiketiyle raflarda yerini buldu. İlk kitabı olan “Acile Tek Giden” ile arasında üç yıl var.
“Kullanamıyorum üstümdeki hayatı
Buradan
Dön.”
Şiir bir çığlıksa eğer, Zeynep Tuğçe Karadağ’ın şiirleri patikalarda ve çıkmaz sokaklarda bağıran bir şiir değil, bir bakıma düzlükte yolunu şaşırıp çıkmaz sokaklara girerek, patikalarda ilerleyip yeniden düzlükte ilerleyen bir şiirdir. Zeynep Tuğçe Karadağ şiirsel yolculuğunda usul usul anlatıyor, bireysel sıkıntıları konu ettiği gibi toplumsal meselelere de duyarsız kalmayan Karadağ, şehrin tam da içinden konuşuyor. Bir sancı ve acı içinde yüzünü topluma dönüyor, toplum onu o kadar incitiyor ki Hırpani Bir Akşam şiirinde “Benim elimde ne kaldı/ İnsanlara maruz kalmaktan başka/Zırh yetmiyor artık kepenk gerek/Bir susturucu dünyanın ağzına” diyerek suskunluk özlemini dile getiriyor.
“Gülmek neden kesici alet?” diye soruyor. Evet, bir ortamda kahkahalarla güldüğünüz zaman, hele ki bir kadınsanız, garipsenir ve ayıplanırsınız. Ağlamaya kalksanız insanların bakışı bir anda merhamet içerirken, gülme eylemi başlı başına kesici bir alete döner. Karadağ, bu acımasızlığı başka bir şiirinde şöyle dile getiriyor: “Üzülmekte çoğul kadın,/ Kahkahasını boğuyor yadırganmamak için”
Ve yüzünü kadınlara dönen Karadağ, “Mutfak, devletten daha güvenli geliyor” diyerek kadınların devlet tarafından korunamadığını dile getiriyor. Aynı şiirde “Kadını kirmenle eğirdiler,/ Ceren telef, zambak toz, ikrar geç/ Bulut düşerken duyuluyor ses: /- Bir sayfa daha yaşamak istiyorum/ -Beş dakika daha.” Burada Ceren Damar, Ceren Özdemir ve Emine Bulut’u anarak kadın cinayetlerine kurban giden tüm kadınları da anmış oluyor.
Karadağ isyanın dilini kendine çeviriyor, istese de birçok insan gibi yeteri kadar cesaret gösterememekle suçluyor kendisini: “Hiçbir yeri yakmadım Boedicea, kağıt bile yakmadım/ Değil Roma’da, gövdemde ayaklanma başlatmadım.” Bu özeleştiri niteliğinde olan dizelere şu dizeleri de eklemek mümkün “Kanım dışarı akmak istiyor/ Oysa ben, onun kadar serbest değilim.”
Ve dikkat çeken diğer bir şiir: Yoksul Dağı
Emine Akçay, İsmail Devrim ve diğerlerine adanan bir şiir. İntiharlar, kayıp giden hayatlar. “Temelsiz umut tırmalayıcıdır, tiz ses çıkarır/ Devam etmeyi yüceltecekler, nereye?” Yoksul dağını sırtlanan çocuk diyor şiirinde Karadağ, durmadan yere bakıyor görülmemek için. Öyle ya, yoksulluk bir dağ gibi birilerinin sırtında yükselirken, gazete sayfalarında kalırken yok oluşlar, birkaç kelam ederiz, neden intihar etti? Yola devam, nidaları atarız. Zeynep Tuğçe Karadağ, varoluşsal sıkıntıların intihara sürüklediği bireyleri değil, yoksulluğun yol açtığı intiharlara dikkat çekmek istiyor bu şiirde.
Nefes almaya çalıştıkça sözcükleri bileyen şair, inceltilmiş sözcüklerini yan yana getirerek bir varlık sahası oluşturur kendisine. Meselenin farkında olan, hiç’liğe doğru ilerleyen ancak hiç’liği delip geçip yüzünü yaşama dönen bir şair Zeynep Tuğçe Karadağ. “Duvara tutunamayan çiviydi zaman/ Hiçliği derinleştiren” Gölge Oyunu şiiri bu dizelerle başlıyor. Hiçlik karşısında varlığı ön plana alarak “ Su oldum karşısında” diyerek kendisini varlık sahasına açıyor. Kısır bir bireysellikle değil derin bir gözlemle yapıyor bunu.
Şiirlerinde sadece duygulara değil düşüncelere de hitap eden Zeynep Tuğçe Karadağ, vurucu metaforlar kullanıyor. Tekrar tekrar okunmayı isteyen katmanlı şiirler bunlar. Öfke duygusu yer yer ön plana çıkıyor. Bazen de ait olamama hissini görüyoruz şiirlerinde. Yankı Süresi şiirinde bu duyguyu “Misafirlikte uyanılan sabahlara benziyorum” diyerek veriyor.
Günümüz dünyasına, Pandemiye, evlere kapandığımız bu günlere de bir bakış fırlatıyor Karadağ. Pandemik şiirinde “Ekranda insanlar birbirine sarılıyor/ Yabancılıyorum, unutmuş olamam./ Ellerimi soruyorum, dokunmayı sor/ Bazı boşluklar temasla dolar/ Bir dosta sarılmayı özlüyorum, sorma.” Diyerek içinde bulunduğumuz bu korkunç zamanları dizelerine taşıyarak tarihe bırakıyor.
“Bu savaşta ne miğfer ne kalkan/ Beni nereden vuralım?” diye yazan Zeynep Tuğçe Karadağ bu şiirleri ile bizi birçok yerimizden vurdu diye düşünüyorum. Bu bağlamda sevgili Zeynep’in şiirlerinin kıymetini bulacağı insanlara dokunması dileğiyle…
Nazê Nejla Yerlikaya – edebiyathaber.net (17 Ağustos 2020)