Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi “Popüler Bilim” serisine 3 yeni kitap ekledi. Parçacık fizikçisi ve bilim yazarı Frank Close’un Antimadde ve Nötrino kitapları bilimin saklı kalmış konularına ışık tutarken, felsefe ve bilim tarihçisi Robert P. Crease’in Prizma ve Sarkaç isimli kitabı bilimin “güzel” anlarına dair özel bir galeri sunuyor.
Antimadde maddenin tuhaf, altüst olmuş gölgesi olarak; bir şeyin tıpatıp aynı olan eşi, aynadaki aksi gibi sol, sağ olması, pozitifin negatife dönmesi olarak tanımlanır. Herhangi bir cisim, antimadde ikiziyle karşılaşacak olsa, bunların birbirini tamamlayan özellikleri bir ölüm dansı içinde birbirini yok edeceği söylenir. Parçacık fizikçisi ve bilim yazarı olan Frank Close Antimadde adlı kitabı size bilim tarihinin en ilgi uyandırıcı konularından birisi olan antimaddenin hikâyesini anlatacak. Antimadde nedir, nasıl keşfedildi, onu nasıl üretebiliriz ve bize ne gibi imkânlar sunup ne tür tehditler oluşturur? Kitap, uzay maceralarının yakıtı ve silah olarak antimadde hakkındaki spekülatif iddialara ilişkin gerçekleri de ortaya koyuyor.
Sisin içinden geçen kurşun misali dünyanın içinden geçip gidebilen nötrinolar öyle çekingendir ki keşfedileli yarım asır olmasına rağmen, haklarında pek az bilgiye sahibiz. Nötrinolar öyle ele avuca gelmez şeylerdir ki, görünmez sayılırlar. Frank Close’un ikinci kitabı 2010 yılından ilk kez İngilizce olarak basılan Nötrino, bilim dünyasında hala tartışılan bir konu olan nötrinoların dünyasına ışık tutuyor. Nötrinoların hiç kütlesi olmadığı ve uzayda ışık hızıyla, tirbuşon gibi dönerek dolaştıkları sanılıyordu. Fakat son beş yılda bunun doğru olmadığı anlaşıldı. Klasik radyoaktiviteyle ya da güneşin kalbinde cereyan eden füzyon olaylarında yayılan nötrinoların mini minnacık bir kütlesi var. Öyle küçük bir kütle ki bu, ne kadar olduğunu henüz hiç kimse ölçemedi, ama elimizde atomaltı boyutunda bir terazimiz olsaydı, bir elektronu dengelemek için en az on bin nötrino gerekirdi.
Robert P. Crease’den bilimin “güzel” anlarına dair özel bir galeri
İş başındaki bilimciler, laboratuvarda yapılan deneylerin nasıl zahmetli bir mesai anlamına geldiğini bilirler. Bilimciler zamanlarının çoğunu ayar yapmakla, tasarlamakla, pürüzleri gidermekle, sıradan sorunları çözmekle, para ve destek bulmak için rica minnet etmekle geçer. Fakat ara sıra, öngörülemez biçimde ama kaçınılmaz olarak öyle bir hadise gerçekleşir ki, yeni bir içgörü billurlaşır ya da dünyayı algılama biçimimiz yeni bir hal alır. Bizi kafa karışıklığının hükmettiği durumdan çekip çıkarır, ilave bir soruya yer bırakmaksızın, doğrudan, neyin önemli olduğunu gösterir ve doğayla ilgili fikirlerimizi dönüştürür. Bilimciler bu gibi anlara “güzel” deme eğilimindedir. Bir deneyin güzelliği unsurlarını nasıl dile getirdiğinde saklıdır. Eğer güzel bir deney birtakım sorular doğuruyorsa, bu sorular deneyin kendisinden ziyade dünyayla ilgilidir. Felsefe ve bilim tarihçisi Robert P. Crease’in Prizma ve Sarkaç’ını bu anlamda özel bir galeri sayabilirsiniz. Bu galeride, her biri özgün tasarıma, ayrı malzemelere ve benzersiz cazibeye sahip, nadir bulunan güzellikte parçalar var. Bu deneyler zaman sırasına göre dizildi. Bu yaklaşım, bilimin neredeyse 2500 yıllık yolculuğunun enginliğine dair güçlü bir his uyandırıyor. Bu liste bizi, dünyanın temel nitelikleri hakkında kaba tahminler elde etmenin bilimin acil meseleleri olduğu bir devirden alıp, bilimcilerin atomun ve bileşen parçacıklarının özelliklerine dair hassas ölçümler yapmaya başladığı bir çağa götürüyor. Güneş saati ve eğik düzlemler gibi ev yapımı basit aletlerin devrinden, ileri aygıtların kullanıldığı bir devre götürüyor. Bilimcilerin genellikle tek başlarına çalıştığı bir devirden, çoğunlukla yüzlerce kişiden oluşan ekiplerle çalıştıkları günümüze getiriyor. Alanın en ilginç simalarından bazılarının kişiliklerine ve yaratıcı düşünce tarzlarına göz atmamızı sağlıyor.
edebiyathaber.net (23 Temmuz 2015)