Boşlukta sallanan öyküler | Burak Soyer

Ekim 11, 2024

Boşlukta sallanan öyküler | Burak Soyer

Melisa Yılmaz “Eşya, Efkar ve Çiçekler”de, kendini de bir yerinden yanlarına koyduğu ötekilerin müphem zamanlarının meraklı mekânlarında kurduğu bağı ve boşluğun içindeki anlamı arayan öyküleriyle, öykü yazınına farklı bir boyut katıyor.

Melisa Yılmaz, 1998 yılında Rize’de doğmuş. Çocukluk zamanında oyun oynarken öyküler kuran ve ilk meslek hayali yazarlık olan Yılmaz, 2016 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Psikoloji bölümüne, 2017’de de çift ana dal programı çerçevesinde tiyatro eleştirmenliği-dramaturji bölümüne kaydolmuş. İlkokuldan beri yazdığı öyküler çeşitli yarışma ve derlemelerde yer almış. Öykülem, Hayal Bilgisi gibi dergilerde ve Kayıp Rıhtım seçkilerinde yayımlanmış. Halen yazmaya devam eden ve dramaturji bölümünde aldığı sahne metni yazımı dersleriyle yazım perspektifini genişletmeye çalışan yazarın ilk kitabı “Üflenmemiş Rüzgârlar”, 2020 yılında okuyucuyla buluşmuş. Melisa Yılmaz şimdi de, SRC Yayınevi etiketiyle yayımlanan ikinci öykü kitabı “Eşya, Efkar ve Çiçekler” ile bir kez daha okurlarının karşısında. Yılmaz’ın bir anlamda “Üflenmemiş Rüzgârlar”da işlediği ücra köşeler, nevi şahsında münhasır karakterler, her bölümüyle başka kapılardan geçen öykülere, “Eşya, Efkar ve Çiçekler”de de rastlamak mümkün.

Toplamda sekiz öyküden oluşan kitap, kendi içlerinde ayrı ayrı kısımlara ayrılarak, farklı öyküleri beraberinde getiriyor. Her birinin ait olduğu yer, kimse belli olsa da boşlukta sallanmakta bir beis görmeyen, asılı kaldığı boşlukta kendi yolunu bulmaları için yazar tarafından serbestçe dolaşımına izin verilmiş hikâyeler, derdini bazen tadında bırakarak, bazen uzattıkça merakı da artırarak okuru bir bütünün parçasını oluşturan metinlere daha da yaklaştırıyor. Öyküler, ölümle yoğrulmuş gibi algılansa da, aslında her biri sonsuz bir boşluğun içini dolduran ayrı boşluklardan ibaret. Melisa Yılmaz’ın bunu “kasıtlı” yaptığını söylemek mümkün. Zira “Eşya, Efkar ve Çiçekler”de, “havada kalan” pek çok konu, yine yazar eliyle farklı bir âlemin öznesi gibi ulaşıyor okura. O “âlemi” okurla birlikte keşfe çıkan Melisa Yılmaz, canının en çok yandığı yerdeki “boşluk”tan seslendiği öykülerinde elini korkak alıştırmayarak, tamamen içinden geldiği gibi, bazen anlık bazen de üzerinde epeyce kafa yormuş, senin, benim, bizim, onların hikâyelerini anlatıyor serbestçe.

“Okuyacağınız hikâyelerde, her ne kadar bağlamlar ve hatta dünyalar çok benzer olmasa da, hep o boşluk üzerine yazdım. Çoğunu yazarken farklı ülkelere seyahat ediyordum. Ama bazen sadece hayatımın dile dökemediğim anlarından yola çıktım. Ne aradığımı bilmediğimde, bilsem de şüphe ettiğimde, bulduğumda duramadığımda hakkında düşündüğüm boşluğu kurguların mayasına bıraktım. Bazen bir anda aklıma gelen, karşıma çıkan, bana eşlik eden veya benden doğan imgeleri kullandım. Diğerlerinde, hep ötekileri anlattım. Yine de ortaya çıkanlar ne benimle ilgili oldu, ne de terim yerindeyse gerçekçi. Sonuçta ancak büyümün tuttuğu kadarını anlattım,” diyor Melisa Yılmaz kitabıyla ilgili olarak. Kendini de bir yerinden yanlarına koyduğu ötekilerin birbiriyle kurduğu müphem zamanların meraklı mekânlarında, boşluğun içindeki anlamı arayan öyküleriyle “Eşya, Efkar ve Çiçekler”, öykü yazınına farklı bir boyut katıyor.

edebiyathaber.net (11 Ekim 2024)

Yorum yapın