İsrailli yazar Nir Herzoni’nin ilk romanı “Bir Psikopatın Günlüğü”, klişeleşmiş “psikopat” karakterlerinden uzak, gerçek bir “psikopat” karakteri ortaya koyarken, kitaptaki olayların yazarın yalın dilinin de yardımıyla “yaşanılabilir” olmasıyla türdeşlerinden ayrılıyor.
“Bu üç çocuk ortaokulun başından beri bana kötü davranıyor. Şimdiye kadar buna çok da aldırmıyordum ama şimdi okuduğum kitap çok ilginçti ve kimse burnunu sokmadan kitabı bitirmek istiyordum. Bu yüzden artık buna bir son vermeye karar veriyorum. Çantamdan bir kurşun kalem çıkarıp kalemtıraşla açmaya başlıyorum. Yoav gülüyor. “İnek şimdi de ödevini yapacak.” Kalemtıraşı geri koyup kalem kutusunu kapatıyorum ve Yoav’a saldırıyorum. Başını biraz çevirmeyi becerdiği için kalem gözünü ıskalayıp yanağını parçalıyor ve diline kadar ilerleyip duruyor. Yanağından kalemi çıkarıp çığlık atıyor. Eğer beni müdüre şikayet ederlerse bir ya da birkaç hafta okuldan uzaklaştırılacağımı veya tamamen kovulacağımı fakat böyle bir şey olursa geri gelip onları tek tek bulacağımı ve kalemi gözlerine saplayacağımı ve beyinlerini oyacağımı sükûnetle söylüyorum. Bunu hiç beklemedikleri bir anda yapacağımı ve başlarını çevirmeye fırsat bulamayacaklarını, belki de onlar uyurken gece gizlice gireceğimi söylüyorum. Sınıftan çıkarlarken “gidip kitabımı getirin” diyorum. Amir koşarak çıkıyor ve kitapla geri geliyor.” Ortaokula giden küçük bir çocuğun ilk “icraatı” olan bu satırlar, İsrailli yazar Nir Herzoni’nin, Garaj Kitap’tan Banu Adıyaman Çalışkan çevirisiyle çıkan “Bir Psikopatın Günlüğü” kitabındaki “psikopatın”, bu yazıda aktarmaya çalışacağım diğer “icraatlarının” ilk örneği. Her gece bir buçukta kalkıp buzdolabındaki sularda zehir var mı yok mu diye cetvelle ölçmek, kas altına yapılan iğneye dayanıklılık için kendi karnına iğne saplamak gibi kendine “çekirdekten” “yatırım yapan” bu kişi 10483. Bu numara elbette onun Örgüt’teki kodu. Bir ismi yok. Cismi de yok esasında zira Örgüt’ün hesabına göre 10483, 10 yıl öncesinde ölmüş olmalıydı. Ancak işler onların planlandığı gibi gitmedi. 10483 geri döndü. Hem de onu kullanıp atan Örgüt’teki herkesten ve ailelerinden intikam almaya yeminli olarak…
“Bir Psikopatın Günlüğü” Nir Herzoni’nin ilk kitabı. Herzoni fizik eğitimi almış. Sonrasında birkaç yıl askeri istihbarat görevlisi olarak çalışmış. Ardından Ekonomi ve İş İdaresi okumak için görevi bırakmış. Nihayetinde de Yüksek Teknolojiyle alakalı bir kariyer yolunda ilerlemiş. “Bir Psikopatın Günlüğü”, Örgüt tarafından üç kişinin işini bitirmek için işe alınmış, IQ’su da EQ’su da tavanda gezinen 10483 kodlu profesyonel bir suikastçının intikam hikâyesini anlatıyor. “Psikopatın” 1989 yılından itibaren tuttuğu günlükle zamanı 2016 yılından geriye sararak paralel ilerleyen hikâyede, 10483’ün akıl almaz faaliyetleriyle binlerce kişiyi nasıl öldürdüğünü ve bundan gıdım rahatsızlık duymadığına tanık oluyoruz. Fıskiyelere benzin pompalamak, bir apartmanı iskambil kağıdı gibi 2 saniyede çökerterek onlarca insanın ölümüne neden olmak gibi “yeteneklere” sahip 10483 tüm bunları elbette Örgüt’e bir mesaj göndermek için yapıyor. Ancak kitabın “kara kutusu” olan defter, Örgüt yöneticilerine ulaşınca tüm birimin etekleri tutuşuyor ve onu durdurmak için tüm birlikler seferber ediliyor. Devamını okuru bırakıp Herzoni’nin kitabını toparlamaya çalışalım.
“Bir Psikopatın Günlüğü”, içinde “psikopat” nitelemesi geçen herhangi bir kitaptaki gibi “sıra dışı” bir karakter sunmuyor okura. Buradaki “sıra dışılık” yanlış anlaşılmasın. Zira bu tür aksiyon-gerilim romanlarının ana karakterlerine mutlaka bir “enteresanlık” yüklenmeye çalışılıyor yazarlar tarafından. Bunun eğreti durduğu birçok örnek var. Ancak 10483 onlardan biri değil. O, casus, suikastçı adına ne derseniz deyin, bu görevleri gerçek hayatta icra edenlerin sahip olduğu donanıma ve en önemlisi de soğukkanlılığa sahip. Bu durum 10483’ü gerçeğe fazlasıyla yaklaştırıyor ve okurun kafasında bir “psikopat” profili çizmek için kırk takla atmasına gerek kalmıyor. Bunun dışında Örgüt’ün yaptığı toplantıda, bu tür yapılanmaların nasıl ortaya çıktığına ve uluslararası “organizasyonlarda” nasıl görev yaptığına dair yapılan detaylı açıklamayla “Örgüt” de tıpkı 10483 gibi gerçek hayattaki bir oluşum olarak yansıtılıyor. Tüm bunları toparlayınca da ortaya “psikopatlığın” hakkını veren bir karakterle (onu övmüyorum yanlış anlaşılma olmasın) birlikte, farazi olaylardan, kişilerden hayli uzak, haber bültenlerinde izlesek şaşırmayacağımız bir kitap ortaya çıkıyor. Bir de “talimatları” var “psikopatın”. O da başka yazıya…
edebiyathaber.net (4 Şubat 2023)