Size çok genç bir yazar adayından bahsedeceğim: Colber Ríos Ríos. Henüz 14 yaşını sürüyor, Peru’nun beş eyaletinden biri olan El Dorado’nun Santa Rosa kasabasına bağlı San Martin yerleşkesinde yaşıyor. Colber, geçtiğimiz Temmuz ayının başlarında San Martin’deki Mario Vargas Llosa Enstitüsü’nün kendi yaş kategorisinde düzenlediği öykü yarışmasında “Un mundo ciego” (Kör Dünya) adlı öyküsüyle ikinciliğe değer görülmüş. Bu enstitünün bizzat Nobel ödüllü yazarın bağışıyla kurulduğunu da ekleyelim. Llosa, Yeşil Ev adlı o muhteşem romanının geçtiği yerlerden biri olan Santa Rosa’ya, Peru Amazon’unun kalbine böyle bir armağan sunmuş. Colber, öyküsünün altına bir not yazmış; çocuk yüreği işte, Llosa’dan bir gün yolunu düşürüp kendi adını taşıyan okulu ziyaret etmesini diliyor, onu arkadaşlarıyla da tanıştıracakmış, bundan büyük gurur duyacaklarmış. Öğretmeni, Marlon Nino, bu nottan çok etkilenir. Ne yapsın ne yapsın, bu mesajı öyküyle birlikte yazarın kızı Morgana’ya iletir. Çok geçmeden Llosa’dan YouTube’a yüklenmiş bir yanıt gelir. Llosa’nın yazdığı şu: “Bu Colber Rios Rios’e bir mesajdır. Yazarlığının ilk yıllarında kaleme aldığı metni (öyküyü) büyük bir heyecanla okudum. Beni çok sarstı. Sana en iyi dileklerimle çalışmalarında başarılar diliyorum. Umarım en kısa zamanda görüşür sohbet ederiz.”
Gerçekten de en kısa zamanda buluşurlar, iki hafta sonra. Fakat buluşma Santa Rosa’da değil, başkent Lima’da olur. Colber ve öğretmeni Marlon Nino, Llosa’nın davetiyle başkente gelmişlerdir. Bu, aynı zamanda Colber’in Lima’yı ilk görüşüdür.
Bu buluşma esnasında Vargas Llosa da Colber kadar heyecanlıdır. Edebiyat sohbeti yaparlar, iki arkadaş gibi. Colber’in soruları iyi bir edebiyat için teknikler üzerinedir. Şimdi Llosa’nın söylediklerine bakalım: “Okumak tutkumdu. Okumak benim hayatımı değiştirdi. Okumayı 5 yaşımda öğrendim, ve okuduğum hikâyelerin bana yaşama gücü verdiğini anımsarım hep, bu hikâyelerdeki kahraman gibi yaşamak istediğimden. Yazmaya da oyun oynar gibi başladım, yazarlar nasıl başlarsa. Yetişme çağımın ortasında yazmak benim önemli uğraşım oldu. Bu dönem çok zordu. Ailenin eline bakmamalısın, edebiyatla yaşayamazsın. Yazabilmek için kendine geçimini sağlayacak bir yol bulmalısın. Ben mesela, San Marcos’da öğrenim görüyordum, düşündüm ki gazetecilik edebiyata yakın bir meslektir ve o zaman La Cronica gazetesinde çalışmaya başladım. (..) Tarz olarak William Faulkner beni çok etkiledi, önümde kâğıt kalem okudum onu: farklı anlatıcıları nasıl kullanıyordu, onları hikâyede nasıl meczediyordu, birçok açıklayıcı satırı nasıl kullanıyordu… Böyle böyle öğrendim teknikleri. Başlıbaşına özgün olan bir yazar yoktur, kendi tarzını bulmak için uzun bir mesai harcamalısın.”
Lima’daki bu sohbet böyle sürüp gitmiş. Bu hoş buluşmayı yazmadan edemedim. Edebiyat severler adına Llosa kadar kızı Morgana’ya da şükran hisleriyle doluyum. (Morgana benim Kapalıçarşı’da tanıdığım küçük bir kızdı, esmer güzeli. Llosa ailesiyle orada halı bakıyordu, daha çok da eşi. İstanbul’dan Antalya’ya geçeceklermiş. Llosa bana “Erdal’ı tanıyor musun,” diye sordu. Erdal Öz’ün misafirleriymişler. 90’lı yılların ortasındaki bu hoş tesadüfü, Edebiyat Haber okurlarının hoşgörüsüne sığınarak aktarayım dedim.)
Colbercik ile Llosa’nın buluşması hikâyesinden ne ders çıkar? İçiniz umut, sevgi doldu mu? Darısı bizim yazarların başına. Llosa gözümde daha da büyüdü. Colber’in öyküsünü de merak ediyorum. Llosa Lima’daki gelecek kitap fuarında okutacakmış bu öyküyü. Sizin merak ettikleriniz neler? Bizim Tüyap yaklaşıyor yazarlarımıza bol satışlar…
edebiyathaber.net (4 Eylül 2019)