“Bu kitabı daha önce okumuştum” | Metin Celâl

Kasım 6, 2024

“Bu kitabı daha önce okumuştum” | Metin Celâl

Geçen yıl başıma ilginç bir şey geldi. Viktor Glass’ın, Goethe’nin İnfazı İş Bankası Kültür yayınlarından çıkmış. Goethe ilgimi çeken büyük bir usta. Edebiyatçılığının yanında devlet adamlığı da var. Weimar’da dükün danışmanlığını yaparken yaşanan bir olayı romanlaştırmış Glass. Konu şöyle; 1783 kışı. Genç Johanna Katharina Höhn, Weimar’daki bir değirmende hizmetçidir. En ağır işleri yapmasına, donmuş nehirden su almaya gitmesine, çoğu zaman aç olmasına rağmen sızlayan bedeni anlamadığı bir şekilde her geçen gün büyümeye devam etmektedir. Hamile olduğunu anladığında ise doğuma neredeyse haftalar kalmıştır. Bebeğinin göbek bağını kesmesi için bir bıçakla bırakıldığı köşede kendinden geçer, uyandığında bebeği yanı başında, ölü bulur… Bebeğini öldürmekle suçlanan bir hizmetçi suçlu bulunur ve idamına karar verilir. Dük bu konuda Goethe’nin görüşüne başvurur. Goethe bebeğini öldüren hizmetçinin infazından mı yoksa affından mı yana olacaktır?

Kitabı merakla okumaya başladım. Birkaç sayfa ilerleyince anladım ki Goethe’nin devletteki görevini de konuyu da biliyorum. Bu bilgimin kaynağının Goethe ile ilgili olarak okuduklarım olduğunu düşündüm. Çünkü Wikipedia’nın Almanca edisyonundaki Goethe biyografisinde bile konudan söz ediliyor.  Konu tanıdık olabilir ama edebiyat eseri olarak işlenmesi farklıdır. Yaşanmış bir olayın romanlaştırılmış olması da ilgimi çektiği için konuyu bilmeme rağmen okumaya devam ettim. Sonra da bir tanıtma yazısı yazdım, yazı da Edebiyat Haber’de yayınlandı. (Goethe’nin büyük sınavı | Metin Celâl | Edebiyat Haber).

Sonra bir aydınlanma yaşadım. “Bu kitabı daha önce okumuştum” dedim kendi kendime. Üstelik okumakla kalmamış hakkında da bir yazı yazmıştım. Kısa bir arama sonrasında yazının metnine bloguma ulaştım. (Goethe’nin İnfazı (okudugumkitaplar.blogspot.com).

Viktor Glass’ın, Goethe’nin İnfazı romanı Nisan 2012’de Regaip Minareci çevirisiyle Everest yayınlarından çıkmış. Ben de kitap hakkında Mayıs 2012’de bir tanıtma yazısı yazmışım ve yazı Cumhuriyet Kitap ekinde yayınlanmış. Aradan 11 yıl geçmiş ve aynı kitap, aynı adla ve aynı çevirmenle bu kez İş Bankası Kültür yayınlarından çıkmış. Ben daha önce okuduğumu anımsamadan yeniden okumuş ve yeniden hakkında yazmışım.

Yetişkinlerde okuduklarını unutmanın yaygın bir rahatsızlık halini aldığını biliyoruz. Okuduğumuz çok şeyi unutuyoruz. Öyle ki kalınca bir kitabı okumaya başlayanlar kitabın sonuna doğru başında yazılanları unuttuklarını söylüyor. Kuşkusuz bu durum beyin sağlığımızdan endişelenmemize de neden oluyor. ‘Okuduğumuzu Unutma Laneti’ o kadar yaygın ki bu başlıkla yazılar kaleme alınıyor, kitaplar yazılıyor. Bu sorunla ilgili olarak Cemal Tunçdemir’in bol örnekli ve öğretici bir yazısı var. (Kitaplarda okuduklarımızı unutuyorsak hâlâ neden okumalıyız? (t24.com.tr).

Sanıyorum yayınevleri okuduğumuz kitapları unuttuğumuzu biliyorlar. Çünkü birkaç yıldır gittikçe yaygınlaşan bir uygulama var. Tekrar baskısı yapılan kitapların künye sayfasında daha önceki basımı ile bilgi vermiyorlar. Sanki ilk defa yayınlanmış gibi “1. Baskı” diye yazıp yanına bu yılın tarihini atıyorlar. Böylece kitapçıda incelerken “Bu kitabı daha önce okumuş muydum?” diye kitabın künye sayfasına bakanları yanıltıyorlar. Kitaplığınızda önceki baskısı duran kitabı yeniden satın alabiliyor ve hiç okumamış gibi tekrar okuyabiliyorsunuz. Bunu yayıncılığı ticaretin bir türü, okuru da aldatacak alıcı sananların yapmasına şaşırmam ama büyük ve ciddi yayınevlerimiz de aynı şeyi yapmaya başladılar.

Yayınevi önceki baskıyı bildirmeyerek bizi bir kere yanıltabilir. Farkına varmazsak sorun yok. Ama yanıltıldığımızı anlarsak bunu yapan yayınevine karşı duygularımız ne olur? O yayınevinin kitaplarına kuşku ile yaklaşmaz mıyız? Yayınevi okurunu kaybetmez mi? Herhalde bu küçük ama mide bulandıran hileyi yapan yayınevleri bu tür şeylere dikkat eden okur sayısının az olduğunu, aldatabileceklerinin sayısının çok daha fazla olduğunu düşünüyorlar. Yani birkaç okur kaybetmekten çekinmiyorlar. Yoksa bu uygulama böyle yaygınlaşmazdı. 

İkinci ve bence küçük bir ihtimal yayıncıların da unutuyor olması. Editörler künye sayfasını hazırlarken kitabın daha önce basıldığını unutuyor olabilirler. Tabii önemsememek de bir ihtimal. “Bu kitap daha önce basıldı mı, basılmadı mı, diye kimse ilgilenmez. Eski baskının bilgisini koymaya gerek yok. Bizde ilk baskı olduğuna göre 1. Baskı diye yazıp geçelim” diye düşünüyor da olabilirler. 

edebiyathaber.net (6 Kasım 2024)

Yorum yapın