Söyleşi: Mehmet Özçataloğlu
Kötü bir dönemden geçiyoruz. Her yanımız yangın yeri. Yeşilimizi kaybediyoruz. Aslında her dönem yeşili savunmak adına bir mücadelenin içinde bulduk kendimizi. Ve bu her zaman yangına karşı olmadı. Burak Kaya ile Bilgi Çocuk tarafından yayımlanan Altın Madeni isimli kitabını konuştuk.
Resimli çocuk kitapları grubu için önemli ve hassas bir konuyu ele almışsınız. Çevresinde olan bitene erken yaşta bir duyarlılık da kazandırabilir bu kitap. Kitabın doğuş hikayesini dinleyerek başlayalım istiyorum.
Altın Madeni kitabı, çocuklar söz konusu olduğunda çevre sorunlarını ağaç ve çiçek sevgisi boyutunda ele alan genel anlayışın dışında bir yer bulmak fikriyle ortaya çıktı. Bir yandan rantı, sermayenin yarattığı çevre kirliliğini, ağaç kesimlerini en gerçekçi haliyle anlatıp diğer yandan sanatsal çizgilere sahip bir çocuk kitabı yapabilir miyiz diye düşündük. Ressam arkadaşım Aslı Sinman Kutluay’a böyle bir kitap için birlikte çalışmayı önerdim. Aslı önerimi büyük bir heyecanla karşıladı, her sayfayı ayrı bir tablo gibi ele alıp üzerinde aylarca çalıştı. Kitaptaki en büyük emek ona ait.
“Mis gibi bugün hava. Ekmek, toprak, su… Her şeye mis gibi derdi annesi.” Bunların karşısında da altın. Değerli bir maden. Günümüzde oldukça da önemli. Çocuklarda bir kafa karışıklığı yaratabileceğini düşünüyorum karşılaştırmaya kalkınca. Kitabı destekleyecek şekilde nasıl anlatalım bunu çocuklara?
Dikkatli okurlar kitabın konusunun Kazdağları’ndaki madencilik çalışmalarından esinlendiğini fark edecektir. Kazdağları’nda bildiğiniz gibi Kanadalı bir şirket ve Türk ortağı madencilik yapmak için iki yüz bine yakın ağacı kesti. Bu yıkıma direnenler sayesinde ve ancak bu kadar ağaç katledildikten sonra çalışmalar durdurulabildi. Ben bu konuda büyüklerin kafasının daha karışık olduğunu görüyorum. Hiçbir madenin bir çocuğun gözünde ağaçtan daha değerli olmadığını biliyorum. Eğer öyle değilse o zaman çevreyle birlikte çocukların zihnini de kirlettiğimiz için olabilir. Çocuklara olanı biteni nasıl anlatabiliriz? Artık onlara yalan söylemeyelim yeter. Bir yandan ağaç masalları anlatıp diğer yandan ormanları yağmalamayalım. Her şeyi, kendi hatalarımızı da çıkarmadan olduğu gibi anlatalım onlara. Onları üzmeyelim, korkutmayalım ama felaketin eşiğinde olduğumuzu da bilsinler. Örneğin rantın ne anlama geldiğini anlatalım. Zaten artık çocuklar “Burada beş ağacı kesiyoruz ama başka yere on ağaç dikiyoruz”, “Falanca projenin çevreye hiç zararı olmayacak, aksine katkısı olacak” türü yalanlara inanmıyorlar.
Altın madenini işletecek olan şirket köylülere ve çocuklara hediyeler dağıtıyor sempatik görünmek için. Bisikleti, elektronik saati anladım fakat Ada’nın dedesi için seçtiği mavi çaydanlıkta başka bir anlam yüklü sanırım. Sıradan bir mavi çaydanlık değil gibi o. Nedir sembolize ettiği anlam, biraz açabilir miyiz?
Aslında diğer hediyelerden farklı olduğunu düşünmemiştim. Yalnızca şirketin çocuklara bisiklet veya ışıklı oyuncaklar, yaşlılara ise çaydanlık benzeri hediyeler vererek farklı yaştaki insanların gözlerini boyayacak kadar akıllı olduklarına değinmek istedim.
Çevre olayları ile ilgili direnişlerde yaşını almış büyüklerin önderlik ettiğini görüyoruz genelde. Kitapta da Ada’nın dedesi bu rolü üstleniyor. Teknolojinin getirdiği kolaylıkla her türlü bilgiye tek tuşla ulaşabilsek de yaşam için yeterli olmuyor. Deneyimlere de gereksinim duyuyoruz. Neler söylemek istersiniz bu konuda?
Ben çevre direnişlerinde artık küçük yaştakilere daha çok güveniyorum. Örneğin Greta Thunberg. Greta bugün 18 yaşında olabilir ancak iklim için direnişe başladığında daha küçüktü. 2018’de “Çocuklarınızı her şeyden çok sevdiğinizi söylüyorsunuz ama yine de onların gözlerinin önünde geleceklerini çalıyorsunuz.” diyerek büyüklerin ikiyüzlülüğünü yüzlerine vurmuştu. Elbette çocukların deneyim, bilgi eksiklikleri olabilir. Ada’nın dedesi ise burada öncü gibi değil ama yönlendirici bir rolü var. Parasal vaatlerle köylünün aklını çelmeye çalışan şirketin karşısında cesareti, bilgeliği, direnişi simgeliyor. Ancak kitabın bir kahramanı ya da direnişin bir önderi varsa kuşkusuz o kişi Ada.
Kitabın sonunda tüm canlıların el ele vererek oluşturdukları zincirle maden şirketini caydırdıklarını, köylerini kurtardıklarını görüyoruz. Bu tür zincirler her zaman sorunu çözebilir mı? Okurlarınızı tek bir cümle ile nasıl inandırabilirsiniz buna?
Bu tür zincirler her zaman sorunu çözmese de bunun çözüm için en etkili yol olduğunu düşünüyorum. Bir anne çocuğunu, bir kedi yavrusunu korumak için nasıl sonunu hesaplamadan harekete geçiyorsa bizim de gezegen için benzer şekilde davranmamız gerek. Yazar ve eylemci Rebecca Solnit diyor ki “Kavgaya girersen, bir ihtimal kazanırsın; ama girmezsen kesinlikle kaybedersin.”
edebiyathaber.net (2 Ağustos 2021)
“Burak Kaya: “Çevre direnişlerinde küçük yaştakilere daha çok güveniyorum.”” üzerine bir yorum