Usta gazeteci Mustafa Hoş’un yazdığı “Leş”, kötülükle iç içe yaşamaya alışmış biz sıradan vatandaşların, zaten kötü olan kötülüğün “leş” hâline nasıl dönüştüğünü, gözümüzün önünde cereyan eden olaylardan yola çıkarak anlatan bir kitap.
Gazeteci Mustafa Hoş, 6 Şubat depreminin sarsıntıları sürerken Twitter hesabından şöyle bir duyuru yapmış: “Bir ricam var. Yeni kitap için deprem dönemi dahil ‘leş’ dediğiniz olayları, kişileri yazabilir misiniz? Yeryüzünün en büyük kötülüğü için hafızda da tazelemiş oluruz…” Karşılığında gelen cevaplardan bazıları şu şekilde olmuş: Gazeteci Nilay Örnek: “Kaç cilt basabiliyor yayınevi?” Gazeteci Hasan Erşan: Bu kitaptan çok, ansiklopedi olur. Ciltler yetmez.” Hakan Goysal adlı takipçi: “Her sayfada 3-4 kişi olursa Meydan Larousse, Ana Britannica toplamına rahatça sığar.” Hamdiye Tıkman: “Liste çok uzun, hangisinden başlayalım şaşırdım. 20 dile kolay, ne çektik! Levent Uçku: “Olmayanları yazsak daha kolay olur.” Duyurusuna bu minvalde devam eden yüzlerce karşılık almış Hoş. Bu konular üzerine daha önce yazdığı yazıları ve yeni yazılarını da Destek Yayınları Araştırma dizisinden çıkan “Leş” kitabında bir araya getirmiş.
“Bu kitapta bir ülkenin iyi insanlarının çıplak kötülükle imtihanın gerçek öyküsü var,” diye giriş yapıyor Mustafa Hoş kitabına ve devam ediyor: “21 yıllık bir iktidar. Bütün gücünü ranttan, ötekileştirmeden, nefretten ve öfkeden alan bir iktidar. Kendisi dışında herkese düşman bir iktidar. Durum böyle olunca kötülük neredeyse sıradan hale geldi. 21 yılın kötülükleri üzerine çok konuşuldu, yazıldı. Ben de yazdım. Birçok kitabımda da bu kötülüklerin anatomisi var.” Mustafa Hoş, doğru bir tanımla sıradanlaşan kötülüğü çürümeden ayırarak “leş” hâline dönüşmesini anlatıyor kitabında. Bu ayrımın yapılması önemli zira kötülük bir eylem, “leş”lik ise onun en alt kademesidir. Hoş’un aslında kitabını da özetleyen bu konu hakkında verdiği örnekler de üzerine çokça düşünmeyi elzem kılıyor. “Ensar’dan sonra yaşanan tarikat/Diyanet Kuran kurslarında yaşanan tecavüz/istismar olaylarında bu leşliğin etkisi çoktur,” diyerek yorumunu örneklen Hoş şunları kaydediyor: “Ya da depremde yeterli önlemin alınmayışı, ilk müdahalenin geç kalınması ve bunlar sonucunda yüzlerce insanın ölmesi kötülüktür. Ama insanlar soğuktan tir tir titrerken deprem çadırlarının satılması “leş”tir. 6 yaşında çocukla evlenmek çok büyük kötülüktür ama tutuklanan tarikatçı için eylem yapmak “leş”tir. Kübra bebeğin açlıktan ölmesi kötülüktür ama açlıktan ölmediğini ispat için devlet görevlilerinin karartma yapması “leş”tir. Ya da Çorlu’da ihmallerden 7’si çocuk 25 insanın ölüme gönderilmesi kötülüktür. Ama bir babayı taziyelerini bildirmek için kızının mezarından çıkarmaya çalışmak “leş”tir. Çürümedir.”
Gazetecinin görevi herhangi bir kurum, kuruluş, kişi göz etmeksizin halkın haber alma hakkının karşılığını yerine getirmek, yani gerçekleri yazmaktır. Sırtını bir yere yaslamadan, birilerini üzüp üzmeyeceğine bakmadan, tüm kanıtlarıyla, ispatıyla gerçekleri kamuoyuna aktarmaktır. Bunu yapan bir avuç gazeteci kaldı. Onlar da genelde topu ağzında, Silivri’nin soğuk koridorlarına gitme ihtimaline karşı hazırlıklarını tamamlamış biçimde görevlerini yerine getiriyorlar. Mustafa Hoş da onlardan biri. Gördüğü, duyduğu, bildiği ne varsa tüm çıplaklığıyla anlatmış “Leş” kitabında. Liste uzun. O yüzden yazdıkları okura kalsın. “Leş” gibi kokan gerçekler de bir kez daha herkesin yüzüne çarpsın…
edebiyathaber.net (22 Mayıs 2023)