Hemen hemen tüm eserlerinde kendi yaşamından parçalar anlatan usta edebiyat insanı Orhan Kemal tarafından kaleme alınan Cemile isimli roman, 1934 yılının Adana’sında bir dokuma fabrikasında çalışan işçilerin hayatından kesitler sunar.
Daha çok, romanın kahramanı fabrika işçisi Cemile ile aynı fabrikada kâtiplik yapan Necati’nin aşk öyküsü temelinde okunan romanın asıl konusu fabrikada yaşanan türlü çekişmeler ve özellikle işçilerin hayatta kalma mücadelesidir.
Fabrikanın iki sahibi vardır. Biri Batı eğitimi almış ve iş yerinde yeni teknikleri uygulamak amacında bir çizgideyken, diğeri yasa dışı yollarla bir şekilde zenginleşmiş, kültürsüz ve yeniliklere kapalı biridir. Kültürsüzlüğünden kaynaklanan ezikliğini fabrikasındaki eğitimli kişileri aşağılayarak bastırmaya çalışır. Çıkarı ve keyfi için kötülük yapmaktan çekinmez.
“Numan Bey kibar adam, kültürlü adam, bir Avrupalı kadar ileri anlayışlı adam… Ama öteki? Tam bir feodal, hem de en fenasından. Niçin dolaşır fabrika içlerini? İlgilenmesin, bıraksın size ve bana. O istesin bizden randıman.” (s.35)
Yukarıdaki sözlerden anlaşılacağı üzere fabrikanın ileri görüşlü sahibi Numan Bey’dir. Dile getirilen sözler ise Numan Bey tarafından işleri yoluna koyması adına Adana’ya getirilen İtalyan mühendise aittir. İki patron arasındaki mücadelenin ana noktası da bu mühendistir.
Yeniliğe karşı çıkan gerici patron başta olmak üzere, avantası kesilen dokuma ustası ve etkilediği işçiler yabancı mühendise karşı cephe alırlar. Usta tarafından, kolaya zımpara tozu karıştırılarak ipliklerin sürekli kopması ve böylelikle işin yavaşlaması sağlanır. Bu durum işçilerin daha az ücret almalarına sebep olduğundan fabrikada sinirler her geçen gün daha da gerilir. Cemile ve kardeşi ise meydana gelen gerginlik ve karışıklığın dokuma ustası yüzünden yaşandığının farkındadır.
“Kolaya zımpara tozunu usta beyin adamları atıyor. Malum a, zımpara tozu aşındırıcıdır. Tel gücüler aşınıyor, aşınan tel gücüler de iplikleri zedeleyip koparıyor. Maksat İtalyan’ı sepetleyip eskisi gibi tek başına kalıp…” (s.29-30)
Bunun yanında, Cemile ile Necati’nin aşkı gerici patron Kadir Ağa’nın yancısı Çopur Halil tarafından engellenmeye çalışılır. Cemile’ye aşık olan Halil, haber göndererek parası ve varlıklarıyla kızı elde etmek ister. Kâtibin aldığı az maaş ile dalga geçer ve evlendikleri takdirde geçinemeyeceklerini düşünür. En fazla kullandığı söz, “30 paraylan aile mi kurulur” olur. En nihayetinde kızı kaçırmak için harekete geçer ancak başarılı olamaz.
Aynı süreçte, varlıklı bir aileden gelen Necati, babaannesini ikna ederek Cemile’yi istetir. Babaannenin küçümseyici tavırları ve fakirliği sebebiyle kızı ailesine layık görmemesi romanın dikkat çeken bir başka yönüdür. Ancak yine de ikisinin evlenmesine engel olamaz.
Fabrikadaki çekişme ise Numan Bey’in işçiler tarafından dövülmek istenen İtalyan mühendise sahip çıkması, diğer patronu tehdit edip, ustayı ve işçileri kovmasıyla son bulur. Numan Bey kendisi için dezavantajlı olmasına rağmen İstanbul’dan ve İzmir’den işçiler getirterek ve mühendisi görevinin başında tutarak amaçladığı teknik ve idari gelişimin önünü açar.
Bu roman klasik anlamda bir işçi-patron mücadelesini yansıtmaz. Anlaşmazlık, yenilikleri takip eden ilerici anlayış ile dünyaya kapalı gericilik arasındadır. Cumhuriyetin 10. yılı henüz geçilmiş ve kurucularının koyduğu çağdaş uygarlık hedefi Adana’daki fabrikaya bu şekilde yansımıştır. Kazanan, gelişime, çağdaşlığa, ilericiliğe açık kafadır.
edebiyathaber.net (24 Temmuz 2024)