Çalıntı çevirileri nasıl tanıyacağız?
Her fırsatta bu sorunu dillendirmekle kalmayıp çözümü için somut adımlar da atan çevirmen Sabri Gürses, koltukname‘ye rehber niteliğinde bir liste hazırladı:
Çalıntı çevirileri tanımak için, ilk anda akla gelen yöntemler (örneğin iki çeviriyi karşılaştırmak) yeterince geçerli değil; fakat bazı temel kuşkular yararlı olabiliyor.
1. Ucuz, çok düşük fiyatlı kitaplar (2 TL ile 5 TL, hatta 10 TL arası olup hacimleriyle orantısız fiyata sahip olan kitaplar) kuşku uyandırıcıdır; çünkü çevirmene telif ödeyerek bu fiyata mal etmek zor bile değil imkânsızdır.
2. Az duyulmuş, kitap tanıtım dergilerinde ismi görülmeyen yayınevlerinin kitapları kuşku uyandırıcıdır. Fakat ismi görünenlerin, bilinenlerin güvenilir olduğu anlamına gelmez bu.
3. Genellikle çalıntı çeviriler son on yıl içinde kurulmuş, çok kısa bir geçmişi olan yayınevlerinde yoğunlaşıyor; bu kesin bir kural değil ama çalıntı çevirinin sistemli olarak yapılması 1990′ların ortasında başlıyor, 2000′lerin başında hız kazanıyor. Bu yüzden, yayınevinin köklü olması ya da markasının başka referanslarının da olması önemli bir özellik. (Burada bazı istisnalar var yine de: çalıntı çeviriyle uzun süre yayın yaptıktan sonra, gerçek çeviri yayınlamaya başlamış olanlar da var.)
4. Üzerinde çevirmen ismi olmayan, olsa bile, “yayına hazırlayan” gibi ifadeler yer alan kitaplar kuşku uyandırıcıdır; çevirmensiz yayına hazırlanan bir çeviri kitap mümkün değildir.
5. Genellikle çalıntı çeviri yayınlayan yayınevinde ünlü, bilinen çevirmen isimleri görünmez – ya da birçok bilinmeyen isim arasında tek tük o isimler yer alır; bu önemli bir kuşku sebebidir.
6. Çalıntı çevirileri (gerçek ya da sanal) bir kitapçıdan kitap seçen okurun tanıması güç olacaktır. Kitapçıların elemesi öncelikli koşul.
7. Gazetelerin, kurumların dağıttığı kitaplardan olabildiğince uzak durmak gerekir. Gazetelerin dağıttığı klasik kitaplar arasında gerçek çeviri olan bugüne kadar hemen hiç çıkmadı. Gazete ve kurumlar toptan ve en ucuz fiyatla alım yapma eğiliminde olduğundan, köklü, çevirmenine düzgün telif ödeyen yayınevleriyle iş yapmamakta, hayali, çalıntı çeviriler ya da çok ucuz emekle elde edilmiş metin kullananlardan ürün almaktadır genellikle.
8. Çalıntı çeviri üreten yayınevi, marka ismi anmak mümkün ama yararlı değil; sürekli olarak yeni isimler ortaya çıkıyor. O yüzden şu anda batı dillerinden klasik eser yayıncılığında dizi açmış ve yayın yapan köklü yayınevi isimlerini anmak daha yararlı olabilir:
Can Yayınları
İletişim Yayınları
Everest Yayınları
Yapı Kredi Yayınları
İş Bankası Yayınları
Cem Yayınevi…
Bunun dışında Notos Kitap, Say, Varlık, Merkez Kitap, Ötüken, Kırmızı Kedi gibi değişik örnekler yayımlayan yayınevleri var. Burada işin iyi ve gerçek olmasında temel ölçütlerden ve nedenlerden biri kuşkusuz yayınevinin gerçekten yayınevi olması, ciddi ve sorumluluk sahibi editörler çalıştırmasıdır.
Örneğin İdefix’in kullanışlı internet sitesinde Dünya Edebiyatı kategorisini incelemek iyi bir alıştırma olabilir. Burada, bu adını andığımız yayınevleri dışında yine çokça klasik yayınlamış yayınevleri görülüyor, ama “çevirmen”lerine tıkladığımız zaman ya bu işe yakınlıkları olmadığı, ya farklı dillerden bir sürü klasik kitabın onların imzasıyla yayınlanmış olduğu, kitapların çok ucuz olduğu vb. dikkat çekiyor. Yani örneğin İdefix’in sisteminde gerçek olmayan çeviriler var ve bunları göz kararıyla ayırmak da mümkün.
Örneğin Hacı Murat’ı 3,5 liraya mal etmeniz açıkça imkânsızdır, bu fiyata gerçek bir çevirmenin çalışması mümkün değildir.
Çevirmen imzasına tıkladığımızda çok sayıda, ucuz klasiğin karşımıza çıktığını görmek düşündürücüdür.
9. Bunun dışında yakın bir tarihte İzmir Ekonomi Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık Bölümü’nden çeviribilimci Mehmet Şahin ve Derya Duman’la, TÜBİTAK destekli bir intihal-çalıntı çevirileri saptama çalışması başlattık. Burada bilgisayar destekli metin analiziyle, çalıntı çevirilerin kolayca saptanmasına ve daha kesin delilli olarak isimlerin açıklanmasına yönelik bir çalışmayı yürütüyoruz. 2 yıl sürecek olan bu proje için üç eserin piyasadaki örneklerini alıp metin taraması yoluyla bilgisayara aktarmaya başladık; çalışmanın sonunda çalıntı çevirileri ortadan kaldırmaya yönelik somut bir yöntem ortaya çıkarmak umudumuz.
Bu çerçevede yaptığımız bir ön çalışma ilginç sonuçlar verdi. Bir gazetenin 2012 yılında yaptığı klasik kitaplar kampanyasında, kutulanmış setler halinde verilen kitaplarda
– çevirmen ismi bulunmayan kitaplar yer aldığını
– çevirmen ismi olarak geçenlerin uydurma ya da çevirmenlik yapmayan kişilere ait olduğunu
– buna karşılık kitaplarda kapak tasarımcısı vb. çalışmaların sahiplerinin adının yazıldığını
– ve bu kişilerin başka kuşku uyandırıcı yayınevlerindeki kitap çalışmalarında isimleri geçtiğini
– bu setlerde kullanılan metinlerin başka kitaplardan
a) birebir
b) ufak değişikliklerle
c) tümüyle doğaçlama oynanarak
alındığını saptadık.
Bu da bize bir kuşkuyu, piyasada dolanan elektronik metinlerin çeşitli kişilere çok az sermayeyle yayınevi kurma, büyük şirketlerle iş yapabilme gibi olanaklar sağladığını somut bir örnekte doğrulama olanağı verdi. Bu çerçevede e-kitapların korunmasının da büyük önem taşıdığı anlaşılıyor. Çünkü çeviri hırsızlarının kitabı taratıp elektronik ortama aktarmak, dizdirmek gibi emek gerektiren çabalara bile girmediği, bazı elektronik metinlerin blok blok dolaştığı anlaşılıyor.
Okurun iyi ve besleyici peynir seçmeyi, şık olduğu kadar dayanıklı giysi bulmayı bilmesi gibi, gerçek ve nitelikli çeviriyi tanımayı da öğrenmesi şart.
Sabri Gürses – koltukname.com (21 Ekim 2013)