Can Yayınları’ndan kısa klasikler: Saf Bir Yürek ve Polikuşka

Mart 25, 2019

Can Yayınları’ndan kısa klasikler: Saf Bir Yürek ve Polikuşka

Kısa klasikler dizisinin ilk iki kitabı Gustave Flaubert’den Saf Bir Yürek ve Tolstoy’dan Polikuşka, Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.Tanıtım bülteninden

Kısa klasikler, bir oturuşta okunabilecek en çarpıcı dünya klasiklerini bir araya getiren, çağdaş illüstratörler tarafından her kitap için özel olarak çalışılmış illüstrasyonların kapağa taşındığı yeni bir dizi. 

Fransız edebiyatında gerçekçiliğin öncüsü sayılan Gustave Flaubert, birçoklarınca başyapıt kabul edilen öyküsü Saf Bir Yürek’te, biricik aşkı Théodore askere alınmamak için hali vakti yerinde bir kadınla evlenince, çalıştığı çiftlikten ayrılıp başka bir kentte yaşayan dul bir kadının hizmetçisi olan Félicité’nin öyküsünü anlatır. Karşılıksız veren, karşılıksız seven bu talihsiz kızın hikâyesi eşliğinde ruhsal bir yolculuğa çıkarıyor okuru.

Flaubert’in tüm yazınsal ustalığını sergileyen bu eşsiz öyküyü Samih Rifat’ın çevirisiyle sunuyoruz.

Saf Bir Yürek öyküsü sıradan bir yaşamın, bağlandığına coşkudan uzak bir biçimde bağlanan, taze, ekmek gibi yumuşak, dindar ve yoksul bir köylü kadının öyküsüdür.”

Flaubert

Savaş ve Barış, Anna Karenina gibi başyapıtlarıyla tanıdığımız Tolstoy’un, toprak kölelerinin hayatına ışık tuttuğu, derin psikolojik ve ahlaki analizler içeren Polikuşka öyküsü, türün en parlak örneklerinden biri.

Gerçek bir olaydan esinlenen bu uzun öykü toprak kölesi Polikuşka’nın hikâyesini anlatır. Köyde sahtekârlıklarıyla tanınan  Polikuşka’ya bir şans daha vermek isteyen toprak ağası hanımı, kasabaya ulaştırılmak üzere ona yüklü bir miktarda para emanet eder. Bütün bir köyün hayatını derinden sarsacak olayların fitili böylece ateşlenmiş olur.

GUSTAVE FLAUBERT, 1821’de Fransa’da doğdu. Daha gençlik çağında basmakalıp düşüncelere karşı büyük bir tiksinti duydu. 22 yaşındayken bir sinir rahatsızlığına yakalanan Flaubert, hukuk öğrenimini yarım bırakmak zorunda kaldı; artık bütün zamanını edebiyata ayırabilecekti. Duygusal Eğitim adlı romanını 1843-1845 yıllarında yayımlayan Flaubert’in beş yılını verdiği Madame Bovary, 1856’da Revue de Paris’te tefrika edildiğinde ahlakdışılık suçlamasıyla yargılandı. Son yılları parasal sıkıntılar yüzünden üzüntü içinde geçen yazar kendini çalışmalarına verdi, George Sand, İvan Turgenyev, Émile Zola, Alphonse Daudet gibi dönemin genç romancılarıyla, özellikle Guy de Maupassant’la kurduğu dostluklarla kendini avuttu. Birçoklarınca başyapıtı olarak kabul edilen Üç Öykü, 1977’de okurla buluştu. Flaubert, 1880’de Croisset’de öldü. Bilirbilmezler adlı ünlü yergisi ölümünden sonra yayımlandı.

LEV NİKOLAYEVİÇ TOLSTOY, 1828’de Rusya’da, Yasnaya Polyana’da doğdu. Toprak sahibi soylu bir ailenin oğluydu. Çocuk yaşta anne babası öldüğünden akrabaları tarafından yetiştirildi. Özel öğretmenlerden ders aldıktan sonra Kazan Üniversitesi’ne girdiyse de, resmî eğitime duyduğu tepkiyle 1847’de Yasnaya Polyana’ya dönerek topraklarını yönetmeye ve kendi kendini eğitmeye karar verdi. 1850’lerin sonlarında köylülerin eğitimsizliğini sorun olarak görmeye başladı; Yasnaya Polyana’da köylü çocuklar için açtığı okulda ilerici öğretim yöntemlerini başarıyla uyguladı. 1855-1863 arasında yazdığı Polikuşka gibi öykülerinde, daha çok ahlaki sorunlara ağırlık verdi. Savaş ve Barış ve Anna Karenina adlı romanlarının yayımlanmasından sonra yaşadığı bunalımın etkisiyle dine yöneldi, yaşamın anlamına ilişkin sorunların yanıtını İncil’de aradı. Ailesinin rahat yaşamıyla inancının gerektirdiği basit yaşam arasındaki çelişkiye daha fazla katlanamayan Tolstoy, 1910 yılında doktoru ve küçük kızı Aleksandra’yla birlikte bir gece gizlice evini terk etti; birkaç gün sonra da ıssız bir tren istasyonunda zatürreeden öldü.

edebiyathaber.net (25 Mart 2019)

Yorum yapın