Cedric, Belçikalı karikatürist Raoul Cauvin tarafından yazılmış ve Laudec tarafından çizgiye aktarılmıştır. 8 yaşında okulundaki arkadaşlarıyla sorunlar yaşayan ve aynı zamanda Uzak Doğulu sınıf arkadaşına aşık küçük bir çocuğun kurduğu basit hayalleri anlatan bir komedi çizgi filmidir.
Çocukluk yıllarımın sabah saatleri… Yatağımın içinde gece uyumadan önce aya hikayeler anlatan ve yorganın altındaki yarı uyanık yarı ayık halime “Halil İboo, haydi oğlum okula!” diye seslenen annemin ve o nezih güneşin beni selamlamasını alıp yatağımdan fırlamamla birlikte çatırdayan sobanın arkasına koşuşturup, okula gitmeye hazırlanırken bir yandan da 37 ekran tüplü televizyonumuzun yarım kilo ağırlığındaki kumandasını kırlentler arasında aramaya koyulup, her zamanki gibi yüzümde geceleyin aya anlattığım hikayelerden kalma gözyaşlarımın kurumuşluğunu yıkamayı unutup, annemin “Sen yine mi gece ağladın Halil İboo?” demesiyle birlikte Cedric’i açıp izlememle güne merhaba diyerek okul yoluna Cedric gibi koyuluyordum. Bana bu yolda ise Doğu incim ve üzümlü kekim Lili’ye aşkımı dile getirmek için saçma sapan planlarıyla sürekli Christianvari yardımcı olmaya çalışan Şevket eşlik ediyordu. Ben de her seferinde Şevket’in saçma sapan planlarına başka çarem kalmadığından dolayı inanıyordum. Çünkü 8 yaşındaysanız ve seviyorsanız saçma sapan planlara bile inanırsınız.
Şevket’in bana anlattığı planları her seferinde ahşap cumbalı evlerin sarmaşık balkonları altında, arnavut kaldırımlarının taşlarını sayarak okul yolunda yürürkenki mesafede düşünüp okula vardığımda gerçekleştirmek için sabırsızlanıyordum. Ama okula vardığımda ise benim düşlediğim planları benden önce hayatın doğuştan şanslar sunduğu Nicolas tipli çocuk olan babası zengin mi zengin, zengin züppesi Berkcan hayata geçirmek için fırsat kolluyordu.
Ben ise her seferinde elimden geldiğince karşı koyup bir şekilde başarılı oluyordum. Çünkü Lili’nin çocukları çok sevdiğini; doğada yürümeyi, kurutulmuş çiçekleri, çayı şekersiz içmeyi, Ada’da bisiklete binmeyi, zeytinyağının içindeki yeşil zeytinleri çocukça bir sevinçle yemesini ve salatasını nar ekşisiz yemediğini biliyordum. Çünkü 8 yaşındaysanız ve aşıksanız sevdiğinizin her şeyini bilirsiniz, bu muhteşem bir şey.
Belki bunları bilmem ve ona göre hareket etmem, en azından Berkcan’ın planlarını engellememe yetiyordu. Ama Lili hiçbir zaman beni sevmeyecek, hep arkadaş olarak görecekti. Çünkü Cedric, Chen’e hiçbir zaman onu sevdiğini söyleyemedi. Ben de Lili’ye sevgimi söyleyemedim. 8 yaşındaydık ve böyle heyecanlarımızı ifade edemeyecek kadar beceriksizdik. Bu beceriksizliğimizden dolayı Chen, Cedric’in; Lili de benim çocukça umudumuzun ve sevgimizin ait olduğu kalbimizi nasıl olsa paramparça edip başka birine gidecek ve başka birini sevecekti. Çünkü 8 yaşındaysanız ve aşıksanız sevdiğinizi söylemekte beceriksizsinizdir.
Tüm bunların hayalinde yaşarken okulun son zilinin çalmasıyla birlikte irkilerek Şevket ile birlikte cumbalı evlerin sarmaşık balkonları altında, arnavut kaldırımlarının taşlarını sayarak evin yoluna koyuluyorduk. Ben ise bu sırada eve varınca tüm bu duygularımı altüst eden üzümlü kekime duyduğum sevgimi nasıl dile getireceğimi sormak için benim en iyi dostum olan dedeme danışacaktım.
Eve geldiğimde dedem tıpkı Cedric’in dedesi Paul gibi koltukla bütünleşmiş gibi oturmuş, büyükannemi düşünüyordu. O da benim gibi hayallerdeydi. Buradan anlamıştım ki dede ve torunlar hayallerinde hep sevdikleriyle beraberdirler. 8 yaşında da olsalar, 80 yaşında da olsalar aşıklarsa hayat gerçekten çok güzeldir. Çünkü torunların en iyi dostu dedeleridir. Herkes size merhaba derken onlar bu şehirde yalnız ve aşık olduğunuzu bilip “Nasılsın?” derler.
edebiyathaber.net (11 Şubat 2023)