“Her şey ölmüş çevremde
Ve zavallı bir gezgin gibiyim
Yorgunluktan titreyen karanlığın içinde”
Pavese
İtalyan şair Pavese ile tanışıklığım Murathan Mungan’ın “Pavese’nin Günlükleri” şiirini okuduktan sonra olmuştu. Şiirin bir yerinde şöyle diyordu Murathan Mungan: “Pavese, yani o bilenmiş uçurum duygusu/ bulur son hüviyetini sıkılgan katilinde.”
İntihar ederek yaşamına son veren şairlerin ve yazarların hayatına baktığımızda iç dünyalarına dalmış ruh hallerinin onları uçurum kenarlarında yaşayan yalnız insanlar yaptığını görürüz. Geleceğe doğru sıçramaya çalışırken yaşamın bir yerinde yaratıcılıklarını elden bırakan bu duyarlı insanların derin uçurumlardan düşüyor olmaları insanın içini ürperten bir duyguya sebep oluyor. Peki ama Murathan Mungan’ın Pavese’nin sıkılgan katili dediği şey neydi? Çok genç yaşta intihar ederek yaşamına son veren şair ve yazar Pavese’yi bilenmiş uçurum duygusuna sürükleyen durumlar nelerdi?
Pavese’de intiharın izini sürmek istiyordum. Elbette başvuracağım kaynaklar Pavese’nin eserleri olmalıydı. Şair ve yazarların iç dünyalarına dalabildiğimiz ve onlara yaklaşabildiğimiz yegâne kaynaklar hep tuttukları günlükleri olmuştur. Pavese’nin ölümünden sonra Pavese’yi yaşayabilmenin bir yolu olarak günlüklerine daldım ve şairin neden intihar ettiğinin sebeplerini bulmaya uğraştım. Ancak, bunu başarabilmem oldukça zor görünüyordu çünkü Pavese günlüklerine kendi iç dünyasını sonuna kadar yansıtmak yerine çoğunlukla entelektüel birikimlerini yazmış ve günlük bir noktada bir özeleştiri niteliği kazanmıştı. Hal böyle olunca, düşünsel söylem kazanmış, başlı başına bir eser niteliğine bürünmüş günlüğünde Pavese’nin iç dünyasını sorgulamak oldukça güç oldu.
9 Eylül 1908 yılında doğan Pavese, 1950 yılında, çok genç yaşta intihar ederek yaşamına son vermişti. Pavese’nin günlüğü bir dosyanın içinde ölümünden sonra bulunmuş, şair günlüğünün baş sayfasına “1935-1950, Ce. Pavese’nin Yaşama Uğraşı” diye yazmıştı.
Pavese’nin intihar ederek yaşamına son vermiş olmasının, günlüklerini okuyunca hiç de beklenmedik bir durum olmadığını gördüm. Her ne kadar yaşama tutunmaya çalışsa da Pavese için intihar düşüncesi yaşamının her anında varlığını sürdürmüş, şairin iç dünyasını sürekli meşgul etmişti. Pavese intihar düşüncelerinden hiçbir zaman kaçmamıştı. Ve hatta acı çekmek varoluşun doğal bir sancısı olarak benliğini kaplamış, şairin varlık nedenlerinden biri olma halini ölümüne dek sürdürmüştü.
Günlüğüne 10 Nisan 1936 yılında şöyle yazmıştı: “Ne zaman bir güçlükle ya da acıyla karşılaşsam, hep intiharı düşünmeye yargılı olduğumu biliyorum. Beni korkutan da bu: Temel ilkem intihar, gerçekleştiremediğim, hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğim, ama düşüncesi duyarlığımı okşayan intihar…
En beylik, en umutsuz anlamıyla bir enayiyim ben. Nasıl yaşayacağını bilemeyen, ahlaki olgunluğa ulaşmamış, kendini bir şey sanan, intihar düşüncesinden bir şeyler uman, ama bunu gerçekleştiremeyen bir adam.”
Pavese her ne kadar hayatı boyunca intiharı düşünmüş olsa da yaşama sanat ile en çok da şiir sanatı ile tutunmaya çalışmış sanatı her şeyin üstünde tutmuştu. Günlüklerine yansıyan, onu intihar fikirlerinden uzaklaştıran düşünce sanattı.
“şiir bana kendime çekidüzen vermeyi, kendimi toparlamayı ve dünyayı daha açık seçik görmeyi öğretmiştir; şiir, kelimenin en kılgın anlamıyla, benim bir şey olmamı sağlamıştır.”
Entelektüel birikimlerinin yansıdığı günlüklerinde göze çarpan şey sanat ve edebiyat dışında onu ruh dinginliğine kavuşturan hiçbir durumun olmamasıydı.
Aşk ilişkilerinde de başarısız olan Pavese için yaşamdaki her şey bir yıkımdı. Çoğu zaman hayata bir oyalanma gözüyle bakan Pavese, hayattaki her şeyin acısını sessizce çekerken intihar düşünceleri onu sık sık yokluyor, Mungan’ın da şiirinde yazdığı gibi bilenmiş bir uçurum duygusuyla yaşamaya zorluyordu.
6 Kasım 1937 yılında günlüğüne intiharla ilgili şu notu düşmüştü:
“intiharı düşünen bir insan için en kötü şey kendisini öldürmesi değil, bunu düşünüp yapmamasıdır. İntihar düşüncesine- bir alışkanlık haline geline intihar düşüncesine- yol açan manevi çöküntü kadar aşağılık bir şey yoktur.”
Pavese intihar etmeyi düşünse de bunu yapamıyordu. Ancak onun için olağan nedenlerle gelen ölüm kadar insanın yaşamına kendi elleriyle son vermesi de oldukça doğaldı. İnsanın dilediği gibi, kendi seçme hakkını kullanarak ölüme bir anlam vererek ölümü araması gerektiğini yazan Pavese için intihar eylemi özgür bir eylemdi ve kişi istediği takdirde bunu gerçekleştirebilmeliydi.
Pavese’nin sıkılgan ruhu onun huzurla yaşamasına hep engel olmuştu. Büyük başarılar elde etse de bu durumdan tatmin olamayan Pavese günlüğüne şöyle bir not düşmüştü:
“İnsanın ülkülerine erişememişinden de acı bir şey vardır: onları gerçekleştirmiş olmak.”
Pavese’ye göre ölümden daha beylik bir şey yoktu ve intihar tutkulu bir davranıştı. Günlüğüne kısa notlar halinde intihar üzerine yazılar yazan Pavese hayatı boyunca kendisine nesnel bir gözle bakmayı ve kendisine acımamayı öğrenmeye çalışmıştı. Acı çekmemek için her şeyin acı çekmek olduğuna kendisini inandırmaya çalışan Pavese’ye 1950 yılında ülkesinin en büyük edebiyat ödülünü almak da mutluluk getirmemiş ve şair yaşamına kendi elleriyle son vermişti.
“Eylem- eylem- bir öç alma olmamalı. Dingin, bezgin bir vazgeçme, bir hesap görme, özel, ritimli bir davranış olmalı.” İntiharından birkaç ay önce bunları yazan Pavese’nin günlüğüne yazdığı son notu: “Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım.” olmuştu. Pavese bir öç alma duygusuyla değil yaşamdan vazgeçtiği için yaşama uğraşını sonlandırmış ve yıllarca metaforunu kurduğu ölüme kendi isteği ile kavuşmuştu.
Nazê Nejla Yerlikaya – edebiyathaber.net (19 Şubat 2015)