Baudelaire‘in kadına bakışını incelemekte kullandığım bu eserin, ne kadar doğru bir tercih olduğunu göstermek amacıyla Baudelaire’in bu esere verdiği önem ve yüklediği görevlere kısaca bakmamız gerekecek.
Baudelaire, ilk defa annesine yazdığı bir mektupta andığı bu eserini, Julien Lemer’e yazdığı mektupta “her şeyden söz açan dehşetli bir yapıt” olarak tanımlar. Annesine yazdığı mektuplardan birinde Jaan-Jacques Rousseau’nun İtiraflar adlı eserini geride bırakacağından bahsederken, bir başka mektupta ise “intihar”ı ertelemesinde etkili olan iki nedendir biri olarak gördüğünü söyler.
Bu eserin yazılıyor olması ve yayımlama istediği intiharı dahi erteleyecek bir önemdedir. Oysa intihar; onun içinde bulunduğu parasızlık, yalnızlık, kötü ruh hali gibi sıkıntılı birçok şeyden kurtaracak bir kapıdır. Ama bu eseri, Apaçık Yüreğim, ona engel olur.
Baudelaire’in annesine yazdığı başka bir mektuba baktığımızda, bu kitabın “bir hınç kitabı” olduğunu görüyoruz. Bir öfke boşaltması. Her şeyden alacağı intikam. Sadece bu yanıyla baktığımızda bir kadın düşmanlığı görülebilir. Çünkü birey düşmanından intikam alır.
Hıncını alacağı kişileri saymak yerine almayacağı kişilerden bahseder Baudelaire: annesi ve üvey babası. Buna, başka bir sayfada dua ettikleri kişilere eklediği, küçükken ona bakan dadısı Mariette’iyi de ekler. Yaşamında pek yer almayan Kadınları ve Kızları’nın bu kitabı kırmayacağını düşünür. Kötülük Çiçekleri adlı eserin ikinci baskısı için yazılan önsözden alıntı yaparak anlatmaya çalışır: Onlar hayatında pek olmamışlardır. Geriye kalan birçok şeyden hıncını alır eserde! Yine de biz sadece kadına yönelik bakışını inceleyeceğiz.
Baudelaire’in kadına bakışını iyi anlamak için ilk başta erkeğin tanımına bakmamız lazım; çünkü kadın erkeğin tam tersidir onun için. Erkek; birey olmanın, özgün olmanın en yüksek biçimi, yaşam görgüsü konusunda ulaşılabilecek en son nokta olan Dandy’dir. Kadın ise bunun tam tersidir. Akıllı değildir. Kitabın ilk kısmı olan Işıltılar’ın 11. Nolu notta; “Biz, kadınlar bize en yabancı oldukları ölçüde severiz. Akıllı kadınları sevmek bir oğlancılık zevkidir. Hayvansallık böylece oğlancılığı dışlamış olur.” diye yazar.
Erkek erkeği tanımayan bir kadını sever, bu kadın akıllı değildir. Erkeği tanıyan bir kadın ancak akıllı bir kadın olmayı hak eder. Hakkını yememek gerekir burada akıllı olan kadının var olduğunu söyler; ama akıllı olmak bir erkeğin özelliğidir. O yüzden akıllı olan kadın erkeksidir. Erkeksi olduğu için erkek bundan kaçar. Bir oğlancılık oynamaz. Bunun yerine hayvansallık, yani sadece anlık bir istekler için sever. Bu da sadece cinsellik ve tene dokunmaktır.
Baudelaire için “Kadın Dandy’nin karşıtı” olduğunu söylemiştik. Kitabın 27. parçasında şöyle ekler: “Bu yüzden tiksinti uyandırmalıdır. Kadın acıkır ve karnını doyurmak ister, susar ve su içmek ister. Dişiliği azar hep, becerilmek ister.” “Doğaldır” kadın “bu yüzden iğrençtir” “bayağıdır hep”.
Kadın “aylak takımı, üç beş erkeği birden idare eden” kişidir; ama yeri geldiğinde ise “melek” olarak kendisini göstererek “paradan başka her şeyi” “yerin dibine batıran”dır. Yüzü “toplumdaki en ilginç nesne”dir. Kapatılması gerekir. Kapatılması erkeğin bir hakkıdır. Çünkü “kapatması olan adamın tensel zevkleri hem koruyucu melek olmaktan, hem de bunun karşılığını almaktan ileri gelir.”
“Hakkıyla para harca”nacak iki şeyden biridir, diğeri “ayakyolları”dır. Bir tuvaletle aynı değerdedir kadın. Bunu Fransız kadın yazar Goerge Sand hakkında yazdıklarında da dile getirir. Ona gönül verenleri “ayakyoluna gönül vermesi” şeklinde okur. “Kaz kafalının biridir.” “Kapatma kızlarla aynı yargı derinliğinde”dir.
Baudelaire’in bu romancıya karşı duruşu ve hakaretçiliği genel olarak kadına karşı bir tutumdur. “Saf kızı oynama” niyetindedir ona göre Sand. Tiyatroda dâhil “kadın rollerini erkekler oynasın” ister. Tıpkı bütün kadınlar gibi onu da “cin tutmuş bir kafasız” olarak görür.
Başka bir parçada insanlarda var olan yönelimlerden söz açar Baudelaire; birincisi Tanrıya iken öbürü şeytan’adır. Şeytana yönelim “hayvansallığına sığınış” olan ” kadınlara karşı duyulan aşklardır”dır.
“Kadın ruhu tenden ayırmayı bilmez” Baudelaire göre, bu yüzden kiliseye alınmalarına karşı durur. Zaten Venüs de “Şeytan’ın baştan çıkarıcı kılıklarından biridir.”
Kadınlar diye bir topluluklar varsa -ki var- genç kız o kümenin üyesidir. Baudelaire genç kızı “bir aptal”, “bir sürtük” olarak tanınlar ve ekler: “serserinin” “iğrençliği vardır” onda. “Kadınları dövme gerekliliği”ne inanır; çünkü sevilenin cezalandırılabilirliği görüşüne sadıktır.
Evet, Baudelaire tam bir kadın düşmanıdır. Bunu korkmadan dile getirir: tıpkı bütün diğer şeyler hakkında söylediği gibi.
Takyedin Çiftsüren – edebiyathaber.net (9 Şubat 2015)