“Çıtır Çıtır Felsefe”nin yazarı Brigitte Labbe ile bir söyleşi

Mayıs 22, 2012

“Çıtır Çıtır Felsefe”nin yazarı Brigitte Labbe ile bir söyleşi

Çoğu yazar çocuk psikolojisine sahip olmadığını düşündüğü için yetişkin kitapları yazdığını söyler. Siz çocukları iyi anlayabildiğiniz için mi çocuk kitabı yazmayı seçtiniz? Çocukları anlamak kolay mı sizce?
 
Çocuklara karşı oldukça duyarlıyım, onlarla ilgili şeyler beni çok ilgilendiriyor; dünyanın onları nasıl karşıladığı, onlara nasıl bir ev sahipliği yaptığı; onları dinleme biçimlerimiz, onlara gösterdiğimiz saygı, onlarla kurduğumuz iletişim, karşılıklı paylaşımlarımız… Bununla birlikte, hâlâ içimde yaşayan çocukla da sanırım hep yoğun temas halindeyim!
Ama bir gün durup da çocuklara yazmaya karar vermedim. Devamlı sorular içinde yüzen bireylere felsefi düşünceleri aktarmak ve onlara bu yolda eşlik etmekti amacım… ve bu bireyler de, sizin de anlamış olduğunuz üzere, çocukların ta kendileriydi!
 
Kitaplarınızın konuları günlük yaşamda sıradan bir şey yaparken anında mı aklınıza geliyor yoksa aklınızı vererek düşünüyor ve aklınıza parlak bir fikir gelmesini mi bekliyorsunuz?
 
Çıtır Çıtır Felsefe” için seçtiğim konuların kaynağı filozoflardı. Amacım, felsefe konu olan tüm temalaraı ele almak.. 
Aralardaki küçük öykülere gelince, onlar, ben konu üzerinde çalışırken birden bire ortaya çıkıyorlar. Bir şeyleri göstermek için önceden “oluşturulmuyorlar”, çünkü bu, son derece yapay olur, gerçekliğini yitirirdi. Çocuklar da orada, neredeyse “manipülatif” bir tavır, bir “usul” olduğunu hissederlerdi.
Örnekler ve öyküler yazım sırasında, konu üzerine çalışırken kendilerini gösteriyorlar zaten. Öykü ortaya çıktığında, varlık kazandığında da, “Tamam,” diyorum. “Bu öykü, bu anekdot, bu hayal ürünü anlatı, söz konusu felsefi düşünceyi derinleştirmeyi ve duyumsatmayı sağlar.”
 
Türk yazarlarından takip ettiğiniz ve beğendiğiniz yazarlar hangileri ve Türk yazarların başarılı buluyor musunuz?
 
Türk edebiyatı Fransa’da git gide daha bilinir ve görülür oldu. Bulabileceğimiz çevirilerin sayısı her gün artıyor. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görüldüğü 2006 yılında, bir nesil Türk yazar Fransa’da gün ışığına çıktı. Ne yazık ki henüz şahsen yeterince tanımadığım bu yazarlar hakkında konuşmam için erken. Ama kısa süre içinde konuşabileceğimizi düşünüyorum!
 
Günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız sorunlara yönelik kitaplar yazmanızın tek nedeni bunlarla başa çıkabilmemize yardımcı olmak mı yoksa farklı bir düşünceye mi sahipsiniz?
 
Çok güzel bir ifade kullandınız: “kendimize bir yol çizmemizde bize yardımcı olmak.” Dediğiniz bu nedenden daha üstün bir neden olabilir mi? İzninizle, bu belirttiğiniz cümleyi, gerçekten de esas nedenim olarak tanımlamak istiyorum. Eğer bunu başarabiliyorsam, kitaplarım sayesinde bu gerçekleşebiliyorsa, işte o zaman çok ama çok mutluyum demektir!
 
Bildiğim kadarıyla kitaplarınız daha çok çocuklara yönelik. Sanırım yetişkinlere felsefe kitabı yazmak daha kolay ve sıradan. Çocuklara yönelik felsefe kitabı yazmak gibi zor bir şey nereden aklınıza geldi ve çocuklara yönelik kitap yazmanın daha eğlenceli ve yararlı olacağına inanıyor musunuz?
 
Yetişkinlere felsefe yazmak daha kolay mıdır, yoksa zor mudur, o konuda birşey söylemem zor. Çünkü hiç denemedim. 
Çocuklar için yazmak istedim, çünkü çocukların felsefi düşüncelerle buluşma ve yaşamı sorgulama biçimleri bana tamamen doğal geliyor. Sanki “zaten orada ve oluyor”muşçasına… Bunu fark etmek için çocukları dinlemek yeterli.
Benim için en büyük kazanım, her şeyden önce bir alçakgönüllülük dersi oldu: Çocuklar için yazdığınızda, sahneye çıkmazsınız. Öyle kulağa üstün bir aklın ürünüymüş gibi gelen büyük cümlelerin arasında şişine şişine dolaşmazsınız! Hakiki ve hassas bir şeyin içine dalarsınız. Hiçbir çocuk bir kitabı züppelikten ötürü, bir akşam yemeğinde ondan söz edebilmek için okumaz! Ancak o kitap gerçekten ilgisini çekiyorsa ve onda bir şeylere dokunuyorsa okur. Bu yüzdeni çocuğa yazmak, gerçekten de okurun hizmetinde bir eylemdir.
 
Bence çok harika bir yazarsınız ve kitaplarınız çok ilginç. Sizi yazarlığa yönlendiren bir kişi veya bir durum hayatınızda hiç oldu mu yoksa kendi yeteneğinizi kendiniz mi fark ettiniz?
 
Teşekkür ederim! Sözlerinizle beni mahcup ediyor, onurlandırıyorsunuz.
Felsefi düşünceyi, sorgulama sürecini, her zaman uyanık bekleyen eleştirel aklı keşfettiğimde duyduğum hayranlık, beni bu zevki paylaşmaya itti. Keşfettiklerimi çocuklara da aktarmaya. Kim bilir, belki de onlar bunu benden daha önce keşfediyorlardır?
 
İnsanın hayatında bir dönüm noktası olduğu düşünülür. Sizin dönüm noktanız yazarlığa attığınız ilk adım mı?
 
Evet, kesinlikle, yazmaya başladığım gün benim için büyük, devasa bir dönüm noktasıydı.. 
 
Sanırım çocuklara yönelik felsefe kitabı yazan ilk kişi sizsiniz. Sizce kitaplarınız çocuklara yönelik olduğu için mi çok fazla ilgi görmekte?
 
Bu yoğun ilgi beni çok çok mutlu ediyor ve pratik anlamda da, daha çok yazmaya teşvik ediyor. Müthiş bir şey! Bu ilgi bana aynı zamanda büyük bir sorumluluk da yüklüyor; ciddi bir taahhüt altındayım, buna layık olmaya, seviyemi hiç düşürmemeye mecburum. 
Kitapların çocuklar için yazılmış olmasının, bu ilgi üzerinde kuşkusuz etkisi var, çünkü bu kitaplar aynı zamanda önemli bir ihtiyaca cevap verdiler: Ebeveynler, öğretmenler ve çocuklar için, sorgulama sürecinde onlara destek olacak, eleştirel aklı geliştirmelerinde yardımcı olacak birer araç görevi gördüler.
 
Sizce susmak aynı zamanda kabullenmek midir, susarak ifade özgürlüğümüzü kullanmamış olmaz mıyız?
 
Oldukça zor bir soru bu, çünkü cevabı, sessizliğin, susmanın gerçekleştiği bağlama göre değişir. Günışığı Kitaplığı kısa süre önce Söz ve Sessizlik’i yayımladı. Bu, bir soruda ve birkaç satırda altından kalkamayacağımız, oldukça önemli bir konu.
 
Türkiye’de kitaplarınızın bu kadar çok ilgi göreceğini düşünmüş müydünüz?
 
Öncelikle size, “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisine gösterdiğiniz ilgiden ötürü ve bu harika sohbet için teşekkür etmek istiyorum.
Kitaplarımın Türkiye’de gördüğü ilgi beni o kadar mutlu ediyor ki… ve büyük de bir saygı uyandırıyor bende. Gördüğüm zihin açıklığı karşısında duyduğum saygı; Günışığı Kitaplığı’nın bu diziyi çevirmek, yayımlamak ve onu her gün daha çok tanıtmak için bulunduğu cesur girişim karşısında duyduğum saygı; dizinin Türkiye’de tanınıp okunmasına büyük yardımı dokunan gazetecilere duyduğum saygı ve tabii ki bu kitapları okullarda okutan, derslerinde kullanan öğretmenlere duyduğum saygı.
 
Çeviri: Mehmet Erkurt
Bu söyleşinin kısaltılmış metni 2 Şubat 2012'de Taraf Kitap'ta yayımlanmıştır.
edebiyathaber.net (22 Mayıs 2012)

Yorum yapın