Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Ben ortaokul yıllarından itibaren bilinçli bir şekilde kendi gayretimle çizmeyi öğrenmeye çalıştım. Daha sonra üniversite yıllarımda çizim ile çok hasır nesir oldum çünkü Endüstri ürünleri tasarımı okudum. Daha ziyade teknik çizim öğrendim, ama tasarımcılığın önemli bir kısmı fikir ve form geliştirmedir ve ürünlerin cazip bir şekilde görsel sunumunu yapmanız gerekir. Dolayısıyla kendinizi çizim ile ifade etme becerinizi geliştirmeniz gerekir.
Bu eğitim sırasında resim sanatı, çizim ve illüstrasyona olan ilgim daha da arttı. Ben bu bölümü bitirdikten sonra grafik tasarım ve illüstrasyona duyduğum ilgi sebebiyle tekrar okumaya başladım. Bu sefer yurt dışında, Norveç´te Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisinde okudum. 1994 yılında bu okuldan mezun oldum, Norveç´e yerleştim ve o zamandan beri illüstratör olarak çalışıyorum.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
İllüstratör olmak sürekli olarak görsel ağırlıklı bir yasam sürmenizi gerektirir. Bu aslında daha ziyade bir yasam tarzıdır. Trende, yolda, şehirde, kafede insani, sosyal her ilişki ve ortamda gözlerinizle hayatı ilgiyle izlersiniz. Bunu farkında olmadan yapmaya baslarsınız. Meslektaşlarınızın islerini, ustaların resimlerini, film tiyatro gibi görsel anlatımları ve medyadaki imgeleri, henüz yapmadığınız ama sürekli aklınızda tasarladığınız resimleri ve hatta rüyalarınızı aklınızın çeşitli odalarında toplarsınız. Karsınıza bir kitap projesi çıktığında büyük bir ihtimalle bir fikriniz vardır bu hikâyenin nasıl anlatılabileceğine dair ama yine de her kitap için özel araştırma yapmanız gerekir. Çizeceğiniz evrenin ve buradaki her türlü eşya, doğa unsuru veya varlığın detaylarına vakıf olmak için epey bir araştırma yapmanız gerekebilir. Ama bazen bildiğinize ve hatırladığına güvenebilirsiniz, bazen da o evreni ve içindekileri siz hayalinizde kendiniz üretirsiniz. Bu kitap öncesi süreç projeden projeye çok farklılık gösterebilir. Ben genellikle dış dünyaya benzerliği azaltmayı tercih ediyorum. Çizdiğim dünyayı sadeleştirip hatırladıklarıma güvenerek çizmeye çalışıyorum.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Bu projeden projeye, yazardan yazara çok farklılık gösteriyor. Biraz da yayıneviyle ve editörle ilişkimdeki karşılıklı güvene göre değişiyor. Sadece bir genel intiba olarak söylüyorum, Norveç´te illüstratörler daha serbest bırakılıyorlar Türkiye´dekine göre. İllüstratörün işine çok karışmak kitabın estetik değerini kısıtlayabilir, illüstratörün kendi bağımsız, özgün kararlarını zayıflatabilir düşüncesiyle sanatsal özgürlük kuralına daha çok saygı duyuluyor Norveç´te. Ben 27 yıldır çiziyorum, isime ne kadar az karışıldığına hep şaşmışımdır ama hiç şikâyet etmek gelmedi içimden.
Tabi ki eskizler gösterilir, reaksiyonlar ve talepler not edilir ve herkesin kendini iyi hissedeceği bir yerde uzlaşılır. Ama zannediyorum yazarlar ve editörler sürprizlerle karşılaşmayı seviyorlar, bana öyle gibi gelir hep, ve o yüzden hediyesini açacağı anı merakla bekleyen çocuklar gibi illüstratörün gelişini beklerken içleri kıpır kıpır. Bence bir sanatsal işbirliğine giren yazarın ve editörün kontrolü biraz kaybetmelerinde ve illüstratörün onları olumlu bir şekilde şaşırtmasına olanak sağlamalarında pek çok hayır vardır. Biraz garip bir cümle olacak ama illüstratörün hem bu güvene layık olduğunu ispatlaması hem de bu güvene ihtiyaç duyduğunu ima etmesi gerekir.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Tabi ki sanat ve medyayı izlemem çok gerekli mesleki olarak. Ben gördüklerimden mesleki olarak çok etkilenen ve çok beslenen birisiyim. Sosyal meseleleri ve kültür tartışmalarını takip ediyorum elimden geldiğince. Sanatı ve başkalarının çalışmalarını takip etmek hiç simdi olduğu kadar kolay olmamıştı. Bu uzunca bir süredir böyle, bunu 60 yasında biri olarak eskiyle kıyaslayarak söylüyorum. Bazen mola almak zorunda hissediyorum diğer herkesi izlemekten ve neye bakacağımı daha itinayla seçmeye çalışıyorum.
Giderek her şeyden çok ama gerçekten çok fazla olmaya başladı bu dünyada, yorucu bir iletişim patlamasıyla karsı karsıyayız, ama ne yazık ki kalite bu hıza ayak uydurmakta zorlanıyor. Ben günün büyük bir vaktini ekran karsısında geçiriyorum, ama mümkün olduğu her zaman da doğanın dinginliğine ve kendi zihnime geri dönmeye çalışıyorum. Fikirlerimi not ederim hep ama koşuşturmaktan maalesef onlara yeteri kadar vakit ayıramıyorum daha sonra.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Bu süreç metni bir kaç kez okumakla başlıyor. Bu esnada fikirler ve resimler oluşmaya baslar aklımda. Daha sonra küçük fikir eskizlerinden oluşan bir storyboard yaparım, hikâyedeki olanakları ve sorunları görmek için. Bu daha çok hikâyenin akısına dairdir. Daha sonra her sahnenin içeriğine yoğunlaşarak daha detaylı eskizlerle yeni bir storyboard yaparım. Bunu yayınevine gönderir ve gelen reaksiyonlara ve önerilere göre değişiklikler yaparım. Daha sonra bu eskizleri temel alarak her sahneyi geliştirerek, detaylandırarak çizerim. Bu süreçte bazı ilk fikirler feda edilir veya eskizlerde kapsamlı değişiklikler olabilir. Daha önce eskizlerde olmayan yeni fikirler, unsurlar veya yorumlar da eklenebilir hikâyeye. Hikâyenin özüne sadık kalarak onu zenginleştirmeyi isterim. Resimleri tasarlarken de metni okuyamayan çocukların bile sırf resimlere bakarak hikâyeyi anlayabilmelerine olanak sağlamak isterim. Sahnelerin bitmiş hallerini zaman zaman yayıneviyle paylaşır onlardan projenin gidişatına dair bir onay almak her iki taraf için de çok faydalı olur. Bu, güven vermek için çok gerekli. Böylece, güven artıkça ben de çalışma sürecimde daha serbest kalabilirim. Bu serbestlik benim için çok önemli. Editörün veya yazarın biraz fazla bir şekilde bu çizme, yaratma sürecini gözetlemesi veya kontrolü çok olumsuz bir şekilde etkileyebilir bu süreci. Ben yazar veya editörün hiç ilgilenmediği görsel niteliklere günlerce vakit harcar ve eğer sonunda beğenmezsem resme yeniden baslarım.
Bazen resimler planlandıkları gibi gelişmezler. Eskizde mümkün olan şeyler daha büyük ve detaylı bir çizimde ilk göründüğü gibi islemeyebilir. Yeni çareler bulmak gerekir. İllüstrasyonu sadece bir hikayeyi anlatmak için gerekli görsel bilgiyi veren bir araç gibi düşünmemek lazım, illüstrasyon aynı zamanda bağımsız bir sanat eseridir ve kendinde güçlü bir estetik niteliği, kaliteyi barındırmayı ister. Ben resimleri tasarlarken yayınevi bu konuda katkıda bulunsun bulunmasın metnin nerede ve nasıl olacağına da karar veririm. Ama bunu açıkça grafik tasarımcıya söylemem. Çizdiğim sayfaların bunu ifade edebileceğine güvenirim. Resimlerimi hem eski tarzda elde çizerek hem de dijital ortamda “elden geçirip” son halini vererek sonunda dijital olarak teslim ediyorum. Grafik tasarım sürecinde benim fikirlerime veya yardımıma gerek duyarlarsa katılır, kitabın baskıya gitmeden önceki son halini kontrol eder ve (görsel olan) her şeyin olması gerektiği gibi olduğuna dair onayımı veririm. Bundan sonrası ise sevinçle karışık bir heyecanla kitabın baskıdan gelişini beklemek.
edebiyathaber.net (30 Ekim 2021)