Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Okul hayatı boyunca her zaman defterlerimde çizime yer vardı. İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü mezunuyum. Aldığım eğitimin temellerinde de çizmek var. Profesyonel hayatta ürün tasarımına yönelik eskizler yaparken bile kenarda köşede daha farklı konularda üzerinde düşündüğüm çizimler birikiyordu. Üniversite yıllarından itibaren bir eskiz defteri çantamın ayrılmaz parçası oldu.
2010-11 yılları illüstrasyona yönelik daha fazla çizmeye başladığım zamanlar diyebilirim. Günlük hayattan, ruh hallerinden yola çıkarak mesela bir duyguyu nasıl ifade edebileceğimi düşünerek insanlar çizmeye başladım. Bu çizimler bana terapi gibi geldi, çizmekten daha çok düşünmeye odaklıydı. Markerlarla başladığım bu serüvene suluboyayla devam ettim. Yine bu dönemde başlayarak zaman zaman online dünyanın farklı yerlerinden çizerlerin verdiği kurslarına katıldım, başka çizerlerle tanıştım, hatta zaman zaman gezilerimde bazı çizerlerle tanıştım.
Yine bu senelerde yaptığım çizimleri çok seven arkadaşlarım bir çocuk giyim markası oluşturma fikriyle geldiler. Seçtiğimiz illüstrasyonların hikâyelerini de yazdım. Yazar ve çizer olma maceram da bu şekilde başladı.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Önce metin gelir ve okuduğum andan itibaren kitap kafamda şekillenmeye başlar. Sayfaların teker teker üzerinden geçip minik eskizler çıkarırım ve kitabın geneli ile ilgili bir plan kafamda oluşur. Kitapta belirli bir mekân varsa mümkünse gidip görmek isterim, bu zorsa mutlaka referans fotoğraflar isterim bu arada kendim de araştırırım. Bir karakter ön plandaysa önce onu çalışmaya başlarım. Ancak her kitabın öyle ayrı dinamikleri var ki genelleme yapmak aslında çok zor. Örneğin yazdığım ve çizdiğim ilk kitabım Hayal Bulutu Nimbus’ta önce çizim vardı. Kitabın 5-6 sayfasını çizmiştim. Hikâyeyi çizimler üzerinden yazdım ve sonrasında hikâyeyi destekleyen çizimler ekledim.
Kitabı dijital veya geleneksel yöntemlerle resimlemek de hazırlanma sürecinin farklı ilerlemesine neden oluyor. Dijital çizerken nerede çalıştığım da çeşitleniyor, zaman zaman farklı mekanlarda çalışabiliyorum. Ama mesela şu anda elimdeki proje analog ve kolaj tekniği ile çalıştığım bir kitap ve bu durumda masamdan fazla uzaklaşamıyorum.
Son senelerde çalışırken kitap dinlemeyi rutinim haline getirdim ve bir kitap sever olarak sesli kitap kütüphanelerinin gelişmesi beni çok sevindirdi.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Çoğu projede sadece editörle iletişimde oluyoruz, ilk resimlediğim kitapların Andersen ve Grimm masalları olduğunu düşününce şimdiye kadar resimlediğim kitapların bazılarında yazarla hiç tanışmadığımı söyleyebilirim. 🙂 Ama yayınevine beni yazarın önerdiği hatta sadece yazarla iletişimde olduğum projeler de oldu.
Genel olarak süreçte editörle projeye başlamadan detayları konuşuruz. Yazarın notları varsa onları iletirler, teknik detayları (kitap boyutu, kaç adet hangi özellikte çizim gerekiyor vs.) ve kitabın hitap ettiği yaş grubunu öğrenirim.
Süreç boyunca iletişim içinde olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle daha önce çalışmadığım bir yazar ya da editör ise birbirimizi daha iyi anlayabilmemiz açısından da gerekli bence. Eğer ki daha önce beraber çalıştığımız bir editör/yazar ise işler çok daha rahat ilerler.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Seyahatlere çıkıyorum. Farklı kültürleri keşfetmek her zaman benim için ilham kaynağı olmuştur. Bu seyahatler boyunca gözlemler yapıp bol bol çiziyorum. En son Kuzey Makedonya’da bir program dahilinde misafir sanatçı olarak bulundum. Çocuklar ve gençlerle atölye çalışmaları yaptım. Kaldığım süre boyunca yaptığım çizimlerle bir sergi açtım.
İstanbul’da düzenli olarak buluşup çizim yaptığımız bir urbansketcher grubumuz var. Her defasında farklı bir semtte buluşup o bulunduğumuz mekânda gördüklerimizi çiziyoruz.
Zaman zaman kendime belirli bir süre boyunca devam edeceğim hedefler koyuyorum. Bu süreçler kendime meydan okumalar olarak da adlandırılabilir. Örneğin 30 gün boyunca bir kızın başından geçen maceraları çizmiştim. Başka bir sefer 30 gün boyunca kendimi mini bir hikâye yazıp resimlemeye zorladım. Bu süreç sonunda ortaya çıkan hikayelerden bazıları 2020 yılında çıkan yazıp resimlediğim Tavuk, Çiftçi ve Dağ mini hikayeler serisinin temellerini oluşturdu. Başka bir sefer 100 gün boyunca ünlü ressamların çizdiği portreleri kendi tarzımda suluboya ile yorumladım. Sonunda bu çizimlerden posterler hazırladım.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Genelde yayınevinden metnin gelmesi ile çalışma süreci başlar. Metni okuyup gerekli sayfalar için minik eskizler çizerim. Bu eskizler sürece dair bir plan yapmamda yardımcı olur. Bazen bu eskizleri biraz daha detaylandırıp editörle paylaşırım bazı durumlarda ise birkaç sayfayı çok daha detaylı çizip kitabın genelinin nasıl bir konsepti nasıl bir tarzı olacağını göstermek için paylaşırım.
Belirgin bir karakterin olduğu bir projede işin en önemli kısmı karakteri yaratmak oluyor. Bu karakter üzerine çokça düşünüp eskizler yaparım. Bu noktada karakterle ilgili karar vermek için yazar ve editörün fikrini alıp revizyonlar yapıp tekrar gönderirim ve bu süreç karakter içimize sinene kadar birkaç tur devam edebilir. Karakter ortaya çıktıktan sonra süreç daha hızlı ilerler. Genelde sayfaların bir kısmını tamamlayınca paylaşırım. Gelen yorumlar üzerine revizyon gerekiyorsa onları yapıp ilerlerim. Sayfaları teslim ettikten sonra yayınevi kitabı basıma hazırlar. Bu süreçte bazen grafikerlerden gelen talepler olabiliyor. Sonunda basım öncesi yazar ve çizerle son bir defa kitap paylaşılır ve baskıya gider.
edebiyathaber.net (7 Ocak 2023)