Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Çizimle olan ilişkimin belli bir miladı yok aslında, çoğu çizer gibi ben de çok küçük yaşlardan beri çiziyorum. Kağıt üzerindeki iki rengin, önceden tahmin edilemeyecek bir üçüncüyü doğuruşunu görmenin heyecanını hissettiğimden beri çizimle aramda sıkı bir ilişki var diyebilirim. Okul döneminde derslerden daha çok çizimle ilgilenirdim. Günlük hayatta gördüğüm kişileri, öğretmenlerimi komik bir şekilde resmederdim.
Ne şanslıyım ki o dönemlerde beni ilgisi ve sıcaklığıyla çizmeye motive eden bir resim öğretmenim oldu. O zamanlar küçük bir atölyesi vardı, okul dışındaki zamanlarda birlikte resim çizerdik. Beni farklı boya türleriyle, farklı tekniklerle küçük yaşlarda tanıştırdı. Resim yarışmalarına birlikte heyecanla hazırlandığımızı hatırlıyorum. Bu tatlı uğraş zamanla yerini tutkuya bıraktı ve kendimi sürekli bir şeyler çizerken buldum. Resim üzerine akademik bir geçmişim olmadı ancak kendimi bu alanda geliştirebilmek adına çocukluğumdan bu yana bol bol çizdim. Yarışmalara, birçok atölye ve kursa katıldım. 2017 yılında İnönü Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Üniversitede aldığım Çocuk Edebiyatı dersinde nitelikli çocuk kitaplarıyla tanıştım ve illüstrasyona ilgi duymaya başladım. Bu ders, çizerliğime yön verdiğim, çalışmak istediğim alanı ve sınırlarını belirlediğim bir dönüm noktası oldu benim için. Son yıllarda öğretmen kimliğimi ve çizerliğimi aynı potada eriterek güzel işler üretme peşindeyim.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Projeye başlamadan önce hikâye metnini okuyorum. Genellikle ilk okumamda zihnimde imgeler kendiliğinden canlanıyor ve onları hızlıca çizerek not alıyorum. Başlangıçta metinle bir süre yalnız kalıp kendi iç dünyama çekilmeyi ve hikâyeyi kafamda evirip çevirmeyi tercih ediyorum. Hikâyenin ruhunu anlamaya çalışıyorum çünkü hikayeyle aramda bir bağın oluşması benim için önem taşıyor. Bu süreçte karakter tasarımı, kullanacağım renk paleti ve tekniğe de karar vermiş oluyorum. Bazen proje içeriği hakkında araştırma yapmam gerekebiliyor, böyle zamanlarda çeşitli kaynaklardan bilgi taraması yaparak kendimi projeye hazırlıyorum. Storyboard böylece tamamlanmış oluyor. Çizmek durağanlık gerektirdiğinden çalıştığım ortamı arada sırada değiştirmek yaratıcı sürecimi olumlu etkileyen şeylerden biri. Tabletimi yanıma alıp bir parkta, doğada ya da kafede çizmek bana iyi geliyor. Çalışırken müzik, podcast ve kahve en iyi eşlikçilerim oluyor.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Bu, editöre ve yayınevine göre farklılık gösteren bir durum. Bazen projenin başından sonuna kadar editörle sürekli iletişimde kalıyorum, bazense yazar ve editörle bir toplantı yapıp gerekli briefleri aldıktan sonra hayal dünyamla baş başa kalıp projeyi tamamlıyorum.
Genellikle olan şey, benim de en sağlıklı bulduğum, projeye başlarken yazar-çizer-editör karşılıklı olarak tüm beklentilerin, içeriğin, fikirlerin konuşulduğu bir toplantı sonrasında çizere özgürce çalışabileceği bir zaman dilimi yaratılması. Storyboard tamamlandıktan sonra ve renklendirme öncesinde gerekli görülen revizeler için yine mini toplantılar ya da yazışmalar üzerinden fikir alışverişi yapmak da projenin en iyi haline yaklaşması için önemli. Yazar ile genellikle editör aracılığıyla iletişim kuruyorum.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Çocuklarla bolca vakit geçiriyorum. Onların fikirlerini dinlemek ve henüz yontulmamış olan hayal dünyalarına ortak olmak benim de ufkumu açıyor çoğu zaman. Buna ek olarak edebiyat, felsefe, sinema, fotoğrafçılık ve müzik gibi farklı alanlardan beslenmeye çalışıyorum.
Bazen güzel bir şiir dizesini, etkileyici bir kitaptan alıntılanan bir cümleyi, bir şarkıyı ya da günlük hayattan küçük bir an’ı resimlemek en sevdiğim pratik yapma tarzı oluyor. Bir başka önemli besin kaynağım ise gözlem yapmak. Yolculuktayken, yürürken, kalabalık bir ortamdayken, güneş batarken ve daha birçok şey olup biterken kimsenin umurunda olmayan detayları ve dokuları bir çocuk merakıyla incelemek. Çünkü bu gözlemler daha sonra çizimlerimin herhangi bir bölümünde kullanacağım detaylara dönüşüyor. İlgilendiğim ve işlerini sevdiğim tasarımcıları takip etmek de beni besliyor.
Proje tesliminden sonra bir süre hiçbir şey çizmeden/yapmadan zihnimi dinlendirdiğim zamanların sanatıma olan katkısını da azımsayamam. İyi fikirler kendimi gevşettiğim zamanlarda, hiçbir şey yapmamayı çalışmaya yeğlediğim zamanlarda ortaya çıkıyor. Çünkü biçimlendirme, kurma, yapma süreçleri o anda biz bilincinde olmasak da içimizde sürüp gidiyor.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Heyecanlı ve bolca emek içeren bir süreç bu. Biraz da uzun. Proje yayınevi tarafından bana geldiğinde yazar ve editörle proje içeriği, sayfa sayısı, hangi yaş grubuna/kitleye hitap edeceği ve beklentiler üzerine konuşuyoruz. Bir sözleşme hazırlayıp imzalıyoruz. Daha sonra karakter tasarımı ve eskiz çalışmalarına başlıyorum. Bu kısım benim en çok zamanımı alan ve zihnimi çalıştıran kısım oluyor.
İlk eskizler tamamlandıktan sonra editörle paylaşıyorum ve tekrar storyboard üzerinde çalışıyoruz. Projenin iskeleti oluştuktan sonra ise renklendirme kısmına geçiyorum. En çok keyif aldığım aşama bu oluyor. Renklendirme bittikten sonra basıma uygun formatta hazırladığım çizimleri yayıneviyle paylaşıyorum ve artık mizanpaja başlıyoruz. Çizer olarak kitabın raflardaki yerini almadan önceki son halini görüp onaylıyorum ve sonrası kitabın basıma doğru yola çıkması ve benim kavuşmayı heyecanla bekleyişimi içeriyor.
edebiyathaber.net (15 Nisan 2022)