Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Resim yapmayı, bir şeyler karalamayı her zaman çok sevdim. Sanırım insanın becerileri, hayattaki yolu çocukluk yıllarında şekilleniyor. İzmir’e bağlı bir ada olan Uzunada’da geçti çocukluğum. Doğanın zenginliği, çiçeklerin olağanüstü güzellikteki renkleri, çeşitleri bugün hala hafızamdadır. Yaptığım çalışmalarda da izleri görülüyor sanıyorum. Çocukluğumda evimizin balkonunda yaz tatillerinde akşam yemeğini beklerken ablalarımla resim yapardık. Bir akrabamız kâğıt ve kalem hediye getirmişti bir ziyaretinde. Yaz boyunca o kalemlerle resimler, portreler yaptığımızı hatırlıyorum. Mehmet amcanın hediye ettiği kalem ve kağıtların değeri o kadar anlamlı ki…
İzmir’den İstanbul’a taşındık sonra. Çevre, insanlar değişti ama deniz hep oradaydı. Beylerbeyi’nde onunla ve eski İstanbul’dan kalan güzel insanlarla arkadaşlığımız devam etti. Büyüdük. Resim tutkusu da benimle birlikte büyüdü. Maçka Endüstri Meslek Lisesi sınavlarına girdim. Endüstriyel Boya ve Dekorasyon bölümünde renkleri tanıma fırsatım oldu. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesinde resim eğitimi aldıktan sonra İTÜ’de Görsel ve Çevresel Sanatlar’da master programına devam ettim.
Hâlihazırda resmin, sanatın engin dünyasında öğrenme süreci devam ediyor. Yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli workshoplara katılıyorum, çocuklar için kitaplar resimliyorum.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Heyecanlı bir süreç diyebilirim. Öncelikle metni okuduktan sonra hayalimde sahneler canlanmaya başlıyor. Kafamda çizmeye başlıyorum ama sağlıklı bir iş üretmek açısından yazarla ve editörle birlikte ilerlemeyi tercih ettiğimi belirtmeliyim. Birebir yazarın hayal ettiklerini resmetmek mümkün değil elbette ama duygunun, sözün içerdiği anlamın resme yansıtılması, bu noktada editörün de dâhil olduğu bir mutabakat önemli.
Bazen çizgiler hemen belirmeyebiliyor tabi. Ön çalışma yapmak gerekiyor. Örneğin; Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan değerli yazar Ümit Kaftancıoğlu’nun çocuklar / gençler için yazdığı bir Köroğlu destan uyarlaması olan Kan Kardeşim Dorutay’da böyle yaptım. Hikâyenin geçtiği dönemin giysilerini, tarihine uygun sahneleri araştırdım, inceledim; ondan sonra çizmeye başladım.
Karakter oluşturmak önemli. Çeşitli eskizler karaladıktan sonra karakter seçimiyle başlıyoruz çalışmaya. Editörün önerilerinin yanı sıra kendi hayalimde canlandırdığım sahnelerle ilerleyebiliyoruz. Eklemeler çıkarmalar olabiliyor. Demlenme süreci ve baskıdan çıkmasını beklemek işin en heyecanlı kısmı.
Nerde çalıştığıma gelince…
Konsantre olabilmek için çalışma masamda müziksiz, sessiz bir ortamda çalışırım. İlgili kaynakları okurum, filmler izlerim, mümkünse.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Yukarıda biraz bahsettim aslında. Her birimiz en iyisinin olmasını istiyoruz elbette. Karşılıklı iş birliği içinde ilerlemek en doğrusu. İşin bu kısmında çalışacağım sahneler kafamda geziniyor, çiziyorum. Paylaştıktan sonra eskizler üzerinde tekrar çalışmak söz konusu olabiliyor tabi ki bu da işimizin bir parçası.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
İnsan yaşamı bir bütün, yıllar önce resim bölümünde okumaya karar verdiğimde çok değer verdiğim bir ressamın sözleri hep kulağımdadır. “Resim sanatı, sanatın her alanını kapsar” demişti. Belki de tüm sanat dalları için geçerlidir bu yaklaşım, bilemiyorum. İzlediğim filmlerdeki sahnelerden etkilenip resmini yaptığım çok olmuştur; filmdeki bir söz sizi bambaşka yerlere götürebiliyor. Şiir, edebiyat, heykel, son yıllarda çok gelişen seramik, tasarım ve en önemlisi yaşama sanatı. Yaşamı sanata çevirme becerisi; hepsi birbirini besleyen unsurlar sanıyorum. İyi işler üretmeyi önemsiyorum ama önceliğim iyi bir insan olmak.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
İkinci soruda kısaca değinmiştim ama çok heyecanlı bir süreç olduğunu tekrar belirtmeliyim. Öncelikle araştırma yapıp sonra çalışmaya başlıyorum, devamında editör ve yazarla birlikte ilerliyorum. İç çizimlerle kapak resmi arasındaki uyum, kapağın yayınevinin genel çizgisiyle buluşturulması gibi ayrıntılar var tabi. Bu bir süreç. Emek yoğun bir süreç. Sonuçta çocukların, gençlerin zihinlerinde güzel bir kare bırakabiliyorsam ne mutlu bana.
Bu güzel söyleşi için de ayrıca çok teşekkür ederim.
edebiyathaber.net (24 Nisan 2021)