Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı
Aslında hepimizin çizimle olan ilişkisi küçük yaşlarda başlıyor. Önemli olan nasıl devam ettiğimiz sanırım. Gariptir ki ben çok uzun yıllar seyirci kaldım çizime. Çizim yapmaya pek cesaret edemezdim.
İlkokuldaki resim öğretmenim sanata çok değer verirdi. Okulda kullanılmayan, eski, virane bir kulübeyi resim atölyesine çevirmişti. Derslerden sonra hep atölyeye kalırdım ama bir şeyler çizmezdim. Çizenleri, öğretmenimi ve yaptığı güzel heykelleri hayranlıkla izlerdim. Yani çoğunlukla gözlem yapıp izliyordum. Seyirciydim işte. Üniversite yıllarına kadar azalan seyirci sürecim sürdü gitti. Ama çizim, her zaman beni kendine çağırmaya devam etti…
Daha sonra bir cesaret, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünü tercih ettim. Böylelikle seyirci eyleminden çizim yapma eylemine geçmiş oldum. Artık seyirci değil çizer olabilirdim.
Üniversitedeyken de kendimce başarı olarak gördüğüm birtakım olaylardan sonra anladım ki gerçekten yapmak istediğimiz her şeyi yapabiliriz. Yani her şey olabiliriz. Önemli olan olduğun yeri ve olmak istediğin yeri bilmek dedim kendime ve daha da cesaretlendim.
Yıllardır içimde kalan, korktuğum şeyi gerçekleştirmenin vakti gelmiş geçiyordu bile. Patlama yaşadım adeta. 😊 Yaptığım bütün projeler, illüstrasyon ve çocuk kitaplarıyla ilgiliydi. Çizdim. Çizdikçe kendimi tanıdım, kendimi tanıdıkça tamamladım. Kendimi her tamamladığımda eksik bir parça buldum. Çizmek, artık benim için sonsuz bir öğrenme döngüsü, heyecan oldu. Çizdikçe çizdim ve işte buradayım!
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
İlk olarak kitaba ısınma sürecim oluyor. Defalarca okuyup hikâyenin içine girmeye çalışıyorum. Beni motive edecek, çizimleri, onun üstünden götürebileceğim detay ya da detaylar arıyorum. Zehra Hanım’ın Müzesi kitabında kuşları ele almam gibi mesela. Kuşlar hem hikâyenin içinde geçen figürlerdi hem de hikâyenin arka plandaki mesajına uygundu. Kendi yazdığım atlas serisinde ise her kitapta dolaşan küçük, pembe; kelebeğe ve denizanasına benzeyen bir canlı var. Bu detayı, öncelikle, okulda yaptığım ilk kitap projeme ithafen, ayrıca zamansız bir canlının orada olma fikri hoşuma gittiği için kullandım. Bu gibi detaylar yakalayıp, kullanıp çizimin hikâyesini oluşturuyorum. Aslında çizim de bir nevi yazmak gibi. Çünkü ben, sayfada anlatılandan daha fazlasını çizmeye çalışıyorum. Gizli kalmış mesajı ve detayları öne çıkarmak daha çok hoşuma gidiyor.
Elimdeki kitabı her okuduğumda yeni şeyler canlanıyor ve neler çizebilirim, nasıl renkler kullanabilirim beliriyor kafamda. Sonra yakaladığım detayları araştırmaya koyuluyorum. Sanatçılar benzer kitaplarda nasıl şeyler yapmış; nasıl renkler kullanmış bakıyorum. O kadar çok örnek ve çeşit var ki o çeşitliliğin içinde kendi uyumumu yakalamaya çalışıyorum. Kendimden, yaşantımdan neler katabilirim onları düşünüyorum.
Çalışma sürecim evde, konfor alanımda geçiyor. Sessizlik içinde kendi dünyama çekilip çalışmayı seviyorum. O sessizliğin içinde kendi dünyam baya renkli ve eğlenceli. Kafamı karıştıracak şeylerden uzak, sadece kendi içime dönmek bana çoğu şeyin cevabını veriyor zaten.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Çizimlere başlamadan önce özellikle beklenen ve istenilen bir şey var mı soruyorum. Yazarın ve editörün kafasında belli şeyler olabiliyor. Eğer özellikle istenilen şeyler varsa olur ya da olmaz bunların üstünde tartışıyoruz. İstenilen şeyleri tarzıma uygun şekilde uyarlamaya çalışıyorum. Eskizler bittikten sonra ise herhangi bir revize varsa bunları konuşuyoruz.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Çoğunlukla bol bol düşünüp hayal kuruyorum. Yaşadığım olayları düşünüp hepsinden anlam çıkarmaya çalışıyorum. Çünkü inanıyorum ki karşımıza çıkan şeylerin, tesadüfle pek bir ilgisi yok. Eğer bakmayı bilirsek yaşamımızdan binlerce şey çıkarabiliriz diye düşünüyorum. O yüzden küçüklüğümden beri iyi yaptığım seyircilik kısmını seviyorum. Bol bol gözlem yaparak görmediğim şeyleri görmeye çalışıyorum.
Ülkemizdeki ve dünyadaki çocuk kitaplarını inceliyorum ve yayınevlerini takip ederek yeni kitaplardan haberdar olmaya çalışıyorum. Ve tabii ki meslektaşlarımı yakından takip ediyorum. Global platformlarda da çok fazla gözlem yapıyorum. Behance, Pinterest, Mellow art, DailyArt, Arts & Culture… gibi uygulamalarda vakit geçirmeye çalışıyorum.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Her şey başta konuşulup kitap üzerinde yazarla/editörle anlaşıldıktan sonra bol bol kitabı okuma, anlama ve hikâyenin içine girip detayları kurcalama kısmına geçiyorum. Sonrasında defterde sayfalar için karalamalar yapıyorum ve kafamda taslak oluştuktan sonra dijital ortamda eskizleri çizmeye başlıyorum. Eskiz kısmında yazıların geleceği yerleri ve sayfa düzenini belirliyorum. Bazı durumlarda kitaba ve hikâyeye uygun tipografiyi de seçiyorum. Eskiz kısmını boyama kitabına benzetiyorum ben. Her şey tamamlanıyor, geriye sadece renklendirmek kalıyor çünkü.
Eskizler tamamlandıktan sonra yazarla/editörle üzerinde konuşuyoruz. Eskizler üzerinde anlaştıktan sonra benim için en eğlenceli kısım olan boyama kısmına geçiyorum. Bazen bu kısım bayağı sancılı olabiliyor. Uygun renkleri kullanmak, renk bütünlüğünü yakalamak oldukça zor ve önemli bir kısım.
Boyama kısmı da bittikten sonra tekrar yazarla/editörle üstünde konuşuyoruz. Her şey tamamlandıktan sonra baskı için hazırlama kısmına geçiyorum. Baskıya girmeden önce son halini görüyorum ve kitap artık baskıya hazır hale gelmiş oluyor. Baskıdan sonra da raflarda yerini alıyor.
Her kitabım, benim için bir çiçek tohumu gibi. Her kitap bittiğinde bu tohumları gezegene ekmiş oluyorum ve yeşerip çiçek açmalarını bekliyorum.
edebiyathaber.net (28 Şubat 2023)