Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Herkes gibi ben de küçükken kendi halimde çiziyordum. İlkokuldayken güzel yazı dersleri oluyordu. El yazısıyla, güzel yazı defterindeki (deftere öyle deniyordu) sayfaların ortasına atasözleri yazıyorduk. “Acele işe şeytan karışır.” yazmıştık. Sayfanın ortasındaki kendi başına duran atasözü, biraz gözüme eksik görünmüş olacak ki, küçük, iki kare bir karikatür eklemiştim. İşte, koşan bir adamın karşısına şeytan çıkıyor, adam da şok oluyordu.
Elimde pek bir materyal olmadığı için böyle yüzeyde ne varsa onlarla ilgili espri çizmeye koşturuyormuşum. Görücüye çıkmış ilk karikatürüm de bu herhalde. Daha çok karikatür ağırlıklı, komik şeyler çıkıyordu ortaya. Ortaokuldaki resim öğretmenimin çizdiklerimi komik bulduğunu “karikatür gibi olmuş” dediğini hatırlıyorum. Önce ne yaptığınızı bilmeden sadece keyif almak için çiziyorsunuz, sonra karikatür diye bir tanım duyuyorsunuz, böylece kavramlarla, tanımlarla da ilgili keşifler başlıyor. Sonrasında nelere bakmanız gerektiğini öğreniyorsunuz. Ben de o zamanlar, adında “karikatür, mizah, gülmek, komik” geçen ne varsa hemen alıyordum. Karşıma çıkan en önemli öğreticilerden biri de bu sayede mizah dergileri oldu. Ben de çizimli bir espri defteri tutmaya başladım. Hem karikatür çiziyor hem içerik not alıyordum. Pek bir yaşanmışlık olmadığı için sınırlı bir hayat deneyimiyle önüme ne çıkarsa işte; günlük konuşmalar, atasözleri, deyimler, kelime esprileri… Böyle yüzeyde gezinerek her şeyden bir şaka ve karikatür çıkarmak için karşıma çıkan hiçbir fırsatı kaçırmıyordum.
Çizgi film Animasyon bölümü mezunuyum. Bölüme girmeden önce lisede fen matematik seçmiş ve mühendis olacağım gibi ilerliyordum. Ama bir yandan da kendi kendime animasyon, video-edit yapmayı öğrenmiş, seslendirmesi, çizimi, animasyonu derken minik animasyon skeçler üretiyordum. Okullara bakarken Maltepe Üniversitesi’nde Çizgi film Animasyon bölümü olduğu gördüm. Yani son dakikada rotayı mühendislik bölümünden çizgi filme kırmış oldum. Hatta mühendislik bölümü ile ilgili bilgi veren kişi “Sonuçta animasyon da bilgisayarla yapılıyor, bilgisayar mühendisi ol, hem mühendislik hem animasyon yaparsın.” demişti. Tabii öyle bir şey yok. 🙂 Güzel sanatlar lisesi çıkışlı olmadığım için bildiğimi sandığım şeyleri, baştan ve doğru olarak yeniden öğrenmek aldığım animasyon eğitimi ile mümkün oldu diyebilirim.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Ben kitap resimlemeye başlamadan önce metni okurum, hatta o kadar detaylı okurum ki neredeyse bir editör gibi incelerim. Karakterleri ve ilişkilerini anlamaya çalışırım. Bu donelerle birlikte tasarımlarına yansıtacağım zıtlık ya da benzerlikleri çizerek not alırım. Metni okuma sırasında, kim, nerede, kaçıncı katta oturuyor gibi belki resimlemenin sonunda hiç görülmeyecek küçük detayları not ederim. Tüm bunları da çok küçük thumbnail eskizlerle görsel olarak da not edebileceklerimi ederim.
Genelde odama kapanıp sessizlikte çalışmayı seviyorum, öyle kafelerde gürültü içinde sadece kişisel projelerimi çalışabiliyorum. Yani sipariş işi yapıyorsam kapanıp, telefona bile kim aramış etmiş bakmadan uzun uzun saatler işimi hiç bölmeden çalışmam gerekiyor.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Aslında direkt yazarlarla diyalog nadirdir. Çizer ile yazar arasında editör, aslında en büyük denge kurucu oluyor. Hem yazarın isteklerini doğru aksettiren hem çizerin katabileceği dünyadan bir şey eksiltmeden hem de nitelikli iş çıkması için en önemli rol editörün bence.
Kendi açımdan yazar ya da editör tarafından resimleyeceğim eser için başlangıçta serbest bırakıldığında tam potansiyelimin çıkabileceğini hissediyorum. Sonrasında ise çalıştığınız uzun süre esere çok yakından bakmaktan ötürü göremediğiniz ya da anlaşılamayacağını öngöremediğiniz detaylar için beraber çalıştığınız kişiler devreye girdiğinde okur lehine doğru yönde kitabı düzenliyorsunuz. Tabi öncesinde şu kadar adet, tam sayfa, yarım sayfa resim ve şu sahneler diye sipariş usulü de çalışılabiliyor. Editöryal çalışması önceden yapıldığı için çizer olarak sadece resimlere odaklanabiliyorsunuz, bu yöntemin de rahat rahat sadece resmi düşünmek gibi avantajları var.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Ben aslında başta da söylediğim gibi hep mizah dergilerinden beslenmişimdir. O ruhla yapılan işleri çok sıkı takip ediyorum. Komik çizimlerin hepsine bakıyorum. Sosyal medyadan ve portfolyo sitelerinden illüstrasyon dünyasında neler oluyor, onları da mümkün olduğunca, yeni çıkan kitapları da takip ediyorum.
Gerçekten çok şaşırtıcı, yenilikçi işler görebiliyorsunuz. Bunlar da insanı aynı şeyler oluyormuş döngüsünden çıkarıp, yeni şeyler yapmaya cesaretlendiriyor. Aslında her birimizin yaptığı bir diğerimiz için ilham olabiliyor. Bir de dönem dönem özellikle resimleme yapacağım zaman animasyon filmler izlerim. Animasyon filmler izlemek birçok ilgi alanım olduğu ve o alanlarda çalışmalar yaptığım için kısa sürede odağımı resimlemeye çekiyor. Renk, hareket ve resim konularından hızlandırılmış bir ders gibi düşünebiliriz. Gerçi animasyon aslında daha çok hareket ile ilgili bir alan. Resimden ziyade hareketi anlamaya çalıştığınız, hiç fark edilmeyecek minik detayları yıllarca incelediğiniz ve canlandırmaya uğraştığınız bir sanat. Hatta animasyon sanatında, resmi çizmeyi sonraya bırakıp önce hareketi çözmeye ve çizmeye çalışırsınız. Bu yönüyle kitaplara bakıldığında, hareket açısından eksik olan ama resimleri, bilgiye kurala takılmadan çocuk gibi keyif alarak üretilmiş ve yine de teknik eksiklikleri hissedilmeyen çok güzel olan kitaplar da vardır. Bu da çizgiyle alakalı diğer alanların aksine resimli kitaplar yapmanın avantajı olabilecek tarafı.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Genelde şöyle bir yanılgı oluyor. Bir kişi bir kitap metni hazırladığında öncelikle çizer bulması gerektiği düşünüyor. Belki metni çizdirirsem yayınevleri daha hızlı ilgilenir ve hemen baskıya gireriz diye düşünülüyor olabilir. Fakat çizer için bir bütçe hazırlanmamışsa önce bir yayınevi bulunmalı ve yayın planına alınmalı ve ardından resmi olarak çizere teklif gelmeli. Tabii önceden bir çizerle de çalışılabilir ama o zaman da bir takım gibi çalışılması gerekecektir.
O zaman kitap projesini var eden iki kişi olarak beraber yayınevine sunabilirsiniz. Genel süreç de şöyle işliyor. Aslında konuştuğunuz bir sürü dosya olur, metinler gelip gider ve size gelene kadar aslında tarzınıza yakın olduğu düşünüldüğü için o dosya size gelmiştir. Fakat burada da bazen sınırlı bir alana kısıtlanma gibi bir problem yaşanabilir. Adınız “İyi karınca çizen” ya da “İyi orman çizen”e çıkabilir 🙂 Böyle olunca da karınca ya da orman yoksa ilk seçenek olarak akıllara gelmeyebilirsiniz. Ya da tercih önceliğiniz evvelden iyi yapmış olduğunuz işler ekseninde olur diyeyim. Bu kısıtlanmış alandan çıkmak da yine çizerin görevi tabii. Farklı stillerinizi göstermek size kalıyor. Mesela ben bir ara ortaokullar için bilim konuları, fen matematik konularını çiziyordum. Sonraları farklı yaş grupları için farklı konular da denediğimizde çok güzel kitaplar çıktı ortaya. Bu maceralara atılmak da önemli.
Çalışmaya karar verdiğimiz metni çok detaylı not alarak okuyorum. Böylece kurguya tam bir hakimiyetle, işin ortasında ek bir sahne bile çizilecek olsa, kim o anda neredeydi, bir karakter diğerine sesleniyorsa aşağı mı yukarı mı bakıyordu, hava durumu nasıldı ya da yavaş yavaş akşam mı oluyordu gibi minik detaylar kaçmamış oluyor. Bunlar öyle detaylar ki gözden kaçması çok muhtemel belki kimsenin de fark etmeyebileceği detaylar. Böyle olunca çalışmanın başında çok yavaş ilerliyorum ama sonradan hem revizyonlarda problem çözmede hem işi tamamlamada hızlı sonuçlar getiriyor. Avantajı da var dezavantajı da ama benim için işe yarayan sistem bu. Detaylı notlar sayesinde resimlerdeki nesnel hataları da yapmamış ya da minimuma indirmiş olduğumdan, keyfi revizyonların da böylelikle önüne geçiyorum. Resimleri tamamladığımızda editörümüz grafik bölümüyle birlikte mizanpaj hazırlıyor ve yazarla çizere son onay için gönderiyor. Onayların ardından da kitap baskıya gidiyor ve o noktadan sonra artık ben de okurlarla aynı heyecanla, matbaadan kitabın gelmesini bekliyorum.
edebiyathaber.net (24 Haziran 2023)