Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Küçük yaşlardan beri çiziyorum. Kalem ve kağıt sonsuz yaratma gücü nedeniyle en sevdiğim oyuncaklarımdı. Lise döneminde test çözmek, sınavlara hazırlanmak yerine portfolyomu oluşturmaya odaklandım. Hazırladığım portfolyomun desteğiyle İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümüne tam burslu olarak kabul edildim.
Ardından 2016 yılında Özyeğin Üniversitesi Tasarım, Teknoloji ve Toplum programına başladım. Resimli çocuk kitaplarında engellilik temsillerini incelediğim tez çalışmasıyla yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Ek olarak, uluslararası katıldığım sergiler, atölyeler ve bienallerde tanıştığım meslektaşlarımdan -eğitim hayatımda öğrenemediğim- pek çok şey öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Çizime hazırlık sürecinde kendimi her kitap için ayrı rollere bürünen bir oyuncuya benzetiyorum. Karakterin, zamanın, mekanın gerektirdiği ipuçlarını toplamakla işe başlıyorum. Örneğin; Güney Kore’de DooDoo Story tarafından basılan “The Shoemaker and the Elves” kitabı için kunduracının çalışma ortamını, kullandığı araç gereçleri, çalışırken neler giydiğini araştırdım. “Bir kunduracı olsaydım nasıl gülerdim? Beklenmedik bir anda elflerle karşılaşsaydım nasıl tepki verirdim? Araç-gereçleri kullanırken çalışma ortamım dağınık mı görünürdü?” gibi soruları kendime yönelttim.
“Dilimde ve Cebimde Bilmeceler” çocuk kitabı serisinde nesnelere odaklanılan çizimler yapmam gerekiyordu. Bilmecelerin cevaplarını illüstrasyonlarda doğrudan vermemek amacıyla editörlerden neler çizeceğim konusunda destek aldım. Bu nesnelerin çocukluğumdan hatırladığım hallerini aklımdan çizmeye çalışarak, görsel araştırma sürecime başladım. Karar verdiğim illüstrasyon stilimde tüm vinyetleri nasıl çizeceğimi, hangi renklerle paletimi sınırlandıracağımı planladım.
Kendi yazıp resimlediğim Hippo Kitap tarafından basılan kitabımda, hikayeyi yazmadan önce ilham aldığım çocukluk anılarımı toparlamakla hazırlığa başladım. Babaannemle birlikte yaptığımız çizimlerden sakladığım örnekleri inceledim. Bugün hala kuşlar, çiçekler gibi benzer şeyler çizdiğimizi fark ettim.
Düşünme ve eskiz yapma sürecinde nerede olduğum pek önemli olmuyor. Sahnede olmamı gerektiren esas kısımlara geçtiğimde evimdeki atölyemde olmayı ve sessiz bir ortamda çalışmayı tercih ediyorum. Bazen podcast veya Japon ambient müzikleri (kankyō ongaku) dinliyorum.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Mümkün olduğunca net, kısa ve birbirimizi doğru anladığımızdan emin olmayı hedeflediğim diyaloglar gelişiyor. Çok uzun süren toplantıları, kişisel alan ihlallerine varan iletişim şekillerini tercih etmiyorum. Hayır diyebilme hakkımı kullanabileceğim, illüstratörün kendi dünyasını yaratmasına izin veren projelerde yer almaya çalışıyorum.
Genelde editörler benimle iletişime geçiyor. Yazarlarla daha az muhatap oluyorum. Bir illüstrasyon ajansı aracılığıyla iletişimin kurulduğu, editör ve yazar ile iletişimin olmadığı durumlarla da karşılaşabiliyorum.
Bunlardan farklı olarak; yakın dönemde doğrudan yazarın iletişime geçtiği, editör ve sanat yönetmeninin gölgede kaldığı bir deneyimim oldu (Kitap henüz basılmadığı için detaylarından bahsedemiyorum). Yazar aynı zamanda bir aktivist olduğu için benden -işin bir parçası olarak- çizimlerimin betimlemelerini yazmamı istedi.
Bu konuda bana yardımcı olacak kaynaklar paylaştı. Daha önce öz-betimleme ve başkalarına ait görselleri betimlemeyi denemiştim. Benim çizimlerimi başkalarının betimlediği örneklerle de karşılaşmıştım. Ancak bu deneyimlerin ardından, kendi çizimlerimi betimlerken şairane bir anlatım tercih ettiğimin farkına vardım. Bu durum, ileride tekrar karşılaşmak istediğim tecrübelerden biri oldu.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Yürüyüşe veya seyahate çıkıyorum. Çizmek sabit kalmayı gerektiren bir eylem olduğundan, tam tersini yapmak oldukça faydalı oluyor. Bu hareketli zamanlarda fotoğraflar çekiyorum, eskizler yapıyorum. Bazen bu görsellere, aklıma gelen yeni -belki hiç gerçekleşmeyecek, tekrar bakılmayacak- fikirler ve sorular ekleniyor.
Daha çok düşünmeyi, hayal etmeyi, kendim için üretmeyi ancak daha azını paylaşmayı deniyorum. Hepsi birbirinden farklı tohumlar ekip gelecekteki projelerde kullanılabilir fideler yetiştiriyorum.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Bu soruda diğer çizerlerin cevaplarını tekrar etmemek adına, metaforik bir yanıt deneyeceğim. Kitabın reçetesi çizere verilir. Aşçı olarak adlandırdığım çizer tarifi gözden geçirip kendi yorumunu katabileceği malzemeleri düşünüp değerlendirir ve şefle (editörle) paylaşır.
Sonrasında yemeğin hazırlıklarına başlar. Fikirleri doğrar, ilhamlarıyla renklendirir ve eskizleriyle karıştırır. Süreci gerekli gördüğü durumlarda şefiyle paylaşır. Küçük bir tadımın ardından her şey yolunda ise aynı iştahla yemeği tamamlamaya odaklanır. Yemek hazır olduğunda mutfak ekibine son hazırlıkları yapmak üzere iletir. Masadaki veya raftaki yerini almadan önce sonucu görmeyi rica eder.
edebiyathaber.net (26 Şubat 2022)