Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı
Resim yapmanın keyfine vardığımda ortaokuldaydım. Resim öğretmenim aynı zamanda bir ressamdı ve okul dışında atölyesi vardı. Sık sık o atölyeye gider saatlerce sohbet ederdim öğretmenimle. Tablolarını hayranlıkla seyreder, seyretmelere doyamazdım.
İlk karma resim sergisine katıldığımda on dört yaşımdaydım. Şimdi adını hatırlamıyorum, ünlü bir ressamın tablosunun röprodüksiyonunu çalışmıştım. O sergide, tablomu ziyaretçilere anlatırken hissettiğim mutluluğu ömrümün sonuna kadar unutamam. Resim yapmaya bu denli tutkun olmama rağmen eğitimini alamadım. Trakya Üniversitesi Gıda Teknolojisi bölümünü okudum. Mesleğimi icra ederken çizime yedi yıl ara verdim. Evlendikten sonra mesleğimi bıraktım. Tekrar resim yapmaya başladım. İlk başta yoğun olarak insan figürleri çalıştım. Bugün karakterden ziyade arka planı doldurmaktan keyif alsam da hala figür çizmeyi çok seviyorum. Kendi hikâyelerimi resimlemek amacıyla çıktığım yolda işler biraz ilerledi. Evde oluşturduğum program ile yıllarca disiplinli bir şekilde çizim çalıştım. Tekniğimi geliştirmek, sesimi bulmak adına her türlü malzemeyi denedim. Yolculuğumda bugün durup soluklandığım nokta çizerlik oldu. Tablolar yapmaya devam etsem de şimdilik illüstrasyon sanatında yoğunlaşmaya karar verdim. Cevabım uzun oldu ancak kısaca şöyle; çizim eğitimi almadım, alaylıyım.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Bugüne kadar ağırlıklı olarak kendi kitaplarımı resimlediğim için öncelikle yazarı ve çizeri olduğum çalışmalarımdan bahsetmek isterim. Önce hikâyeyi yazdığım da olur, ortada hikâye yokken sahneleri yazdığım da olur. Bu cevap garip oldu biraz değil mi? Henüz yayımlanmamış bir kitabımdan örnekle açıklayayım. Bir gece tam uyumak üzereyken aniden zihnim uçuşa geçti.
Başucumda her daim hazır bulunan not defterime ve kalemime sarıldım. O gece, sabaha kadar çizeceğim sahnelerin tamamını not aldım. Çizimlere başladığımda ortada bir hikâye yoktu. Hikâye, çizdikçe oluştu. Bazen de önce hikâyeyi yazarım, çizimlere sonra başlarım. Kendi yazdığım kitapları resimlerken eskiz çalışmam. Önden bir hazırlığım vardır elbette, kaç sayfa olacağı, kompozisyon bellidir ancak sonuç benim için sürprizlerle doludur. Bu tarz çalışmaların zevki bir başkadır.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Yazarı olmadığım çalışmalar şöyledir: Hikâye bana yazar ya da editörden geldiğinde genel bir fikir edinmek adına önce hikâyeyi okuyor, anlamaya çalışıyorum. Okurken yazılar çizgilere evriliyor ve eskizler gözümün önünde uçuşmaya başlıyor. Eskizlere başlamadan önce editörden beni yönlendirmesini istiyorum. Nasıl bir teknik istendiğini bilmek işimi kolaylaştırıyor ve işin daha lezzetli olmasını sağlıyor. (Geleneksel, kolaj, dijital, dijital kolaj çalışıyorum.) Talep edilen teknik doğrultusunda, tekrar bir okuma yaparken eskizleri çıkartıyorum. Eskizler onaylandıktan sonra renklendirme aşaması başlıyor. İlk birkaç sayfayı renklendirdikten sonra editöre göndererek fikrini alıyorum. Geribildirimleri dikkate aldıktan sonra dosya bitene kadar yola yalnız devam ediyorum.
Rutinlere gelecek olursak… Yaşları birbirine yakın iki küçük çocuğum var. Pandemi koşulları dolayısıyla kreş/okul hayatımız bitti malum. Mümkün olan her fırsatta çalışmak zorundaydım. Özel bir rutinim yok. Evimizin bir odasını atölyeye çevirdik, kızım bu odanın adını ‘Ressam Odası’ koydu. Sabah erkenden kalkıp öğlene kadar ev ve yemek işlerini bitirmiş oluyorum. Öğleden sonra çocuklarımla ressam odasına geçiyoruz. Eşim eve gelene kadar da o odadan pek çıkmıyoruz. Ben çizimlerimi yaparken çocuklarım da resim, oyun, ders ile ilgileniyorlar. Bu ara geceleri ev halkı uyuduktan sonra, karanlıkta, yatağın içinde tabletimle çizim yapmak gibi bir huy edindim. Değişik bir duygu yaşatıyor bana sanırım yeni bir rutin edindim.
Bu sorunun cevabını bir önceki soruda verdim gibi ancak kısaca değineyim. Yazar/editör portfolyomdan bana referans gösterir. Dosyanın teslim edileceği son tarihi belirtir. Ben de yoğunluğuma göre işi sıraya alırım. Karşı taraf eskizleri onaylar, istediği değişiklikleri ifade eder. Renklendirme aşamasında paslaşmaya devam ederiz. Çizimler teslim edilir, revizeler varsa yapılır.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Öncelikle doğaya, sonra çevreme çok dikkatli bakıyorum. Dağlara, doğa yürüyüşlerine, şehrin ormanlarına gidiyorum sık sık. Doğadaki küçük bir detay, kitap fikri olarak can bulabiliyor zihnimde. Mimari yapıları özel bir ilgiyle izliyorum. Dünyanın ücra köşelerindeki saklı harikalar çok ilgimi çekse de gidemiyorum ne yazık ki. Teknolojinin nimetlerinden faydalanıyorum bu noktada. Her gün aksatmadan doğa resimlerine, gezi bloglarına bakmaya çalışıyorum. Belgeseller müthiş bir ilham kaynağı benim için.
Ayrıca tarzları birbirinden farklı olan ressam ve illüstratörleri sıkı takip ediyorum. Ülkemizde ve dünyada kim neyi nasıl çiziyor, neler yapılıyor takip etmek de çok önemli. Bir sanatçı, başka bir sanatçıya ilham olabiliyor. Yine dünyada ve ülkemizde yeni çıkan resimli kitapları takip ediyorum. Her ay düzenli olarak resimli kitap satın alıyorum. Tıkandığımda, sıkıldığımda resimli kitap koleksiyonumu karıştırmak ferahlatıyor beni. Son olarak, çocuk kitapları çizen biri için çocuklarla haşır neşir olabilmek de çok kıymetli. Şart demiyorum bakın, kıymetli. Beş buçuk yaşında bir oğlum, yedi yaşında bir kızım var. Çizdiklerimde ve yazdıklarımda onların etkisi büyüktür.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Yazar hikâyesini yazar. Bir yayınevi dosyayı sahiplendiğinde o dosya için uygun olan çizeri belirler. Çizerin yoğunluk durumu, yayınevi için uygunsa fiyat konuşulur. Fiyat konusunda her iki taraf hemfikirse iş birliği sağlanır. Bazen yayınevi çizerden örnek çizim isteyebilir. Çizerin sahneleri kendi arzuladığı gibi çizip tasarladığı, özgürce çalıştığı projeler vardır. Bu bence en doğrusudur. Dilediği gibi tasarlar, çizer, renklendirir. Bir başka durum ise şöyledir: Editörden sahneler belirlenmiş, tasvirler hazırlanmış olarak dosya gelir. Hangi sayfaya nasıl bir çizim yapılacağı belirlidir, çizerin hareket alanı kısıtlıdır. Her iki durumda da çizer, çizimleri bitirdikten sonra işin en hüzünlü ve de en keyifli kısmı devreye girer. Ben çizimlerimle vedalaşırken güçlük çekerim. Çizim aşamasında karakterle aramda duygusal bir bağ oluşuyor. Rüyalarıma bile girer. Dolayısıyla işim bittiğinde bir parça burukluk yaşıyorum. Çizer penceresi kapandığında grafik tasarım devreye girer sonrası basım, yayın… Bir gün kapı çalınır, kargocu bir paket bırakıverir çizerin avcuna. Elleri titreyerek açarak çizer o paketi. Bir evladını daha kucağına almışçasına mutlu olur. Of! Şu olaylara aşırı anlam yükleme huyum da olmasa …. Ben de böyle bir insanım ne yapalım.
edebiyathaber.net (18 Eylül 2021)