Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Çok küçük yaşlarımdan beri hep çizdiğimi hatırlıyorum. İlkokula başlayıp okuma yazma öğrendikten sonra kendimce çizgi romanlar yapmaya başlamıştım. Kendimce kahramanlar yaratır, bu kahramanların maceralarını resimlerdim. Örneğin Tomanco isimli bir kahramanım vardı. Macera genelde, ‘Bevercity’de (Bevercity benim uydurduğum hayali bir kasaba)sıradan bir gün’ diye başlardı, sonra haydutlar gelir, ortalık karışır, kıyamet kopardı. Devamında Tomanco gelir işleri yoluna sokardı. Lise çağlarıma kadar böyle pek çok çizgi roman denemem oldu. Lise çağlarımda illüstrasyonlarıyla karşılaştığım bir çizer beni o yıllarda çok etkiledi. O zamanlar illüstrasyon kelimesini hiç duymamıştım tabi. İllüstratörün adı Roger Dean’di. Dinlediğim bazı grupların plak kapaklarını çiziyordu. O yıllarda hissettiğim ama tanımlayamadığım bazı etkiler vardı. Roger Dean’ın illüstrasyonlarını gördüğüm an, evet işte bu dedim. Fakat o etkiyi kelimelerle tanımlama şansım hala yoktu. 1982 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’ne girdim. Üniversite yıllarında modern sanat tarihi ile igilenirken sürrealizmin beni lise yıllarında heyecanlandıran etkilerin karşılığı olduğunu gördüm. Bilinçaltının dışavurumu esnasında ilintisiz imgelerle, ruhumuzun derinliklerinden gelen farklı psikolojik hallerin bir rüya alemi içinde ortaya çıkması kendine has gerilimiyle muhteşemdi. Roger Dean, modern sanat tarihi okurken tanıştığım Joan Miro, Rene Magritte, Paul Delvaux, Max Ernst, Yves Tanguy gibi çağdaş sanat tarihi içinde yer almış bir ressam değildi tabi, ama bir illüstratör olarak benim plastik sanatlar dünyama ilk gerçeküstü tohumları atan kişi olmuştu. Üniversite yıllarım, diğer pek çok modern sanat akımını, arkasındaki düşünce disiplinleriyle birlikte anlamak için çaba harcadığım zamanlardı. Tual denemelerim de oluyordu. Güzel zamanlardı. Sonra okul bitti kendimi reklam şirketlerinde buldum. Uzun yıllar reklam şirketlerinde sanat yönetmeni olarak çalıştım. Reklam şirketleri, bir ürünü ya da kurumu belli bir hedef kitleye pazarlamak için o hedef kitleyi yumuşak karnından vurmayı hedefleyen fikirlerin üretildiği yerlerdi. Dolayısıyla reklam şirketlerinde üretilen grafik tasarım ve illüstrasyon çalışmaları da bu amaca hizmet ederdi. Reklamcılık dünyasında uzun zaman geçirmeme rağmen reklamcılık felsefesini kendime çok yakın bulamadım. Bu yüzden reklam şirketlerinde kendimi çok mutlu hissetmezdim. Ancak birçok konuda faydasını gördüğümü de kabul etmeliyim. Hızlı iş üretmeniz gereken bir ortamda motor yağı çalışırken aynı zamanda kozmetik düşünmeniz, çocuk giyimi üzerine çalışırken sigorta şirketi ya da banka ilanı ile ilgili bir problemi çözmeniz gerekebiliyor. Bu size farklı yaş gruplarının, farklı sosyal yapıların arkasındaki psikolojiyi çok daha hızlı ve kolay anlama imkânı sağlıyor. Mutlaka çocuk kitapları resimlerken, çocukların dünyasına daha rahat girmemde büyük faydası olmuştur. 2006 yılına kadar farklı reklam şirketlerinde çalıştım. 2006 yılında çok radikal bir kararla çalıştığım reklam ajansından ayrıldım ve serbest illüstratör olarak çalışmaya başladım. O günden beri başta yayınevleri olmak üzere, reklam şirketleri ve dergilere illüstrasyon çalışmaları yapıyorum.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Bir kitabı okumaya başlarken, bir kapıyı açıp bilmediğiniz bir dünyaya ilk adımınızı atıyorsunuz aslında. Ve o ilk adımı attıktan sonra yazarın size sunduğu dünya ile sizin algınız baş başa kalıyor. Bir müddet sonra o dünyada olup biten her şeyi, her ruh halini kendinizce gözlemleyen, yorumlayan görünmez biri oluyorsunuz. Eğer bu dünyayı çizgilerle ifade etmeniz gerekiyorsa, o dünyada yeterince zaman geçirmelisiniz. Örneğin Samet Behrengi’nin Küçük Kara Balığı ile su altında dolaşmak, ya da yine Samed Behrengi’nin Püsküllü Deve’sinde bir devenin sırtında rüyalarda dolaşmak, hepsi hayata dair farklı kaygılar içeren farklı dünyalardı. Çizime başlamadan önce öykünün geçtiği dönemle ilgili kıyafetler, mimari ve benzeri gibi konularda mutlaka araştırma yapmak gerekiyor. Fakat en önemlisi çizginizle ifade edeceğiniz bu dünyanın ruhunu o güne kadar oluşturmaya çalıştığınız üslubunuzla iyi yansıtabilmeniz için çizginizin rahat ve samimi olabileceği bir modda olmanız gerekiyor. 2006 ‘dan beri çok sayıda kitap resimlemiş olmama rağmen yeni bir kitaba başlarken çoğu zaman çizgimi rahatlatmak için kısa bir süreye ihtiyacım oluyor. Bu süre içinde serbest karalamalar yapıyorum, film seyrederken, müzik dinlerken, sokakta yürürken algıladıklarımın yapacağım çalışmaya nasıl katkısı olabileceğini yeniden düşünüyorum. Bu süre 1 gün de sürebiliyor 3 gün de… Aslında bir çizerin ömür boyu okudukları, izledikleri, dinledikleri, hissettikleri, heyecanları, hayatı algılayış ve yorumlayış biçimi çizeceği bir kitaba hazırlık. Gece çalışmayı seviyorum. Çalışırken mutlaka müzik dinliyorum.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Yayınevine, yazara, editöre ve kitaba göre çok değişkenlik gösteren bir konu. Öyküyü okuduktan sonra sorularımı çoğunlukla editörle veya yazarla paylaşıyorum. Yayınevleri bazen tamamen serbest bırakıyorlar veya önceden belirledikleri bir çizim planını benimle paylaşıyorlar. Yeni tanıştığım yayınevleri ile çalışırken, editörle detayları konuştuktan sonra öyküye başlamadan önce ana karakterleri ve bu karakterleri içinde bulundukları bir mekânla birlikte çizdiğim bir ön çalışmadan sonra çizimlere devam ettiğim kitaplar oldu. Öncelikle yazarla toplantı yapıp, ön çizimlerin üzerinde kitabın yazarıyla birlikte konuştuktan sonra çalışmaya devam ettiğim oldu. Geçtiğimiz günlerde yurtdışına yaptığım bir kitapta yayınevi renklendirmeye başlamadan önce bütün çizimleri bir storyboard gibi görmek istedi. Bütün bu örneklerde çalışmayı belli bir noktaya getirene kadar mutlaka bir mail, WhatsApp ya da telefon trafiği oluyor. Sürekli çalıştığım yayınevlerinde genellikle ilk bir kaç kitaptan sonra beni serbest bıraktıklarını gördüm. Kitabı bitirdikten sonra revizeler olabiliyor. Kısacası kitap baskıya gidene kadar fikir alışverişi sürüyor.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Türkiye’de ve dünyada çok sevdiğim illüstratörler var. Takip ettikçe her geçen zaman yenileriyle karşılaşıyorum. Mutlaka bilinçaltınızda etki bırakıyorlar. Sürekli çizerken ve boyarken, etkilendiğiniz pek çok şey bir kabın içinde eriyip sizin çizginizle başka ve yeni bir şeye dönüşebiliyor. Hatta pek çok illüstratörün çizgisinde sınırları zorlamanın metotlarını sezip kendi kişiliğiniz doğrultusunda çizginizin gelişimi için yöntem oluşturabiliyorsunuz. Zamanım elverdiğince diğer plastik sanatlar, sinema, edebiyat, müzikle beslenmeye çalışıyorum. En kolayı müzik. Çünkü çalışırken, yemek yerken, boş boş otururken 7/24 dinleyebiliyorum. Mutlaka kişisel çalışmalar yapıyorum. Kişisel çalışmalar sırasında her şeyden ve herkesten bağımsız olarak çalıştığınız için o ana kadar yapmadığınız şeyleri yapma ve o güne kadar yakalayamadığınız lezzetleri yakalama şansınız daha yüksektir. Kitap resimlerken bazen riskli mi olur acaba diyerek yanaşmaktan çekindiğim bu tatları içime sindirdikten sonra bir sonraki kitap resimlemesinde kullanabiliyorum. Bu anlamda kişisel çalışmaların çizgimin gelişmesine çok katkısı olduğunu düşünüyorum. En önemlisi heyecanımı taze tutuyorum.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Yayınevi ile kitap hakkında konuştuktan veya yazıştıktan sonra öyküyü notlar çıkararak okuyorum. Karakter özellikleri, tasvirler, öykünün can alıcı noktalarının altını çizdiğim kısa bir özet. Editörün ve yazarın istekleri ve benim önerilerim, hepsi iyi bir noktaya ulaşmak için önemli. Ortak bir iş yapıyoruz ve hepimizin amacı çocukların hayal dünyasına dokunabilmek. Ben bu sürece çizgilerimle, çizgilerimin arkasındaki gerekçelerimle ve heyecanımla katkıda bulunmaya çalışıyorum. Çizmeye başlamadan önce bir resim dağılımı yapıyorum. Bu dağılım beni mutlu ediyorsa, bu dağılım üzerine yapacağım çizimlerin öykünün ruhunu iyi yansıtacağına inanıyorsam çizimlere başlıyorum. Artık figürler, objeler, mekânlar üzerinde yakalayacağım çizgisel tatlara, renklendikleri zaman nasıl etki verebileceklerine yoğunlaşabilirim. Kitabın basılmış halini raflarda görmek en güzel duygu…
edebiyathaber.net (17 Nisan 2021)