Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı.
Üniversite öncesi yaşadığım ufak bir sağlık problemi sebebiyle bir süre yatarak yaşamak zorunda kaldım. Bu süreçte resim çizmeye başladım ve olaylar gelişti… İyileştikten sonra, yetenek sınavlarına hazırlanmak için atölyelere gittim. Ve sonunda Doğuş Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünü tam burslu kazandım. Eğitim kadrosu mükemmeldi.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Kitap bana ulaştığında, kendimi okumaya hazır hissettiğim ânı beklerim. Gelir gelmez okumam, özel bir vakit ayırırım. Okuduğum anda da teknik, tarz ve sahne kompozisyonları kafamda şekillenir ve editör/yazar ile paylaşırım, her şey netleşince de devam ederim. Yani kitabı okuduğumda gözümün önüne gelen görüntülere göre karar veriyorum aslında. İnci Tanesi kitabında mesela kurşun kalem ve sakin kompozisyonlar geldi gözümün önüne; sakin bir kasabanın denizi… SUS BARBATUS! da ise Procrate kullanmayı tercih ettim. Zamanımın büyük bir kısmını kurucusu olduğum Tosca Art Design’da geçiriyorum ve her şeye Tosca’da başlıyorum aslında. Çizimlerimin temelini hep orada atıyorum diyebilirim. Kalabalık bir ortam ya da sakin olması benim için pek fark etmiyor artık çizime başlarken. Birçok kitabı, projeyi burada sonlandırıyorum. Rutinim bu durum olmuş aslında:)
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Bu konuda şanslıyım sanırım çünkü editörlük ve yazarlığı çok iyi bilen kişilerle çalıştım. Örneğin YKY’den çıkan SUS BARBATUS!, yazar Faruk Duman’ın editörlük geçmişinin de etkisiyle müthiş keyifli bir süreçti. Kitabı okudum ve direkt çizmeye başladım hemen kendisiyle paylaştım. Beğendi ve asıl süreç o an başladı benim için. Beğenip beğenmediğini tek kelimesinden anlıyorsunuz. Kusursuz bir iletişimle ilerleyerek kitabı bitirdik. Ya da çocuk kitaplarında, Sıfırdan Yayınları’ndan Gülşah Özdemir Koryürek ile çalışırken, sürece başlamadan ne yapıp yapmayacağım konusunda bilgi veriyorum, hikâyenin görsel dünyası, sınırlarını çiziyoruz, teknik detayları (ebat, kâğıt türü gibi…) konuşuyoruz ama daha benim kontrolümde daha özgür bir alanda çalışıyorum.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
En çok günlük duygularım belirliyor çizimlerimi. Okuduğum, dinlediğim şeyler de duygu durumuma göre değişiyor. Neyse ki Boris (patili arkadaşım) var da çizmeye başlamdan önce daha dingin bir duygu durumuna geçebiliyorum. Sevdiğim çizer, yazar o kadar çok ki, sadece birkaç isim veremeyeceğim. Birlikte çalıştığım yazarları çok sevdiğimi söyleyip kaçıyorum bu sorudan. Sosyal medyada, internette, dergilerde, kitaplarda o kadar çok şey var ki; elime ne geçerse, karşıma ne çıkarsa okuyup incelemeyi seviyorum. En başından beri bende yeri ayrı olan Öküz ve Bant dergilerinin adını özellikle anmak isterim ama… Ve çalışırken müziksiz yapamayanlardanım. Şu sıra çalışırken classic rock ya da caz dinliyorum. Loft Caz gazetesini karıştırıp bilmediklerimi keşfetmeyi ya da bilip atladıklarımı hatırlamayı seviyorum. Değişiyor bu da zaman zaman. Neşet Ertaş dinleyip çocuk kitabı bitirmişliğim var:)
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Kitabı okuyup, tanışmamla başlayan bu süreci mümkün olduğunca yalnız geçirmeyi seviyorum. Çizdikçe paylaşırım ama benim için tamamlanmadan da paylaşmam resimleri. Özellikle çocuk kitaplarında, dizgi sonrasını da görmeyi tercih ederim. Atladığım şeyler var mı diye defalarca kontrol ederim. Baskı öncesindeki en son anları bile değerlendiririm. Gerçi bundan hoşlanmayan editörlerim var ama… Ve baskıda renklerin, her şeyin yolunda olduğu haberlerini aldığım o an… O ana kadar süreç bitmiş gibi gelmiyor bana. Her ne kadar provalar alınsa da matbaadan çıkan sonuç en önemli ve heyecan verici olanı.
edebiyathaber.net (4 Şubat 2023)