Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Aslında her çocuk gibi hayal etmeyi ben de çok severdim. Her şekli bir şeye benzetirdim (bulutlardan, patlamış mısırdan, lekelerden vb. hayvan şekilleri çıkarmak gibi). Hiç oyuncağım yoktu ve kendime özellikle çamurlardan minik heykelcikler yapardım. Özellikle birilerini karşıma geçirip portrelerini çizmeye bayılırdım. Bunun bir yetenek olduğunu bilmeden büyüdüm. Bir gün güzel sanatlara hazırlık kursuna arkadaşımla birlikte modellik için gittiğimde o model oldu ben de çizdim.
O gün Güzel sanatlar fakültesi diye bir okul olduğunu öğrenip oraya girmeye karar verdim. Sonraki sene Hacettepe Üniversitesi GSF heykel bölümünü kazandım ve aynı okuldan mezun oldum. Sonra İtalya’da yaklaşık 3 sene yaşadım ve döndükten sonra dijital çizim dünyasına girdim. Aynı zamanda kendi dünyama da giriş yapmış oldum. Çocukken benzettiğim leke/şekil benzetme olayını çizmeye karar verdim ve bu beni özellikle karakter yaratma konusunda çok geliştirdi.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Çalışırken özellikle evin bir köşesinde yarattığım kendi çalışma alanımda olmak benim hem daha çok konsantre olmamı sağlıyor hem de daha yaratıcı olmamı. Başka yerde çizmem gerekiyorsa sadece kalan boyama işini yapabiliyorum.
Çizimin benim için asıl önemli yeri olan taslak aşamasında masamda olmam gerek. Bana gönderilen metni 3/4 kez okurum. Genel havasını anlamak, karakterleri çıkarmak, mekanları hayal etmek ve en son üzerine notlar almak için. Hepsi için ayrıca okuma yaparım. Bu aşamadan sonra 1 veya 2 gün ara veririm bu süreçte düşünürüm. Farklı sahneler farklı fikirler ve kafamın rahatlaması için. Eğer kitap masal kitabıysa leke/şekillerden çıkardığım çizimlere bir göz atarım uygun olan bir sahne karakter olabilir mi diye bazen çizdiğim bir sahneyi direkt alırım bazen de sadece karakteri. Çizeceğim kitap bir biyografi veya bir dönemi anlatan bir kitapsa hemen google amcaya bakarım. O dönemle ilgili bilgileri kaydederim. Özellikle kıyafetlere , mekana ve metinde ismi geçen gerçek kişilerin karakterlerine çok dikkat ederim. Hepsiyle ilgili metinleri veya görselleri kaydedip çizimlerimi onun üzerinde inşa ederim. Hatta bazen hiç düşünmediğim yerden kaynak çıktığı oldu. Örneğin “Zamanı döndüren telefonum” adlı çizdiğim kitapta karakter Antik Yunan’a gidiyordu. O dönemim evleri, kıyafetleri, saçları vb. için epey bir çalışma yürüttüm fakat tatmin olamadım bir türlü. Eşimin de bilgisi ve tavsiyesiyle “Assassin’s creed odyssey” oyununda istediğim görsellere ulaştım.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Editörle değil daha çok yazarlarla konuştum. Öyle denk geldi en azından. Çizime başlamadan önce yazardan özellikle belirtmemi istediği bir yer var mı veya karakterlerde aklında canlanan detaylar neler diye soruyorum. Eğer isteği varsa bu yönde onu dikkate alarak çiziyorum. Sonrasında karakter için, taslak ve renklendirilmiş çizimlerde fikir alışverişi oluyor.
Gerisi benim hayal dünyama kalıyor. Çünkü böylesi bence daha sağlıklı. Diğer türlü müdahale edilmesi çizerin hem hayal gücünü hem de çizimini etkileyecektir. Çizimler bittikten sonra kendi hatam veya metne uymayan çizimler dışında da revize almıyorum. Bu süreçteki tüm diyalogları da mail üzerinden yürütmeye çalışıyorum.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Kendime farklı mekanlar, tasarımlar kazandırmak için internette gezinirim. Özellikle 18. ve 19.yy. dönem kıyafetleri ve eşyaları çok ilgimi çektiğinden onları çizimde uygulamak için fotoğraflar kaydederim. Yaratıcı olan her şeye hayranım. Tek bir alan olarak söylersem bunu sanırım animasyon filmleri birinci sırada olur. Miyazaki izlemek, onun hayal dünyasının içinde olmak beni çok heyecanlandırır. Bir de özellikle klasik masal kitaplarını okumak.
Bana göre işin sırrı hem çok çalışmaktan hem de elinizde kalem olmasa bile aklınızdan çizmekte hayal etmekte yatıyor. Dışarıya çıktığımda kendime malzeme ararım sürekli. Bir hayvanın veya insanın duruşu, mimikleri hareketlerini mekanlardaki kompozisyonu aklıma kaydederim veya fotoğraflarım.
Dışarıda olduğum zamanlar özellikle ilgimi çeken bir anı, bir kareyi ben nasıl resmederim diye düşünürüm hep hangi renklerde olurdu diye. Belirli renk skalam var fakat çizimlerimi hep aynı karelere uygulamam. Hikayesine göre o skalanın içinden hangi renk tonuna uygunsa ona göre seçerim. Ya da hikâye kendine renk bulur.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Her alanda olduğu gibi tabii ki robot gibi çizip bitirme olmuyor. Benim özellikle çok heyecanlı, depresif, mutlu, mutsuz ve tatmin olduğum en temel alan taslak aşaması. Bu aşamada cenin pozisyonunda yerde saatlerce yatabilirim:) Bana en zor gelen aşama burasıdır. Gözüme at gözlüğü takıp iPad’le aramdaki 25/30 santimetrelik mesafeden kafamı kaldırmam mümkün değil. Boş boş bakarım sayfaya sonra karalarım, silerim tekrar karalarım. Çünkü içime en sinen renk, açı, kompozisyon olmak zorunda. Sevmediğim hiçbir işi göndermem yalan söylemek gibi bir şey çünkü. Bazen tamam oldu dediğim çizgilere tekrar dönüş yaptığımda daha iyisi gelirse aklıma, acımam silerim. Eğer aklımda, şöyle mi yapsaydım acaba sorusu kaldıysa uyuyamam. Gece 3-4’te kalktığımı veya hiç uyuyamadığımı biliyorum. Bu süreçler atlatılırsa gerisi çorap söküğü gibi gelir. İçimde kelebekler uçuşurken gönderirim çizimleri. Baskı işi bitip elime geçtiğindeyse bunun tarifi yok. Üzerinde adım olan bir kitap. Özellikle hiç tanımadığım insanların çizimlerimden etkilenip beni bulması kadar keyifli bir şey yok.
edebiyathaber.net (12 Mart 2022)