Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Benim çizimle olan hikayem herkesten biraz farklı. Ben çocukluğundan beri çizmeyi hiç bırakmayanlardan değilim. Bıraktım, hem de öyle bir bıraktım ki kalem ve kağıtla barışmam yıllarımı aldı. Ben her malzemeyle muhteşem resimler yapabilen çok yetenekli bir babanın kızıyım. Büyüdükçe önümdeki yeteneğin karşısında yaptığım hiçbir şeyi beğenmez oldum. Onun gibi çizemezsem çizmemin ne anlamı var diye düşündüm hep. Hatta resim derslerinden her zaman nefret ederdim. Yıllar sonra işimin çizim yapmak olacağını söyleselerdi hayatta inanmazdım! Tabii ki bu fikirlerimin ne kadar yanlış olduğunu artık çok iyi biliyorum.
Çizimle yeniden buluşmam, kazandığım İstanbul Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı bölümüyle gerçekleşti. Çizdiğim projeler ve perspektif dersleri elimi kâğıda kaleme alıştıran şey oldu. Üniversitenin son yılında pandeminin ortaya çıkışıyla içimdeki bu çizim korkusunu yenmeye karar verdim. Aylarca her gün çizdim, hem de her şeyi! Çizebilmeyi öğrenmekti tek amacım. Sonra bundan o kadar zevk almaya başladım ki, bir süre sonra bana zevk veren tek iş bu oldu. Peyzaj mimarlığı yapmak istemediğimi zaten biliyordum. Kısa bir süre peyzaj mimarı olarak çalıştıktan sonra kalbimden istediğim tek işi yapmak için istifa ettim. İstifamın ardından bir illüstratör olabilmek için kendimi yetiştirdim. Kitaplara ve çocukların renkli dünyasına olan ilgimden dolayı çocuk kitapları çizmeye yöneldim ve şimdilerde bol bol çocuk kitabı resimliyorum. Hayallerimin işini yaptığımı ve bunun çizim yapmak olduğunu küçük Sinem bilseydi gurur duyardı!
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Benim rutinim her sabah erkenden uyanmakla başlar. Çoğunlukla çalışma masamda çalışmayı tercih ederim. Yaratıcılığımın düşük olduğunu hissedersem çalışmayı sevdiğim kafelerden birinde bulurum kendimi. Çalışırken podcast dinlemeyi çok severim, fakat bu eskiz aşamaları için geçerli değil. Eskiz aşamasında olabildiğince sessiz bir ortamda çalışmayı severim, yoksa düşüncelerimi duyamıyorum. Ayrıca arka planda animasyon izlemeye bayılırım. Çizim stilim de animasyon veya çizgi filmlere çok yakındır. Özellikle karakterlerimde animasyonlardan çokça etkilendiğimi söylemek mümkün. Animasyon izlemiyorsam olabildiğince çok podcast dinlerim. Çok disiplinli bir çalışma rutinim vardır, verimli çalışmayı çok önemserim ve süreli çalışırım. İş için olmasa bile ne olursa olsun her gün mutlaka bir şeyler çizerim. Çizmek artık benim için nefes almak gibi.
Çizeceğim kitaba hazırlanırken yapacağım ilk şey metnin altını çize çize okumaktır. Sahneleri gözümde canlandırmak için ne kadar süre ayırmam gerekiyorsa ayırırım. Çünkü bu aşama en önemli aşama bana göre. Konuyla ilgili film, belgesel, animasyon ve türlü görsel kaynağı taramaya başlarım. Örneğin resimlediğim “Gökkuşağı Denizanası Renklerini Nasıl Kaybetti?” çocuk kitabı projemde kaynak tarama aşaması çok uzun sürmüştü. Olabilecek en sevimli denizanasını ve onun ruhuna uygun bir denizaltı yaşamını yaratmak epey görsel araştırma gerektirmişti.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Yayınevleriyle çalışırken iş işleyişinin sağlığı için yazarla aramızda editörün bulunmasına önem veriyorum. Elbette ki bir kitap için yazarın hayalleri çok önemli. Ama ben yazarın hayallerinin editörün süzgecinden geçirilmiş şekilde bana ulaşmasını tercih ediyorum. Bu şekilde kitaba hizmet etmeyecek her türlü arzu elenmiş oluyor ve ben hayal dünyamla baş başa kalabiliyorum. Çünkü bir çizer bir kitaba hayalleriyle çok şey katabilir. Fazlaca yönlendirilmiş işlerde ruhun biraz eksik kaldığını düşünüyorum. Eskiz ve renklendirme aşamalarında tamamladığım işleri editörüme gönderiyorum. O da gerekli revize yoksa yazara gönderip onay alıyor ve sayfalar böylece tamamlanmış oluyor.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Kendimi doğa yürüyüşleriyle, animasyon filmlerle, sevdiğim sanatçıların işleriyle beslerim. Kitapçı gezmek rutinim bir parçasıdır. Beni rafların arasında kitapların içine gömülmüş halde bulmanız muhtemeldir. Buralarda vaktin nasıl geçtiğini anlamam. Ayrıca çok iyi bir okurum, özellikle roman okumayı severim. Böylelikle zihin kütüphanemi zenginleştiririm. Fakat yaratım sürecimin en önemli kısmı gözlem. Peyzaj mimarlığından gelen her an durup doğayı izleme gibi bir alışkanlığım var. Doğaya nasıl bir gözlemci gözüyle bakılmasını iyi bilirim. Dolayısıyla bir çiçeğin güzelliği karşısında beni coşku içinde haykırırken bulabilirsiniz. Doğada beni etkileyen şeyleri çizimlerime katmak isterim. Doğadan besleniyorum diyebilirim.
Gündelik hayatın sıkıcı akışında bile ilham aldığım unsurlar olabiliyor. Otobüste giderken, markette sıra beklerken, sokakta yürürken veya kedilerimden… Karakterlerim için ilhamı da bu şekilde toplarım aslında. Kim bilir belki bir gün kendinizi bulabilirsiniz çizimlerimde. Hayatı bir durup gözlemleyebilirseniz ne çok fark etmediğiniz şey olduğunu göreceksiniz.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Metin gelir gelmez metni defalarca okumakla başlarım. Bu sırada gözümün önüne gelen her şeyi küçük küçük çizer ve notlar alırım. Bu aşamayı araştırma süreci takip eder. Kafamda genel bir fikir bulutu oluştuktan sonra en heyecanlı kısım başlar; karakter tasarımı. Karakterler kitabın en önemli parçasıdır, odağıdır. Onların yaratım süreci ise en sancılı olandır benim için. Doğru karakterleri oturtmak epey vaktimi alır fakat en sevdiğim aşama budur.
Karakterlerden memnun olduğumu hissettiğimde kitabın eskizlerine geçerim. Aslında bu aşama kitabın temelini attığım aşama oluyor. Renk paleti, ışık gibi konulara da burada karar veririm. Bu aşamayı uzun tutmayı seviyorum çünkü renklendirme aşamasına ışık tutan bir düşünce sürecidir bu. Eskizlerim tamamlandıkça editör ve yazardan onay alırım. Revize yoksa renklendirmeye geçerim ve son aşama başlar. Ben buna sihrin gerçekleştiği aşama diyorum. Karakterler ve dünyaları hayat bulur. Yap-boz tamamlamak gibi hissettirir bana. Renklendirmenin ardından kapağı tasarlarım ve bu aşama bir hayli önem taşır. Kitabın vitrini gibidir kapak, bu yüzden çokça dikkat ister. Her şey onaylandıktan sonra kitap baskı sürecine girer ve benim için bekleme süreci başlar. Beklerken heyecandan zaman geçmek bilmez benim için.
Ben kitap resimlemeyi yemek yapmaya benzetirim. Emek emek pişirilen, tadı damağınızda kalan bir yemeğe çok benzer. İçine sevgi katıldıysa çok lezzetli olur. Kitap işleri de böyledir, çokça sevgi ve sabır ister. Baskı sürecinden elime ulaşan kitap buram buram emek ve sevgi kokar. Lezzetine doyamadığım bu işler için her seferinde iyi ki diyorum. İyi ki korkularımı yenmişim ve iyi ki çizerim.
edebiyathaber.net (6 Mayıs 2023)