Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Çizimle olan ilişkim birçok çizer gibi, çocuklukta başladı. Beni oyalamanın en kolay yolu bana bir kalem ve kâğıt vermekti. İlkokulda bütün sınıf arkadaşlarımın resim ev ödevlerini gönüllü bir şekilde yaptığımda bu dünyaya çizmek için geldiğimi fark ettim sanırım.
Üniversiteye kadar olaysız bir şekilde okudum denebilir. Sonra istediğimi bulana kadar birçok okul ve bölüm değiştirdim. İlk olarak Marmara Üniversitesi’nde Fransızca Öğretmenliği, daha sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde resim okudum. İki okulu da terk ettikten sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne girdim, önce Geleneksel Türk El Sanatları, daha sonra da Seramik bölümlerinde “biraz “okudum. Sonra ani bir kararla Kanada’ya taşındım ve Sheridan College’da Computer Animation üzerine yüksek lisans yaptım.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Tabii ki öncelikle metni birkaç kez okurum ve sesli düşünmek gibi çizerek düşünmeye başlarım. Bazen kitabın yazarı ve editörüyle toplantı yaparız, bazen bütün süreci sadece bana bırakırlar. İki halde de, konu eğer çok aşina olmadığım türdense, önce kendi kitaplığımdan, yetmediği yerde de şehir kütüphanesinden referanslar incelerim.
Çalışırken izlediğim şeyler tamamen kakofoni yaratması için, yüzlerce kez tekrar izlediğim diziler ve filmler oluyor genelde. Seinfeld, Futurama ve Arrested Development gibi diziler mesela. Elinizdeki işle çok fazla alakalı medya tükettiğinizde, bazen fazla etkilenip kendi tarzınızdan uzaklaşmak kaçınılmaz oluyor. Bu yüzden hem araştırma yapmak hem de o dünyadan biraz çıkmak gerekiyor. İnce bir çizgi, anlatabildim umarım.
Genelde evimdeki stüdyomda çalışıyorum, ama evde olmanın artıları olduğu gibi eksileri de oluyor. Dikkatinizi çok kolay dağıtacak unsurların elinizin altında olması gibi. Bazen bir ev işi sizi çağırıyor, bazen de mutfak dolaplarını karıştırmak istiyorsunuz. Hem biraz sosyalleşmek ve ilham almak için, hem de tedbil-i mekânın ferahlığını yaşamak için kafelerde ve parklarda da çiziyorum.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Bu aslında yazara ve editöre, hatta yayınevinde göre çok büyük farklılıklar gösteren bir konu. Birçok kitabı, yazarıyla, hatta editörüyle bile tek kelime konuşmadan bitirmişimdir. Metni alıp, çizimleri teslim ederek dosya kapatmışızdır. Bazen de attığım her noktayı, çizgiyi savunmam gereken kurullarla karşı karşıya geliyorum. Yine de, diyaloglarımızın herhangi bir şirketteki patron-çalışan ilişkisinden daha eğlenceli olduğu kesin diye düşünüyorum.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Aslında bu soru bu aralar çok kafama takılan bir konu. Ben, yaratıcılığımı beslediğini düşünerek internette yüzlerce sanatçının aktivitesini takip ediyorum. Fakat günün sonunda, bu yaptığım gerçekten bana faydalı mı oluyor, yoksa tam tersi; vakit kaybı olup, gerçekten bir şeyler üretebileceğim zamandan mı çalıyor, orası muğlak. Bu yakın takibin bir yan etkisi de, haddinden fazla yetenekli insanları görüp, kendinizi yetersiz hissediyorsunuz!
Yine de, izlemeden, okumadan ve takip etmeden durabileceğimi de sanmıyorum. En son San Francisco’da Hashimoto galeride bir sergi gezdim ve çok sevdim. Fırsat buldukça deYoung ve MoMA’ya gitmeye çalışıyorum. Onların dışında Instagram’da çok çok severek takip ettiğim bazı sanatçılar var. Türkiye’den İpek Konak, Kubilay Odabaş, Ece Zeber, Murat Kalkavan aklıma gelen isimlerden birkaçı.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?Ben çok uzun süredir piyasanın içinde olduğum için, bazı yayınevleri, yazarlar ve editörlerle ahbaplığımız var. Eğer bir projeye benim tarzımın uygun olacağını düşünüyorlarsa benimle irtibata geçiyorlar. Bu, genelde birkaç ay hiç iş almayıp, sonra birden, tatile çıkmaya karar verdiğimde, ya da özel hayatımın çok yoğun olduğu dönemde 4-5 kitap birden yetiştirmem gerekmesi şeklinde oluyor nedense. 🙂
Daha sonra, eğer benim programım uygunsa ve iş teslim tarihine işi yetiştirebileceğimi düşünüyorsam sözleşme imzalıyorum ve böylece süreç başlamış oluyor. Gerisi, dediğim gibi her projede farklı ilerliyor. Bazen her sayfayı biter bitmez görmek istiyorlar, bazen de projeyi tamamen bitirdiğimde teslim almak.
Sonuç olarak proje e-mailler üzerinden ilerliyor, bazen revizyonlar oluyor, bazen olmuyor. Eğer kitabı gerçekten çok sevmişsem, bileklerim acıyana kadar, yemek molası vermeden çizmekten kendimi alamıyorum. Kimi işler de teslim tarihinden bir gün önce bitiyor! 🙂
edebiyathaber.net (6 Kasım 2021)