Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Sanatla olan bağım, çok küçük yaşlarda başladı. Hatırlıyorum, dokuz yaşındayken ilk flipbook’umu tasarlamış ve günlerce üzerinde çalışmıştım. Bugün ise, sanat ağırlıklı bir ilkokula gitmenin, sanatsal gelişimim için büyük bir şans olduğunu daha iyi anlıyorum.
Lise eğitimimi tamamladıktan sonra, Berlin Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi’nde okudum ve aynı zamanda Görsel Tasarım Fakültesi’nde de derslere girdim. İki farklı fakültede dersler almam zaman zaman zorluklar yaratsa da, sanatsal becerilerimi ve yaratıcı vizyonumu geliştirmeme çok yardımcı oldu.
İstanbul’a taşındıktan bir süre sonra, Zulal Ertürk ve Halil Yavuz Ertürk’ün atölyesinde yağlı boya eğitimi almaya başladım. Mimarlık kariyerime devam etmekle birlikte, farklı sanatsal deneyimler edinmek istedim. Zulal ve Halil hocalarım, çizim tarzıma daha uygun olduğunu düşündükleri için, resimli çocuk kitapları dünyasına yönelmemi önerdiler. Bu öneri benim de çok ilgimi çekti ve beni çok heyecanlandırdı. Bu sebeple sanat eğitimime bu yönde devam etmeye karar verdim.
Roma’da Arts of Rome ve Scuola Romana dei Fumetti gibi önemli okullarda Simone Rea, Daniela Volpari ve Valentina Fiore Perla gibi değerli hocalarla birlikte çalışarak karakter tasarımı, storyboard, sayfa düzeni ve renklendirme gibi konularda yoğun bir eğitim aldım. Bu eğitimler, çocuk kitapları illüstrasyonları alanında sanatsal becerilerimi geliştirmeme yardımcı oldu. Kendimi bu alanda sürekli yenileyip geliştirmek için çaba göstermeye devam ediyorum.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Aslında sürekli hazır olmak gerektiğini düşünüyorum 🙂
Kitabın metnini okuduktan sonra, birkaç gün boyunca kitapla ilgili herhangi bir şey yapmaktan kaçınmaya çalışıyorum. Zihnimde beliren geçici düşünceleri ve resimleri yakalamak yerine, onların özgürce zihnimde dolaşmalarına izin veriyorum. Bu süre zarfında, heyecanımı kontrol altında tutarken düşüncelerimin ve resimlerin zihnimde olgunlaşmasına ve gelişmesine fırsat tanıyorum.
Sessiz bir ortamda çalışmak benim için ideal, bu nedenle atölyemde sessiz bir ortam yaratmaya özen gösteriyorum. Ancak bazen yaratıcılık sürecimde seslerin beni hareketlendirdiği durumlar olabiliyor, bu yüzden kafeler veya parklar gibi “sesli” yerlerde de çalışmayı tercih edebiliyorum.
Günlük olarak, tamamen projeden bağımsız bir veya iki çizim yapmaya özen gösteriyorum. Bu, hızlıca odaklanmama ve zihnimin tazelenmesine yardımcı oluyor. Bu çizimler, daha özgür ve yaratıcı olmamı sağlayarak, farklı perspektifler ve teknikler denememe olanak tanıyor.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Kitap yayınlama sürecinin bir ekip işi olduğunu artık çok daha iyi anlıyorum. Şansıma, deneyimli ve özenli editörlerle çalışma fırsatım oldu. Proje başladıktan sonra, belirli aşamalarda toplantılar yapıyoruz, sayfa sayısından, kitap içi etkinlik türlerine, kapak tasarımından metinlerin yerleşeceği alanlara kadar çok çeşitli konularda geribildirimler alıyorum editörlerden. Objektif bir bakış açısıyla değerlendirdikleri çizimler ve metinler, projenin kalitesini artırıyor.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Kendimi geliştirmek için görsel hafızamı sürekli tazelemeye özen gösteriyorum. Bu nedenle, beğendiğim çizerlerin ve ressamların işlerini inceliyorum, renk paletlerini ve fırça tekniklerini analiz ederek kendimi geliştirmeye çaba sarf ediyorum. Müzeler ve sergiler beni en çok besleyen yerler arasında.
Atölyemde, farklı çizer ve yazarların resimli çocuk kitaplarının bulunduğu bir kütüphanem var. Bu kitaplarla çevrili olmak ve dünyada gerçekten harika işlerin yapılabildiğini görmek beni çok motive ediyor.
Film izlemek de beni çok besliyor. Bazen film sahneleri arasında durup sahnenin eskizini çıkarıyor ve renk analizini yapıyorum
Son zamanda linolyum baskı gibi farklı teknikler de denemeye başladım ve bana yeni alanlar açtığını fark ediyorum. Aynı zamanda, sadece açık havada oturarak bilinçli bir şekilde bir şey yapmadan zihnimin boşalmasına ve yeni fikirlere yer açılmasına izin veriyorum.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Resimlediğim kitapların tasarımı ve üretim süreci oldukça ayrıntılı bir çalışma gerektiriyor.
Öncelikle, hikâyeyi defalarca okuyarak karakterleri ve hikâyenin geçtiği yerleri farklı açılardan inceliyorum. Ana karakterlerin eskizleriyle başlayarak, karakterlerin yüz ifadeleri, kıyafetleri ve yaşadıkları yerleri gibi ayrıntılara dikkat ederek eskiz çalışmalarına devam ediyorum.
Resimlemeye karar verdiğim kitapların tüm detayları ve sayfa düzenlerini ben tasarlıyorum. Hikâyenin akışı doğrultusunda yazının nereye yerleştirileceği, sayfa düzenleri gibi detayları, storyboard hazırlama aşamasında belirliyorum. Yazı fontunun ve boyutunun değişebileceğini ön görerek tasarımda gerektiğinden biraz daha fazla boşluk kullanmayı tercih ediyorum.
Sonrasında, her çift sayfa için en az 5-7 taslak olacak şekilde thumbnail boyutunda eskizler çiziyorum. Beğendiğim taslakları siyah beyaz çizime geçiriyorum. Tüm storyboard’u siyah beyaz temiz bir çizime aktardıktan sonra, metni sayfalara yerleştiriyorum ve editörle paylaşıyorum. Editörün görüşlerini alarak gerektiğinde revizyonlar yapıyorum.
Daha sonra renk paleti üzerinde çalışmaya başlıyorum. Renk paletine karar verdikten sonra, renklendirme çalışmalarına geçiyorum. Her bir sayfayı tek tek renklendiriyor, karakterlerin kıyafetlerini, çevrenin detaylarını ve ışık-gölge efektlerini tasarlıyorum. Sayfaları renklendirdikten sonra, kapak tasarımını da tamamlıyorum ve dosyanın son halini editörle paylaşıyorum.
Kitabın baskıya alınmadan önce, hem yazara hem çizere son bir onay için gönderiliyor ve gerektiğinde revizyonlar yapılıyor. Baskı sonrasında ise, kitabın raflarda yerini almasını heyecanla bekliyorum. Bu süreç benim için oldukça yorucu olsa da, sonuçta ortaya çıkan kitabın okuyucular tarafından sevilmesi ve beğenilmesi beni çok mutlu ediyor.
edebiyathaber.net (17 Haziran 2023)