Seza Kutlar Aksoy’un kaleme aldığı Şeker Kız ve Büyülü Elma, 8 yaş ve üstü çocukları, insanların doğaya verdiği zararlar üzerine düşünmeye çağırıyor. Doğa önemli midir? İnsan doğaya niçin zarar vermektedir? İnsanın doğaya zarar vermesi ne gibi sonuçlara yol açmaktadır? Doğa nasıl korunmalıdır? Aksoy, bu soruların yanıtlarını kitabın ana kahramanı Şeker’in deneyimleri, tanıklıkları ve en çok da düşleriyle okuruna sunuyor.
Çocuklar, okudukları kitapların kahramanlarıyla özdeşim kurmayı sever. Şeker, onlar için hangi özellikleriyle örnek alacakları, onun gibi olmak isteyecekleri bir kahramandır?
Şeker 8 yaşında bir kız çocuğudur. Annesi, babası ve büyükannesiyle yaşamaktadır. Babası öğretim üyesi, annesi öğretmendir. Sağlıklı bir aile ortamında büyümek bir çocuk için çok önemlidir. O; değer gören, önem verilen bir çocuktur. Arkadaşından kaptığı nezleyi alt etmesine yardımcı olması için ona hormonsuz elmalar alınmıştır. Büyükanne, elmanın girdiği eve doktorun girmeyeceğini düşünmektedir.
Kitapta Şeker’i yaşıtlarından ayıran iki özelliği öne çıkmaktadır. Resim yapmayı çok sever. Büyüyünce ressam olmak ister. Okurun onunla tanıştığı ilk anda eğri büğrü bir elmanın resmini yapmaktadır. Yaptığı resmin, karşısındaki elmadan daha güzel olmasıyla övünür. Onun eğri büğrü diye burun kıvırdığı elmalar, ona resmini yapması için değil yemesi için alınmıştır. Onlar hormonsuz elmalardır ve sağlıklıdır. Şeker’in elmaların bu özelliğiyle hiç ilgilenmediği okurun gözünden kaçmayacaktır. Hatta o eğri büğrü elmayı kendisinin de yemek istemeyeceğini düşünecektir. Belki Şeker gibi o da “hormon” sözcüğünü ilk kez duyacaktır.
Çocuk kitaplarının çocukları bilmedikleri kavramlarla tanıştırması önemlidir. Elimizde bir ders kitabı olmadığına göre yazardan bekleyeceğimiz çocuğun ilgisini çekmek, merakını uyandırmak olmalıdır. Aksoy, bunu işin içine mizahı da katarak başarıyla gerçekleştiriyor. Şeker’in arkadaşlarının da hormonlara ilişkin söyleyecekleri vardır. Ziya’nın dedesi hormonları azaldığı için kel olmuştur. Çiçek’in anneannesinin bıyıkları çıkmıştır. Birgül, kızın birinin hormonlu çilek yediği için üç yaşında memeleri çıktığını söylediğinde Ziya’yı bir korku saracaktır. O da hormonlu çilek yemiştir. Sorular, yeni soruları getirerek çocukların önüne doğanın bozulan dengesini serince okur, Şeker’in onu yaşıtlarından ayıran ikinci özelliğiyle karşılaşır: masal uydurma yeteneği. Şeker’in düş gücü okuru, insanların doğaya yaptığı kötülüklerin farkına varacağı yolculuklara çıkarır.
Şeker, açık pencerenin önündeki yatağına uzanmış bulutlara bakarken arka arkaya yediği zeytinlerden sonuncusunu tokluktan çiğneyemeyip sol yanağında tutunca birden hafiflediğini hisseder, uçmaya başlar. Büyülü Zeytin’i bulmuştur, zeytin Manken Hayal Arzum’un sesiyle konuşarak ona eşlik etmektedir. Neden – sonuç bağını sağlam kuran yazar, okurda neler oluyor şaşkınlığı yaratmadan onu Zeytin abla ile Şeker’in yanına katar. Birlikte oyunlar oynayacaklardır.
Zeytin ablayla yolculuk oldukça eğlenceli, keyifli, aydınlatıcıdır. Önce Girit’e giderler. Zeytinler piramitlerde, tapınaklarda, saraylarda yetişmiştir. 2000 yıl öncesinde yaprakları sütunlara işlenmiştir. Turistlerin arasına karışırlar. Arkasından kendilerini Edremit’te bulurlar. Hasat zamanıdır. Yemek şölenine katılırlar. Halk oyunlarına eşlik ederler. Tüm bunlar, oynadıkları oyunların güzel yüzüdür. Oysa güzelliğin yanından çirkinlik eksik olmaz. Siyanürle altı üstüne getirilen topraklarda altın aranmakta ve zeytin ağaçları bu nedenle kesilmektedir. Bu topraklarda artık hiçbir şey yetişmeyecektir. Halk, buna karşı durur. Direnen halkın arasına okurlar da karışmakta gecikmeyecektir.
Şeker, ikinci yolculuğuna yanağında tuttuğu son biftek parçası nedeniyle bir ineğin kuyruğuna asılarak çıkar. İnek, söylediği tekerlemede insanoğlunun “otoyolları, orman yangınlarını, gökdelenleri” beraberinde getirmesinden yakınmaktadır. İneklerin otlayacağı yerler yol ve bina yapıldığı için sütleri kesilmiştir. Okur, insanların yalnız zeytin ağaçlarına değil hayvanlara da zarar verdiğine tanık olmaktadır. Bu kez öküz, karga, köpek, kedi, keçi, domuz, at ve tanımadığı bir çok kuşun arasında Şeker’in başı dardadır. Hayvanlar dünyanın içinde bulunduğu durumdan sorumlu tuttukları insanları kötü olarak görmektedir. Şeker her ne kadar kendisinin ya da ailesinin dünyaya zarar vermediğini anlatmaya çalışsa da bu, işe yaramaz. Her şeyin suçlusunun para hırsı yüzünden gözleri dönen insanlar olduğuna hayvanları ikna edemez. O an için ağzındaki bifteği yutarak yatağına geri dönmekten başka yol bulamasa da yaşamak istediği dünyayı resmederek umudunu korur.
Kitabın ana kahramanı Şeker, durağan bir karakter olarak çizilse de onunla tanışacak çocukların duygu, düşünce ve düş dünyalarında değişimler yaratabilecek güçtedir. Çocukların Şeker’in mücadeleci, düşleyen, merak eden, sorgulayan, araştıran kişiliğinden kendilerine çıkardıkları paylar arttıkça gözlerini para hırsı bürümüş insanların doğaya verdikleri zararlardan kurtulma umudumuz da artacaktır.
edebiyathaber.net (18 Temmuz 2022)