Kemalettin Tuğcuları okuyarak büyüyen bir kuşağa dâhilim ben de. Muzaffer İzgü, Hidayet Karakuş, Gülten Dayıoğlu, Hüseyin Yurttaş o günlerden hatırımda kalan diğer isimler. Robinson Crusoe, Denizler Altında 20000 Fersah okuduğum ilk klasiklerden. Üzerinden neredeyse otuz yıl geçmiş olmasına rağmen bu isimler hâlâ çocuk edebiyatımızdaki yerlerini koruyorlar. Biz büyüdük adam olduk, şimdi oğlum aynı isimleri okuyarak büyümekte. Beni o günlere döndürense Hüseyin Yurttaş’ın İş Kültür Yayınları tarafından tekrar baskıları yapılan dört kitabı oldu. İkisi öykü, biri şiir ve biri roman olmak üzere tam dört kitap. Hem de bir anda. Geçenlerde anmıştım yine anayım Edip Cansever’i. “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk/ Hiçbir yere gitmiyor” demiş ya, ne denli doğru bir söz bu. İşte otuz yıl sonra çıkageldi yine, yeniden. İnsanın çocukluğu geri gelir de kapıda bekletilir mi? Dört kitabı birden kucağıma alıp sakin bir köşeye çekildim hemen. Şiirlere şöyle bir üstünkörü bakıp geçtim itiraf etmek gerekirse. Onların üzerine belki sonra bir şeyler söylerim ama bugün bir kenarda dursun onlar. Biz gelelim diğer kitaplara. Gelelim de bizim uzun yıllardır süregelen dostluğumuz var diye hemen kitaplara geçtik. Yoktur ama hani varsa diye bilmeyenler, yazardan söz edelim biraz.
Şunun şurasında yirmi gün sonra Tüyap İzmir Kitap Fuarı var ve bu yıl fuarın onur yazarı Hüseyin Yurttaş. Kırk yılı aşkın bir süredir yazın dünyasının neferi bir isim Yurttaş. 1946 yılında İzmir ili Foça ilçesinin Kozbeyli Köyü’nde doğan yazar, Edirne İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra öğretmenlik, yayıncılık, dağıtımcılık ve kütüphane yöneticiliği yapmıştır. Birçok dergi ve gazetelerde şiirleri ve yazıları yayımlanan Yurttaş, arkadaşlarıyla birlikte Dönemeç dergisini çıkarmış, Ünlem dergisinin çıkışına ve yayınına katkıda bulunmuştur. Şiir ve düzyazı türünde eserler verse de çocuk edebiyatında da kendine has bir yeri vardır. 1997 yılında TÖMER’in düzenlediği ankette en başarılı on çocuk yazarı arasına girerek ödül almıştır.
Şimdi gelebiliriz kitaplara. Şiiri bir kenara bıraktık, öyküler önümde. Öykü candır, öykü heyecandır değil mi? “Arkadaşım Cingo” ilk öykü kitabı. İş Kültür’de ilk fakat toplamda dördüncü baskısı gerçekleşmiş. İlk baskısı 2003 yılında yayımlanan kitap altı öyküden oluşuyor. Bir diğer öykü kitabı ise “Hınzır Çiçek”. Bu kitabın da ilk baskısı 1997 yılında yayımlanmış. İş Kültür’den ilk baskı olmasına rağmen toplamda altıncı baskı olarak elimde kitap. Ve altı öykü de bu kitapta yer alıyor. Yazarın duru Türkçesi sayesinde bir su gibi okunuyor öyküler. Sevgi, dostluk, dayanışma, paylaşım, umut… İnsana dair ne varsa, insan olmaya yarayan ne varsa bu öykülerde var. Fakat günümüz teknolojisi ve günümüz yaşamı yok. İlk yayımlanış tarihlerine baktığımızda bu da normal görünüyor. Zaten durup bir düşününce sanki o günler, bizim çocukluğumuz daha bir güzeldi gibi. Dünya her geçen gün daha kötü oluyor. Tüm kötülüklerin üzerine edebiyatla gideceğiz o zaman. Dünya kitapla güzelleşecek ne de olsa.
Ve kucağımdaki dört kitaptan roman olanı. “Dağa Düşen Uçak”. Uçsuz bucaksız çayırlıklarla kaplı tepeler, daha yükseklerden görünen yemyeşil bir ova, pırıltılı coşkun sularıyla akan pınar, birbirine komşu köyler ve iki can arkadaş. Hasan ile Ali… Anlatılan coğrafya artık o günlerde kaldı. Bugünlerde baktığımız her yer TOKİ konutları! Hasan ve Ali günlerini çobanlık ettikleri keçileriyle ve sürüyü çekip çeviren köpekleriyle geçiriyorlar. Sessiz, huzurlu günlerden bir gün Hasan’la Ali gökyüzünde beliren ve hızla alçalıp gözden kaybolan o uçağı görürler. Uçak birdenbire yok olmuştur. İki arkadaş hemen düşen uçağı ve pilotları bulmak için heyecanlı bir takibe başlarlar. Bulurlar da. Yaralarını sarıp iyileştirirler de. Fakat uçak kazasından pilotların yaralı kurtulması, iki küçük çocuğun yardımıyla ayaklanmaları, ata binebilmeleri vs. biraz hayal ürünü olmaktan öte hayal gücünü de zorlayan bir kurgu. Çocukların kahraman olmaları için daha farklı görev ve sorumluluk üstlenmeleri daha akılcı olabilirdi. Tabi bu kitabın da 1995 yılında ilk basımının yapılmış olması ve bugünlerde sekizinci baskının yapılmış olması kitabın sadece o günleri bugünlere taşımış olduğunu düşündürtüyor.
Bununla birlikte çocuk edebiyatı araştırmacılarının, alanda çalışan akademisyen ve diğer kişilerin 90’lı yılların çocuk edebiyatıyla bugünün çocuk edebiyatını karşılaştırmaları açısından bu kitapların elimizin altında olması da önemlidir.
Evet, konusu, kurgusu belki çok cezbetmez bugünün çocuklarını fakat böylesi güzel Türkçeyle de sık sık karşılaşamayabilirler.
Çocukluğumun kitapları, çocuklarıma, çocuklara farklı bir lezzet olarak İş Kültür Yayınları’ndan…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (28 Mart 2016)