Gazeteci-yazar İrem Barutçu’nun yayıma hazırladığı “Darbeden Darbeye – Siyasi Anılar”, darbelerle dolu bir yakın tarihe sahip Türkiye Cumhuriyeti’nde 50 yıl boyunca siyaset yapmış Gıyaseddin Karaca’nın kişisel hafızasından yola çıkarak kaleme alınmış, malum sebepler yüzünden gölgede kalan birçok olaya ayrıntıları gün yüzüne çıkara bir kitap.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi bölümü mezunu İrem Barutçu, gazeteciliğe 1991 yılında Hürriyet gazetesinde başlamış. Aynı gazetede, Uğur Dündar yönetiminde hazırlanan Hodri Meydan programı için yaptığı haberler ses getirince, mesleğinin ilk yıllarında televizyona adım atmış. Show TV, Star TV gibi kanalların haber merkezlerinde muhabir olarak göreve başlamış, editörlük, haber spikerliği, program sunuculuğu yapmış. İlerleyen yıllarda Tercüman, Sabah, Bugün gazetelerinde röportaj ve köşe yazarı olarak çalışmış. “Babıâli Tanrıları – Simavi Ailesi”, “Nail-Keçili Ailesi’nin Üç Kuşak Trajik Öyküsü”, “Dost – Kemal Ilıcak” kitaplarını kaleme alan İrem Barutçu, yayıma hazırladığı Destek Yayınları’ndan çıkan “Darbeden Darbeye – Siyası Anılar” kitabıyla, TBMM’de beş dönem milletvekili, CHP’de, TBMM Grup Yönetim Kurulu Üyesi, AP’de Devlet Bakanı ve Grup Başkanvekili olarak görev yapmış, meşhur “55’ler Olayı” karşısında sessiz kalamayan ve yine o denli üne sahip “105 sayılı Kanunu” ortadan kaldırmak için siyasete atılan eski hâkim Gıyaseddin Karaca’nın Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vurmuş askeri darbe dönemindeki anılarından yola çıkarak, ülkenin en kritik anlarını gün yüzüne çıkarıyor.
Gıyaseddin Karaca, yarım asırlık siyasi yaşamında gördüklerini, duyduklarını hafızasına kazıyarak bir anlamda kitabın altyapısını oluşturmuş zaten. Ancak bunların toplumsal hafızayla paylaşılması gerektiğini düşünerek önce sözle tarih çalışmasına başlamış. 2021’de yolları İrem Barutçu’yla kesişmiş. Barutçu, Gıyaseddin Karaca’nın anlattıklarından bağımsız olarak da çalışmış ve yeni sorularla Karaca’nın karşısına gelmiş. “Darbeden Darbeye – Siyasi Anılar” da işte böyle ortaya çıkmış.
Altı bölümden oluşan kitap, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk “darbesi” 27 Mayıs’la açılışını yapıyor. Oraya kadar nasıl gelindiğini, darbe için “şartların nasıl olgunlaştığını”, kadroları, sonrası, süreç içerisinde yaşananlar detaylı bir şekilde Gıyaseddin Karaca tarafından dile getiriliyor. İkinci bölümde “Albaylar Cuntası”, “Johnson Mektubu” ve bu mektubun arkasında yatan asıl gerçeklerle İnönü Hükümeti’nin düşürülmesinin ardından gelmekte olan yeni darbenin “hazırlık” aşamasına yer veriliyor. Siyasi partilerin o dönemki iç çekişmeleri, Süleyman Demirel’in başbakan oluşu ve ardından gelen 12 Mart 1971 darbesinin tüm iç dinamikleri kitapta kendine yer buluyor. Dördüncü bölüm ise 12 Mart’ın “getirip” “götürdükleri”, başta Nihat Erim’in başbakanlığı, Deniz Gezmişlerin idamı, cumhurbaşkanı olan Fahri Korutürk’ün dönemi, Bülent Ecevit’in CHP’nin başına geçmesi, Kıbrıs Harekâtı gibi en kritik olaylar, tüm detaylarıyla su yüzüne çıkıyor. Beşinci bölümde Türkiye’nin özellikle dış politikada izlediği yolun değişimi, milliyetçi cephede olup bitenler, sokaklarda yaşanan iç çatışmanın yükselişine değinilirken son bölüm ise Türkiye’nin üzerinden bir silindir gibi geçen 12 Eylül darbesine ve Gıyaseddin Karaca’nın daha kişisel sayılabilecek anıları ele alınıyor.
100 yıllık geçmişi olan, bunun son 60 yılının her 10 yılında bir darbe ya da muhtıra yaşamış bir devlette 50 yıl siyaset yapmak ve bunun getirdiği birikimi, tecrübeyi, deneyimi tek bir kitapla anlatmak zor. Ancak “Darbeden Darbeye – Siyasi Anılar”, Türkiye’nin en önemli dönemeçlerine kişisel bir hafızanın birinci ağızdan tanıklığıyla yer vermesi, bugün hâlâ çok çok uzağında olduğumuz demokrasiden, hukuktan söz edebilmek için önce bu geçmişi taramamız gerektiğinin altını çizen bir kitap.
edebiyathaber.net (14 Ağustos 2023)