Fotoğraf kolajları ve Los Angeles yüzme havuzları resimleriyle tanınan David Hockney, 20.yüzyılın en etkili isimlerinden biri olarak kabul ediliyor. İngiltere’nin yaşayan en büyük sanatçılarından ve 1960’lar İngiliz pop art akımının en önemli temsilcilerindendir. En bilinen eserleri arasında Sandalye, Daha Büyük Bir Sıçrama, Havuzda İki Figür çalışmalarını sayabiliriz. Oggusto’dan Merve Yıldız, David Hockney hakkında bilinmeyenleri sıraladı.
Kısaca Hayatı
İngiliz asıllı David Hockney, 9 Temmuz 1937 tarihinde, İngiltere’nin West Yorkshire, Bradford bölgesinde, beş çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlardan beri kitaplara ve sanata ilgi duyan Hockney; Picasso, Matisse ve Fragonard’ın hayranıydı. Ailesi oğullarının sanatsal eğilimini her zaman teşvik etti ve ona hayal kurma özgürlüğü verdi.
Hockney 1953-57 yılları arasında Bradford Sanat Koleji’nde öğrenim gördü. Yüksek lisansını ise Royal College of Art London’da yaptı. Bu dönemde soyut dışavurumculuk da dahil olmak üzere farklı türlerde denemeler yapıyordu. Çok başarılı bir öğrenciydi, resimleri hem ödüller kazanıyor hem de özel koleksiyonlar için satın alınıyordu. Aynı zamanda bale, opera, tiyatro için set ve kostüm tasarımlarını içeren çalışmalar da yapıyordu.
David Hockney’nin Sanat Hayatı
Hockney’nin erken dönem resimleri edebi eğilimlerini ön plana çıkarıyordu. Eserlerine Walt Whitman’dan şiir parçaları ve alıntılar ekliyordu. 1961 yılında yaptığı ‘We Two Boys Clinging Together’ ve benzeri eserleriyle sanatında eşcinselliğe yer vermeye başladı.
1963 yılında ilk kez Los Angeles’a gitti ve 1966’da tamamen buraya yerleşti. Los Angeles’taki yüzme havuzlarını resmetmek en sevdiği konulardan biriydi. Bu dönemde dışavurumcu bir tarz geliştirdi ve 1970’lere gelindiğinde daha gerçekçi olarak kabul edilmeye başladı. Hockney havuzların yanı sıra California evlerinin iç ve dış kısımlarını boyamaya da ilgi duyuyordu. 1970 yılında ızgaraya yerleştirilmiş bir grup polaroid fotoğraftan oluşan ve ‘joiners’ diye adlandırdığı fotoğraf kolajları yaparak fotoğrafçılıkla da uğraşmaya başladı. Hockney usta bir fotoğrafçıydı ve bu alanda daha kapsamlı çalışmaya başladı.
1980’lerin sonlarına doğru, deniz manzaraları, çiçekler ve sevdiği insanların portrelerini yapmaya başlayarak tekrar resim yapmaya odaklandı. Eserlerinde karakteristik özellikleri olan havuz teması, sudaki yansımalar, duble-portreler ve renk seçimlerinin yanı sıra teknolojiden de çok fazla faydalanarak popüler olanı kullanmaya devam etti. Bir diğer deyişle pop art’ın dijitalleşen dünyasına ayak uydurduğunu gösterdi. 1986’da bir fotokopi makinesinde yaptığı ilk ev yapımı baskılar ise sanatına teknolojiyi dahil ettiği ilk dönemdi. Sanat ve teknolojinin birlikteliği onda müthiş bir hayranlık yarattı. 80’lerde polaroidlerin ve 35mm renkli baskıların popülerleşmesiyle foto-kolajlar yapmaya başladı.
1990’da lazer faks makinesi ve lazer yazıcıları kullanmaya başladı. 2000’lerde iPhone ve iPad ile ‘brushes’ uygulamasını kullanarak çalışmalar yaptı. 2011 yılında Ontario Kraliyet Müzesi’nde, tamamı iPhone ve iPad’ten yaptığı 100 eserden oluşan bir sergi düzenledi.
Yaşayan En Pahalı Ressam Ünvanı
2018 yılında ‘Bir Sanatçının Portresi – Havuzda İki Figür’ adlı eseri 90,3 milyon dolara satılan David Hockney, yaşayan bir sanatçının eseri için ödenmiş en yüksek rakam ünvanına sahip oldu. Bu ünvan 15 Mayıs 2019 tarihinde, 1986 yılında paslanmaz çelikten yaptığı tavşan heykeli 91 milyon 75 bin dolarlık rekor fiyata satılan Amerikalı heykeltıraş Jeff Koons’a geçti.
David Hockney’in Coronavirus Sürecindeki Eserleri
2020 yılında coronavirus salgını, tüm dünyayı kapanmaya götürdüğünde de Hockney sanatsal çalışmalarına tüm hızıyla devam etti. 83 yaşındaki sanatçı bu süreç hakkında verdiği demeçte, “Bu yaşımda gerçekten değerli bir şey yapmam için kendimi izole etmem gerektiğini biliyordum. Sonra mart ayındaki kilitlenme geldi ve hiç umursamadım çünkü bu hiç ziyaretçi olmayacağı anlamına geliyordu ve işte uzun süre çalışabilirdim ve yaptım” dedi. Hedefinin 2020 yılı için iPad’inde 220 resim yapmak olduğunu söyleyen Hockney şimdiden 208 eseri tamamlamış bile.
Moda Dünyası ve Hockney
David Hockney 1985 yılında Fransız Vogue’un kapağını tasarladı ve bu tasarımda Picasso&Kübizm akımından aldığı ilhamla birçok başka eserinde de gördüğümüz Celia Birtwell’i resmetti. Başta reddettiği bu teklif için Hockney şöyle diyor: “Bana ilk sorduklarında reddettim. Modayı yeterince bilmiyordum ve zaten ilgimi çekmiyordu. Sonra modayla ilgili olması gerekmediğini söylediler, herhangi bir şey olabilirdi. Herhangi bir şey olabilirse, o zaman yapabilirim diye düşündüm. Sayfada benim yaptığım türden fotoğraf kolajları çalışabiliriz diye düşündüm ve bu nedenle basılı sayfada çalışılması şartıyla fotoğrafı parçalayıp dönüştürmenin mümkün olduğunu gösterdim… Ne de olsa bir moda dergisinin ortasında 40 sayfa, tek bir perspektiften yararlanan resimlerin ortasında tam kırk sayfa… Çünkü dergideki tüm diğer fotoğraflar geleneksel bir şekilde yapılmış. Ben ise fotoğrafçılığın nasıl farklı şekillerde yapılabileceğini göstermek istedim.”
Hockney modaya sadece sanatıyla dahil olmakla kalmayıp, ayrıca bir çok tasarımcıya da ilham oldu. 2005’te Burberry markasının kreatif direktörü Christopher Bailey, tamamen Hockney’nin eserlerinden ilhamını alan bir ilkbahar/yaz kreasyonu hazırladı. 2012 yılında ise Vivien Westwood tasarımlarından birine Hockney’nin adını verdi. Hockney’nın modayla ilişkisi bunlarla da sınırlı kalmadı, çünkü o aynı zamanda bir moda ikonu.1986 yılından beri Vanity Fair’in Best-Dressed Hall of Fame listesinde yerini alan sanatçı, 2011 yılında GQ’nun 50 most Stylish Men in Britian, 2013’te ise The Guardian’ın 50 Best Dressed Over-50s listelerine girmiştir.
David Hockney’in Öne Çıkan Eserleri
Sanatçının Portresi, Havuzda İki Figür
Hockney’nin 1972’de tamamladığı bu eser, büyük bir tuval üzerine akrilik bir pop art resmidir. Eser Kasım 2018’de Christie’s de düzenlenen bir müzayedede 90,3 milyon dolarlık rekor bir fiyata satılmıştır. Christie’s Müzayede Evi’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası ve güncel sanattan sorumlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Alex Rotter, tablonun Hockney’nin eserleri arasında hem sanat tarihi hem de resim piyasası açısından en değerli parça olduğunu belirtmişti. “Tablo, Avrupalı ve Amerikalı bakış açılarını aynı anda yansıtıyor” değerlendirmesinde bulunan Rotter, 1960’larda Kaliforniya’nın güneşli sahillerinde yaşamaya gelmiş Avrupalı bir sanatçının, kendisini her iki kıtada yaşarken görmesinin bir temsili” demişti.
Daha Büyük Bir Sıçrama
1967 yılına ait ‘Daha Büyük bir Sıçrama’, bizi Kaliforniya’da sakin ve güneşli bir güne götürür. Seyirciyi bir yüzme havuzunun yanına, sıçrama tahtasının oluşturduğu köşegen dışında yalnızca yatay ve dikey çizgilerden oluşan sakin bir sahnenin ortasına yerleştirir. Sahnenin kutsal sakinliğini bozan o büyük sıçramanın oluşturduğu coşkulu sesi neredeyse duyabiliriz. Sadece birkaç saniye süren bu anı resmetmenin zorluğunu düşünürsek, ‘Daha Büyük Bir Sıçrama’, Hockney’nin en ünlü ve en cüretkar eserlerinden biridir. Hockney bu çalışmasını ‘iki saniye süren bir olayı resmetmem iki haftamı aldı’ sözleriyle açıklamıştır.
Bahçede
Hockey’nin 2015 yılında yaptığı bu eser, arka plandaki kendine has mavi terası ve merkezindeki yüzme havuzuyla, Hockney’nin kendi Hollywood bahçesinin resmidir. Parlak akrilikler Los Angeles’taki evinin canlılığını yakalarken, tablonun ön planını kaplayan kaktüsler, kuraklığın ortasında bahçeyi bir yaşam ve renk cenneti haline getiriyor.
Yol
Garrowby Hill, bir diğer adıyla Yol, 20. yüzyılın sonlarında, Hockney’nin Yorkshire ilçesinin dört bir yanından gelen manzaralardan ürettiği bir dizi parlak manzara resminden biridir. Bu tabloya güçlü bir çekicilik unsuru ekleyen, Yorkshire Moors’un yüksek ufku ve güzel yama işi ve sanatçının onu elde etmek için kullandığı parlak renkler. Büyüdüğü kırsal bölgenin sanatsal nitelikleri konusunda oldukça hevesli olan Hockney’nin, eseri ağrılıklı olarak bellek yoluyla, belki de üstüne biraz sanatsal hayal gücü ekleyerek ürettiğine inanılıyor.
Bir Numaralı Sandalye
1985-86 yılları arasında yaptığı bu eserde, pop-art’ın en büyük temsilcilerinden olan Hockney, popüler veya günlük hayatta kullandığımız sıradan şeyleri eserlerine konu ediyor. ‘Sandalye’ tablosu da bu akımın en belirgin örneklerindendir. Hockney bir söyleşisinde “Sandalyeleri her zaman sevmişimdir” diyor ve ekliyor “İnsanlar gibi kolları ve bacakları var.” Resimlerinde, çizimlerinde ve hatta heykelsi enstelasyonlarında Hockney, sandalyeyi insan vücudu için bir stant olarak kullanarak defalarca eserlerine konu ediyor.
Van Gogh Sandalye
Hockney’nin sandalye serisinden bir başka eser olan ‘Van Gogh Sandalye’ 1988 yılında tamamlanmış. Tabloya baktığımızda mücevheri andıran tamamlayıcı renkler ve arka plandaki renk dizisi ve sandalyenin renk eşleşmesinin titreşimli, neredeyse elektriksel bir optik etki yarattığını görebiliyoruz. Hockney’in imzası olan çarpık perspektifinde işlenmiş sandalyenin geniş bacakları, sanatçının üç boyutlu uzayın bir tuval üzerine düzleştirildiğinde bile sürekli değişen bakış açısıyla insanın görüş açısına farklı bir boyut getiriyor.
Kaynak: Oggusto.com (21 Mayıs 2021)